Takip Et
  • 10 Mayıs 2018, Perşembe

SPORDAN ÖTE BİR ŞEY; FUTBOL...

Sevgili Okurlarım,

 

Kendimi bildim bileli futbolu çok seven bir Fenerbahçe taraftarıyım. Çocukluğumda, üç erkek kardeşimle ikişerli takımlara ayrılıp, kıran kırana maçlar yapardık. İlkokuldayken, birinci dersin sonrasındaki teneffüs beslenme saatine ayrıldığından, kırkbeş dakika idi. İçimizdeki futbol ve rekabet hırsı yüzünden, biz o teneffüste ya beslenme yapmaz ya da beslenmemizi beş dakikada bitirip hızla okulun bahçesine futbol oynamaya giderdik. Daha o yaşlarda bile fanatikliğimiz o kadar ileriydi ki, oyuncu sayılarına bakmadan takımları Fenerbahçe, Trabzon, Galatasaray ve Beşiktaş diye kurar ve kıyasıya maçlar yapardık. Başka okullardan ve mahallelerden takımlar bulup, derbi maçlarını aratmayan maçlar oynardık.

 

Sadece oynamakla kalmazdı futbol sevdamız;

 

Televizyonun henüz ülkemize gelmediği, ya da siyah beyaz olarak tek tük bazı evlerde ve kahvehanelerde bulunduğu yıllara rast geldi bizim çocukluğumuz. O yıllarda maç yayınları daha çok radyolardan yapılırdı. Bu nedenle de, hafta sonlarımız, tuttuğumuz takımın radyodan maçlarını dinlemek, ya da (eğer televizyon yayını varsa), kahve pencerelerinden maç izlemekle geçerdi. Hele bir de Avrupa maçı varsa, herşeyden vaz geçer, ne pahasına olursa olsun o maçı mutlaka takip ederdik. Bunlardan en unutamadığım maç ise, 1985 yılında Fransa'da Fenerbahçenin Bordeaux'u 3-2 yendiği maçtı.

 

Lise yııllarımda, bir dönem mahalle takımımızda amatör olarak futbol oynadım. Bu maçlarda, mahallemizdeki koca koca insanların küfürlü tezahüratlarını ve kavgalı-döğüşlü maç izlemelerini hala hatırlarım. Maçların oynandığı statlar oldukça kötü, çim saha hiç yok, güvenlik ve sağlık hizmetleri ise oldukça yetersizdi. Çamur deryası içerisinde yapılan maçlar sonunda, futbolcular adeta tanınamayacak hale gelirlerdi. Kimse para ile top oynamazdı. Varsa yoksa takım ve futbol aşkı ile top oynanırdı o yıllarda. Ancak, yetenek ve kişilikleri ile biraz sivrilenler, çok nadiren, yakın il ya da ilçelere cüzi paralarla transfer olurlardı. Futboldan zengin olanı hiç hatırlamıyorum o dönemde. Zaten top oynayan çocuk haylaz ve yaramaz çocuk demekti. Topçuya kız verilmediği dönemlerdi o yıllar.

 

Üniversiteye başladığımda futbol bilgim daha da ilerlemiş, artık maçlar ve futbolcularla ilgili olarak daha bilinçli yorumlar yapabilir hale gelmiştim. Artık sahalar çim olmuş, maçlar televizyonlarda yayınlanmaya başlamış, saha kenarlarında reklam panoları görülmeye başlamış ve nihayet formalarda bazı büyük bankaların isimlerine rastlanır olmuştu. Üniversite mezunu futbolcuların sayısı artmış ve meslek olarak futbolu seçenler hızla artmaya başlamıştı. Çocuklar, tuttukları takımın formalarıyla hava atmaya çoktan başlamışlardı.

 

Sonrasında ne mi oldu?

 

Bunu anlamak için, günümüzdeki futbol olgusuna bakmak ve günümüz futbolunun ne olduğunu iyice tahlil etmek lazım. O zaman göreceğiz ki, spor futbolun içerisinde artık çok küçük bir bölümü oluşturuyor. Günümüz futbolunun, spordan öte birşey olduğunu, sosyolojik, psikolojik, ticari, siyasi birçok etkisi bulunan bir olgu haline geldiğini işte o zaman anlıyacağız.

 

Değerli Okurlarım,

 

Futbol, küreselleşme ile birlikte, spor olmaktan öteye doğru hızla yol alıyor artık. Futbolu, sadece bir spor olarak görmek günümüzde mümkün değil. Dünyada üç milyardan fazla insan bir şekilde futbolla ilgileniyor. Ben, bu kadar müşterisi olan başka bir ürün bilmiyorum. Haksız mıyım?

 

Futbol, gelişen ve değişen koşulların sonucunda, nitelik ve içerik olarak ciddi bir değişim gösterdi, alınıp satılan bir meta haline geldi. Bunun parasal anlamı ise tüm dünya genelinde yaklaşık 200 milyar dolara yaklaşan devasa bir cirodur. Bugün futbol kulüpleri, birer ekonomik örgüt halini almış bulunmaktadır. Bu nedenle, rekabetçi dünyada, güçsüz olan yok olup gitmektedir. Tıpkı eskinin büyük futbol kulüplerinin bugün amatör liglere kadar düşmesi gibi.

 

Sorarım size, bir zamanlar Fenerbahçeyi kendi sahasında 6-1 yenen Aydınspor bugün nerede? Gaziantep, Kocaelispor, Orduspor, Manisaspor ve diğer birçok kulüp ne durumda? Bütün bu takımların kötü durumlarını "bu şehirlerde yetenekli futbolcu yetişmiyor, ya da futbol fazla ilgi görmüyor" gibi sebeplerle asla izah edemeyiz. Herşeyde olduğu gibi, artık futbol takımları da ekonomik güce bağlı olarak ya ayakta kalıyor ya da rekabete dayanamayarak yok olup gidiyor...

 

Günümüz futbolunda taraftarlar, kulübü için önemli paralar harcayan çok önemli birer müşteriye dönüştü. Yıllık on (hatta yüz) milyonlarca dolar kazanan futbolcular, endüstriyel futbolun birer ikonu haline geldiler. Televizyon ve diğer medya gelirleri, forma ve logolu ürün satışları, saha reklamları, borsa gelirleri gibi girdiler hesaba katıldığında, ortaya çıkan devasa rakamlara akıl sır etmiyor.

 

Bütün bu girdilerin yanında, tabi ki kulüplerin giderleri de arttı. Artık sahalar daha modern ve konforlu, evlerden izlenen futbol daha teknolojik ve yüksek standartlı hale geldi. Bugünün insanı sahalarda, adeta bir tiyatro izler gibi maç izleme konforuna kavuştu.

 

Yani kısacası, futbol artık bir spor olmaktan çıkıp, show business (yani gösteriye dayalı bir iş) haline gelmiş durumda.

 

Evet Sevgili Dostlarım,

 

Bu hafta sizlere, çocukluk dönemimden başlayarak, futbol kültürü ve anlayışında meydana gelen değişimi tasvir etmeye çalıştım. Sizin de gördüğünüz gibi, birçok şeyde olan materyalleşme futbolda da kendini gösterdi. Vahşi kapitalizm, futbolu da esir aldı. Önce duygular köreldi sonra menfaatler çatışması başladı. Güçlü olan ayakta kaldı, ekonomik gücü olmayan yok olup gitti. Böyle olunca da, sahalarda şiddeti önlemek için alınan bütün önlemlere rağmen futbolda şiddet önlenemedi.

 

Kısacası, Thomas Hobbes'un "İnsan, insanın kurdudur" sözü, futbol dünyasında da çoktan uygulanmaya başladı.

 

Esen kalın Değerli Dostlarım... 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.