KENT VE İKTİDAR
Sabah evden çıkarken bir kamera sizi kaydediyor. Diğer kamera marketin önünden geçerken… Arabanıza bindiğinizde mobese kameraları sizi takip ediyor. Alışveriş yaparken, hastanede kan verirken, bankamatikten para çekerken, parkta bankta otururken bir kamera sizi izliyor.
Peki bu izlenme halini ve üzerinizdeki farkında olduğunuz ya da olmadığınız etkilerini hiç sorguladınız mı?
Sadece güvenlik mi, yoksa çok daha derin konuları mı konuşmalıyız?
Bu yazımda disiplin mekanizması olarak tasarlanmış ve yüzyıllardır yaşam alanlarımızda uygulanan bir mimari konseptten ‘panoptikon’dan bahsedeceğim. Belki böylece kentin izlenen sakinleri değil, sorgulayan hırçınları olabiliriz… :)
Günümüzde olduğu gibi tarih boyunca da tüm iktidarlar, mimarlığı güç ve otoritelerinin bir ifadesi olarak önceliklendirmişlerdir. Bu anlamda mimarlık barındırdığı potansiyellerle ‘sağlam bir yapı’ kadar ‘sağlam bir iktidar’ da inşa etmenin incelikli bir alanı olarak ele alınmıştır.
Bu yaklaşımla 18. yüzyıl imparatorları dönemsel karışıklıklar nedeniyle kendi halklarını otoriter biçimde kontrol altına alabilmek için mimarlık disiplinine başvuruyorlar. Talebe karşılık, 1785 yılında Mimar Samuel Bentham ve kardeşi Filozof Jeremy Bentham ‘bütünü gözetlemek’ anlamına gelen ve ‘panoptikon’ adıyla anılan bir yapı modeli tasarlıyor. Bir hapishane yapısı olarak düşünülen bu modeli özünde ‘çok sayıda insanın, çok geniş mekana ihtiyaç duymaksızın gözetim altında tutulabileceği ve tüm kurumlara uygulanabilecek bir tasarım’ olarak sunuyorlar.
Panoptikon; merkezindeki avluda gözetleme kulesi bulunan ve etrafında dairesel biçimde sıralanmış pencereli hücrelerden oluşan bir yapı. Gözetleme kulesindeki gözetleyici tüm hücrelerdeki mahkumları pencerelerinden sızan ışık nedeniyle görebiliyorken, hücrelerdeki mahkumlar kuledeki özel pencere sistemi nedeniyle gözetleyiciyi göremiyorlar. Burada ‘görülmeden gözetleme’nin otoritesi başlıyor. Hücre içerisindeki mahkumlar, sürekli izlenip izlenmediklerini bilemediklerinden, belki de kulede gözetleyici olmadığı durumlarda bile, her an izleniyor olabileceklerini düşünerek davranıyorlar. Bu durum mahkumlarda içselleştirilmiş bir kontrol yaratıyor ve bu süreklilik içerisinde kendi kendilerini disipline ediyorlar.
( Presidio Modelo – Küba’da yer alan panoptikon modeli bir hapishane)
O güne kadar zindanlara kapatılarak kontrol altına alınan mahkumlar, artık tam aksine ‘görünerek’ kontrol altına alınıyorlar...
Fransız düşünür Michel Foucault, panoptikonu modern iktidarın ve toplumların işleyişini açıklamak için bir metafora dönüştürüyor. Ona göre panoptikon, modern iktidarın bedenleri ve davranışları kontrol etme biçimidir. İnsanların sürekli izleniyor olmasa bile izleniyormuş gibi hissetmeleri, onları kendi kendilerini disipline etmelerine sevk eder. Bu görünmez gözetim, dışsal bir zorlamaya gerek kalmadan itaat üretir. Böylece iktidar, yalnızca tepeden inme bir baskı değil, gündelik hayatın içine sızmış ve dağılmış, içselleştirilmiş bir kontrol mekanizmasına dönüşür.
Bentham kardeşler de Michel Foucault da bu mimari modeli ve sosyolojik okumayı çok zorlanarak ortaya koymamış olmalılar, kim bilir belki de yaratıcı ve inanan arasındaki bin yıllara dayanan ilişki bir çıkış noktası oluşturmuş olabilir. Zira insan doğasına içkin dediğimiz tüm davranış biçimlerini çözümleyebilirseniz bir araca dönüştürebilirsiniz. Ya da içinde bulunduğunuz durumları anlamlandırabilirsiniz. Örneğin ünlü mimar Frank Lloyd Wright’ın 20. yüzyıl sonlarında temellerini attığı ve belki de pek çoğunuzun iş hayatını sürdürdüğü ‘açık ofis’ kurgusunu da panoptikon yaklaşımıyla değerlendirebilirsiniz.
Peki en başa dönelim; modern kentlerimizin olmazsa olmaz dekoru kameralar, güvenliğimizi garanti altına alan masum araçlar mı? Yoksa kentlerimiz devasa bir panoptikon hapishanesi ve bu kameralar onun modern gözetim kulesi olabilir mi? Bizler, görünmez gözetimin mahkumları mıyız? Belli başlı davranış kalıplarına itilen, ‘makul vatandaş’ olarak mahremiyetinden ödün veren modern itaatkarlar mıyız? Bu soruları gönüllü olarak gözetlendiğimiz, ve hatta görülmediğimizde huzursuz olduğumuz şekilde dizayn edilen internet ve sosyal medya üzerinden genişletmek mümkün…
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.