Asgari Ücret Tespit Komisyonu iki kez toplandı. Toplandı ama masadan yine bir rakam çıkmadı. Ankara’da klimalı salonlarda “değerlendiriyoruz” denirken, Aydın’da, Söke’de, Nazilli’de, Germencik'te, Kusadası'nda insanlar sabah pazarına değil, etiketlere bakmaya çıkıyor. Çünkü artık alışveriş değil, hesap yapılıyor.
Söke Ovası’nın bereketiyle övünülen bu topraklarda, tarlanın yanından geçen emekçi akşam evine eli boş dönüyor. Market rafları dolu ama cüzdanlar boş. Asgari ücretli, üretimin tam ortasında yoksulluğun kıyısında yaşamaya zorlanıyor.
Komisyon iki kez toplanmış. Peki Aydın’da kira kaç lira biliyorlar mı? Söke’de bir evin kirası, asgari ücretlinin maaşını geçmiş durumda. Elektrik, su, doğalgaz faturası üst üste geldi mi, mutfakta yangın çıkıyor. Bunların hiçbiri o masada konuşulmuyor.
Yerelde tablo net: Emekçi borçla yaşıyor. Esnaf veresiye defterini kapatamıyor. Çocuklar okul kantininden değil, vitrinden bakıyor. Buna rağmen Ankara’dan hâlâ “denge” lafları geliyor. Hangi denge? Açlıkla yoksulluk arasındaki denge mi?
Bu artık sadece bir ücret meselesi değil, bölgesel bir çöküşün göstergesi. Tarımın, emeğin, alın terinin merkezi olan Aydın’da insanlar geçinemiyorsa, bu ülkenin hiçbir yerinde kimse geçinemez.
Asgari ücret pazarlık konusu değildir. Hele ki bu kentlerde, emeğin bu kadar görünür olduğu yerlerde hiç değildir. İki toplantı yapıp rakam açıklayamayanlar, Söke’nin çarşısına çıksın, Aydın’ın pazarını gezsin. O rakam kendiliğinden ortaya çıkar.
Masadan ses çıkmıyor olabilir ama sokak bağırıyor. Bu sessizlik uzadıkça, yereldeki öfke büyüyor. Ve bilinmeli ki bu öfke, görmezden gelindikçe daha da sertleşecektir.


ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.