Takip Et
  • 15 Mart 2018, Perşembe

ÇANAKKALE GEÇİLMEZ...

Sevgili Dostlarım,

Milletlerin tarihlerinde, "dönüm noktası" olarak kabul edilen önemli olaylar vardır. Bu durum bizim tarihimiz için de geçerlidir. Türklerin Müslüman olmalarında çok büyük etkisi bulunan 751 yılındaki Talas Savaşı, bize Anadolunun kapılarını açan 1071'deki Malazgirt Savaşı ve bin yıllık Doğu Roma İmparatorluğunu tarihten sildiği gibi, "Çağ açıp, çağ kapatan" 1453'teki İstanbul'un Fethi, Türk Tarihinde yer alan önemli hadiselerdendir.

 

Bütün bu savaşlar gibi, Türklerin Tarihlerinde çok büyük bir önemi bulunan bir savaş daha var ki, bundan tam 103 yıl önce Çanakkale'de gerçekleşti.

 

Çanakkale Savaşı veya Çanakkale Muharebeleri denilen bu önemli hadise, I. Dünya Savaşı sırasında, 1915–1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadası'nda, Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara muharebeleridir. Küçüc0k bir kara parçasında gerçekleşen ve dünya tarihinde eşi çok az görülen bu muharebeler, "Hasta Adam" denilen bir milletin yeniden diriliş mücadelesidir. Sayıca ve teknik olarak Türklere karşı oldukça üstün durumda bulunan düşmanların, Türkün gücünü bir kez daha idrak ettikleri büyük bir savaştır.

 

Değerli Okurlarım,

Çanakkale Savaşlarını asla alelade bir savaş gözüyle bakmamak lazım. Bu savaş, küfürle imanın, haç ile hilalin, zalim ile mazlumun, hak ile batılın savaşıdır. Bu savaş, tarih sayfasından silinmek istenen bir milletin onur mücadelesidir. Bu muazzam savaşta, binlerce yetişmiş subay, on binlerce yüksek tahsilli genç ve lise talebesi ile 35 bin öğretmen olmak üzere tam 250 bin şehid verdik. Bu savaşı kimse asla küçümseyemez.

 

Bütün bunlara rağmen, acı olan taraf şudur;

Çanakkale Savaşı I. Dünya savaşı içerisindeki bölgesel bir savaştır. 18 Mart 1915'te bütün dünyaya "Çanakkale Geçilmez" diye haykırdık, ama I. Dünya Savaşını kaybedince, 3 yıl sonra malesef Çanakkale geçildi.

 

Çünkü, darbe ile iktidarı fiilen eline alan İttihat ve Terakkicilerin zorlamasıyla Almanya'nın yanında girdiğimiz I. Dünya Savaşında, Almanlar savaşı kaybedince biz de savaşı kaybetmiş sayıldık. Böylece, (başta İngilizler olmak üzere) galip devletler, savaşarak geçemedikleri boğazdan 7 Kasım 1918'de savaşmadan geçtiler ve İstanbul'u kuşatma altına aldılar.

 

Şüphesiz ki Çanakkale Savaşı, Türk tarihinin en parlak zaferlerinin başlarında gelir. Burada anlatmak istediğim şey, o zamanki İttihat ve Terakki'nin bu millete ödettiği faturadır. Aynı zihniyet, bugün de boş durmuyor ve fırsatını bulduğu anda maşaları vasıtasıyla bu ülkeye ve millete büyük zararlar veriyor. Bunu, çok yakın tarihimizde, 15 Temmuz 2016'da alenen gördük.

 

Değerli Okurlarım,

Aslında, "Çanakkale Savaşını kazandıktan sonra ne oldu?" sorusunun cevabından ziyade, "Çanakkale'den zaferle çıkmasaydık ne olurdu?" sorusunun cevabına bakmak lazım.

 

Çanakkale'den zaferle çıkmasaydık, I. Dünya  savaşı iki yılda bitecek ve şu an sahip olduğumuz devlete vatan olacak bir toprak parçası bulmak mümkün olmayacaktı. Anadolu, uzun yıllar süren esaret, işgal ve istila dönemine girecekti. Bu motivasyon bozukluğu ile de yeniden bir mücadeleye girmek de son derece güç olacaktı.

 

Öte yandan, İngiltere ve Fransanın Karadeniz üzerinden Rusya'ya verecekleri destek sonucunda, Rusya Almanyaya karşı direnebilecek ve büyük bir ihtimalle Bolşevik devrimi de olmayacaktı. Böylece, Rusya savaş sonrasındaki tasfiye masasına oturarak, şu andaki topraklarımızdan pay alacaktı.

 

Bu durumda, Türkiye Cumhuriyetinin temellerinin Çanakkale Zaferi ile atıldığını söylememiz hiç te yalan olmaz. Zira Çanakkale Zaferi ile Rusyanın içinde bulunduğu tecrit devam etmiş, bu da Rusya'nın Almanya karşısındaki yenilgisiyle sonuçlanmıştır.

 

Sevgili Okurlarım,

Çanakkale Savaşı, aslında iki ayrı medeniyetin karşı karşıya gelmesidir. Bir yanda makine gücünü arkasına almış, insanlık değerlerinden yoksun, vahşi ve insafsız batı medeniyeti, diğer tarafta da, en güçlü olduğu zamanlarda bile insanlığını yitirmemiş, Türk-İslam medeniyeti.

 

İngilizler ve Fransızlar, birkaç haftada İstan- bul'u işgal etmeyi umuyorlarken, Müslüman Türk askerlerinin kahramanlık ve savaş azmini hesaba katmadıkları için yenildiler. Yani, hesapların bittiği yerde Çanakkale başladı.

 

Her iki tarafın sahip olduğu maddi güçler açısından bakıldığında, İngiliz ve Fransızların başını çektiği düşman güçlerinin bu savaşı kazanmaları gerekirken, savaşı Müslüman Türkler kazanmıştı. Savaşı kaybettikten sonra, bu savaşın fikir babası ve uygulayıcısı İngiliz Deniz Bakanı Churchill, mahkemede kendini savunurken şöyle haykırmıştı: ''Anlamıyor musunuz, biz Çanakkale'de Türkler ile değil, Allah ile harp ettik! tabi ki yenildik ...'’

 

İngiliz ordusunun komutanı Hamilton da şöyle demiştir: "Biz Çanakkale'de sizin süngülerinizden, mavzerlerinizden kaçmıyorduk. Önünüzde, tanımadığımız, kendilerine top-tüfek işlemeyen yeşil sarıklı leventler vardı ki, biz onlardan kaçıyorduk" diyordu.

 

Kıymetli Dostlarım,

Gece yarısı siperlerinde, "ertesi gün ilk kimin şehit olacağı” üzerine iddialara giren kahramanlarımız, namus ve fazilet için şehit olarak bu vatana borçlarını fazlasıyla ödediler, şimdi sıra bizde.

 

İçerde hainlere, dışarda düşmanlara aman vermeyerek şehitlerimizin bize bıraktıkları bu güzel vatana sahip çıkalım. Unutmayalım ki, başka Türkiye yok...

 

Bu haftaki sohbetime son verirken, Çanakkale başta olmak üzere, bu vatan ve millet uğruna her yerde canlarını vermiş şehitlere Allahtan Rahmet, gazilerimize de acil şifalar diliyorum.

 

Şehitlerimizin ruhları şad olsun...

 

Esen kalın dostlarım... 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.