Takip Et
  • 8 Kasım 2018, Perşembe

AHLAK CAN ÇEKİŞİYOR...

Sevgili Okurlarım,

Son zamanlarda televizyon izlemekten neredeyse nefret eder hale geldim. Belki faydalı birşeyler vardır umuduyla televizyonu her açışımda sukutu hayale uğrayıp, öfkeyle kanal kanal geziniyor ya da televizyonu kapatıyorum. Neden mi? Çünkü, haberler de dahil olmak üzere, artık televizyon programlarında namus, ar, edep gibi ahlaki değerlere muhalif konulardan geçilmemekte ve toplumsal değerlerimiz ayaklar altına alınmaktadır. Aile mahramiyeti denen olgu neredeyse yok olmuş vaziyettedir. Televizyondaki diziler ve filimler, aile içi (ensest) ilişkileri bile artık normal göstermekten çekinmemektedirler. Yeni yetişen neslin beyinleri bizzat kendi evlerinde iğfal edilmekte ve neslimiz televizyon programları yardımıyla mahvedilmektedir.

Örnek vermek gerekirse;

Ünlü futbolcu Arda Turan ile şarkıcı Berkay’ın bir gece kulübünde kavga etmesi kamuoyunda büyük yankı uyandırmış ve Ekim ayı boyunca magazin gündemini en çok işgal eden olay olmuştu.

Arda Turan’ın, Berkay’ın eşi Özlem Ada Şahin’e sözlü tacizde bulunması sebebiyle cereyan eden olaylar silsilesi, her haber ve magazin programının ana konusu olarak uzun süre ekranlarda yer almıştı.

Peki çok mu ilgilendiriyordu bu haber toplumumuzu? Bu haberi öğrenince toplum ne kazandı?

Bu haber, ister istemez insanların bilinçaltında bazı duyguların uyanmasına sebep olmadı mı? Bu insanları hiç tanımayanlar, bu olay sonrası ister istemez tanımış oldular ve "Ardacılar" ve "Berkaycılar" olarak ikiye ayrıldılar. Sanki başka hiçbir dertleri yokmuş gibi, böylesi basit ve iğrenç bir olayın sonucunu günü gününe takip ettiler.

Bir başka örnek olay ise bir haftadan beri gündemimizi işgal etmekte ve beyinlerimizi yıkamaktadır.

Sözkonusu olay, sevgili olarak birlikte yaşayan şarkıcı Sıla ile Oyuncu Ahmet Kural'ın aralarında geçmektedir. Olayda, şarkıcı Sıla sevgilisi Ahmet Kural'dan dayak yediğini ve tehdit aldığını iddia ederek mahkemeye başvurmuş ve sevgilisinden şikayetçi olmuştu. Haber basına ve medyaya düşünce yer yerinden oynamış, kadına şiddete karşı kamuoyu ayaklanmış ve otomatik olarak ortaya "bir madur" ve "bir kadın düşmanı" çıkarılmıştır. Devletin Bakanı işini gücünü bırakarak hemen telefona sarılmış ve Sıla'ya "Geçmiş olsun, yanındayız" mesajını iletmiştir.

Peki "Şiddet maduru" olarak bir anda ortaya çıkan bu şarkıcı Sıla kimdir? Magazin aleminde daha önce defalarca buna benzer hadiseler yaşanmış ve bunlardan hiçbiri bu kadar yankı bulmamışken, bu olay ekranlarda ve basında neden bu kadar çok yer almıştır?

Şimdi gelin hep beraber bu soruların cevaplarına bir bakalım:

İsmi ile müsemma, Sıla bir şarkıcıdır. Şöhret basamaklarını hızla tırmanıp iyi paralar kazandıktan sonra, hızını alamamış ve sosyal medyada ilginç paylaşımlar yapmaya başlamıştır. Bu paylaşımlar onu daha da meşhur yapmakla beraber, bir taraftan da bazı kapıların yüzüne kapanmasına ve dolayısıyla maddi açıdan sıkıntıya girmesine sebep olmuştur.

İsterseniz bu şarkıcımızın sosyal medyadaki meşhur paylaşımlarından ve basına verdiği demeçlerinden bazılarını hatırlayalım:

1- Şiddet maduru bu bayan, ülkemize yönelik olarak Fetö destekli bir ayaklanma olan Gezi Olayları sırasında, "Tayyip ölü ya da diri ele geçirilecek, başka çözüm yok"  tivitini atmış ve aslında kendisinin ne kadar şiddet yanlısı olduğunu göstermiştir.

2- Devletimizin teröristlerle mücadelesinde teröristlerden yana tavır sergileyerek, "Bu cinayete suç ortaklığı yapmak istemiyorum. Hiç kimselere başın sağolsun, vatan sağolsun demek istemiyorum. Utanıyorum" tivitini atmıştır.

3- 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında her akşam yapılan 'Demokrasi Mitingleri'nin finali olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından düzenlenen ve Ak Parti, CHP ve MHP'nin de katıldığı Yenikapıdaki "Demokrasi ve Şehitler Mitingi"ne ilişkin gazetecilerin sorularını yanıtlarken, "Kesinlikle darbe karşıtıyım ama böyle bir şovun, gösterişin içerisinde bulunmayı düşünmüyorum" diyerek halkımızın 15 Temmuz Demokrasi Mücadelesini ve şehitlerimizi hafife almıştır.

Değerli Dostlarım,

Değil Sıla Gençoğlu, hangi kadının başına gelirse gelsin, şiddeti tasvip etmek kesinlikle mümkün değildir.

Kadınlara yönelik şiddetin eğitim, şöhret dinlemediğini ve yapılan araştırmalarda dünyada her iki kadından birinin şiddet gördüğünü zaten çoğu kimse biliyor.

Benim kafa yormak istediğim konu, daha önce Ece Erken, Bade İşçil, Deniz Akkaya ve Harika Avcı gibi ünlü isimlerin de sevgili veya koca şiddetine maruz kalmalarına rağmen neden şarkıcı Sıla kadar gündem olamadıkları konusudur. Açıkçası ben, bu olaydaki bit yeniğinin peşindeyim.

En fazla üzüldüğüm nokta ise, namus ve ahlak mefhumlarının bu kadar ayağa düşmesidir. Bu konu ile ilgili şu hikaye ne kadar anlamlıdır:

Eşi ile anlaşamayan bir bedeviye (yani bir Arap göçebesine) "sebep nedir" diye sormuşlar. "Namusum hakkında konuşmam" demiş. Karısını boşayınca tekrar sormuşlar "sebep nedir" diye. Bu defa da, "Başkalarının namusu hakkında konuşmam" demiş.

Bir bedevinin namus konusundaki hassasiyetine bakın, bir de kelli felli ve okumuş insanların namuslarını nasıl ayaklar altına aldıklarına bakın. Bu durum karşısında "kim bedevi, kim okumuş insan" varın siz değerlendirin.

Bütün bu ahlaksızlık ve pervasızlıklar karşısında insanın aklına, Yüce Kuranımızdaki Tekvir Suresinin 26'ncı ayeti geliyor;

(Kur'anın yolunu bırakıp) "Nereye gidiyorsunuz?”

Esen Kalın Sevgili Okurlarım 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.