Ekmeği bol eyledik
Acıyı bal eyledik
Sıratı yol eyledik
Geldik bugüne
Diyor ya şair Hasan Hüseyin, sahiden de yaşam acıyı bal eylemekle geçiyor. Acı tasavvufta en temel öğreti. Acı ile olgunlaşıp bilgeliğe ulaşılıyor. Pek çok dini inanış, öğreti, felsefi anlayışta da bu böyle.
Topraklarımız acının bolca yaşandığı anlara tanıklık etmiş olan kadim topraklar. Belki izlemişsinizdir, bence çok başarılı bir dönem dizisi olan Kulüp'ü. 1950'li yılları gerek mekan çekimleri gerekse kostüm olarak çok iyi yansıtan başarılı bir çalışma. Beni derinden etkileyen yanı ise 6-7 Eylül 1955 yılında İstanbul’daki gayrimüslimlere yapılan zulüm, katliam, yağma, tecavüz olayları. Sistemli provokatif söylemler ile en sonunda da Selanik’te Atatürk’ün doğduğu eve bombalı saldırı iddiası ile İstiklal Caddesinde yaşayan, ticaret yapan Rum, Ermeni gayrimüslimlerin evleri, iş yerleri talan edilip yağmalanmış, ateşe verilmiş, gayrimüslimler darp edilmiş, öldürülmüş. O günlere ait haberlere, fotoğraflara baktığınızda vahşetin boyutunu çok net görebiliyorsunuz. Bu olay Türkiye Cumhuriyeti’nin en kara tarihlerinden biridir.
Dinlere, milletlere saygılı, Fatih Sultan Mehmet’in fethettiği İstanbul’da, Atatürk ilke ve inkilaplarının temellendirdiği Türkiye Cumhuriyeti’nde, böylesine insanlık dışı bir olayın yaşanmış olması gerçeği beni derinden üzüyor. Nitekim devamında da ülkece acıyı bal eylediğimiz nice olaylara şahitlik etti güzel yurdumuz.
Şüphesiz her ülkenin bu tarz kara günü mevcuttur. Amerika Birleşik Devletleri, pek çok milliyet, dini inanış, farklı kültüre sahip insanların bir arada yaşadığı bir devlet. Devletteki ve toplumlumdaki temel bilinç Amerikalı olmak. Tabi bu ülkede bu özgürlükler şehri unvanını çantada keklik şeklinde elde etmedi. Tarihi kanlara dolu. Yani acıyı bal eyleyerek, yaşanılan acılardan ders alarak hukuki, sosyal, ekonomik, politik gelişmeleri sağlamış durumda. Avrupa ülkelerine baktığımızda da durum değişmiyor. Ortaçağ gibi karanlık bir dönemi yaşamış, Fransız İhtilali ile özgürlük mücadelesi vermiş Avrupa acıyı bal eylemekte epey tecrübeli. Neticede hukuk ve insan haklarında geldiği nokta ortada. Daha çok yeni bir haber olduğu için mutlaka bilgi sahibi olmuşsunuzdur. Hollanda’da iki Türk kökenli kadın Bakanlık koltuğuna oturdu. Günay Uslu Medya ve Kültürden Sorumlu Devlet Bakanı ve Dilan Yesilgöz ise Güvenlik ve Adalet Bakanı olarak yeni hükumete görev yapmaya başladı. Şahsen bu durumu gurur verici olarak değerlendiriyorum. Aynı zamanda Hollanda’nın göstermiş olduğu fırsat eşitliğine, ayrımcılık gözetmediğine somut bir örnek.
Gelecek, Star Trek Discovery dizisindeki gibi, eskilerin de bildiği Uzay Yolu dizisindeki gibi Galaktik Federasyonun kurulduğu günlere gebe belki de... Bugünü yaşayan bizlere düşen en önemli görev, insanı tüm etiketlerinden bağımsız yalnızca insan olarak görmek, sadece insana değil tüm canlılara gereken özeni, saygıyı göstererek, insan hakları denen kavramı kitabi bilgi olarak değil, bir devlet anlayışına, toplum anlayışına dönüştürmek, ailelerde çocukları bu bilinçle yetiştirmek.
Yeterince acıyı bal eylemiş bir ülke olarak artık gerçekten balı bal tadında tadan ülke vatandaşları olmak dileğiyle...
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.