Takvimler 2025’in son yaprağını koparmaya hazırlanıyor. Bir yılı daha geride bırakıyoruz ama geride kalan sadece günler değil; biriken yorgunluklar, büyüyen öfkeler, yarım kalan umutlar ve hâlâ dinmeyen sorular…
2025, bu ülke için kolay bir yıl olmadı.
Geçim derdi, yine en yakıcı başlıktı. Asgari ücret daha cebe girmeden eridi, zamlar hız kesmedi, etiketler vatandaşla adeta dalga geçti. “Enflasyon düşüyor” masalları anlatılırken, mutfakta tencere kaynamadı. Çalışan çalıştığıyla, emekli sabrettiğiyle kaldı.
Adalet duygusu biraz daha yara aldı.
Hukuk, güçlüye hızla çalışırken, zayıfa hep mesafeli durdu. Söyleyen susturuldu, soran yaftalandı. Gazetecilik, 2025’te de cesaret işiydi. Yazmak bedel, susmak alışkanlık haline getirilmeye çalışıldı.
Çevre, yine ihmal edildi.
Havasını soluduğumuz şehirler, suyunu içtiğimiz topraklar, “yatırım” adı altında feda edildi. Doğa konuşamadı, konuşanlar ise çoğu zaman duyulmadı.
Ama 2025 sadece karanlıktan ibaret değildi.
Bu yıl, hâlâ vazgeçmeyen insanların yılıydı. Hakkını arayan işçinin, susmayan kadının, geleceğini savunan gencin yılıydı. Tüm baskılara rağmen “Bu böyle gitmez” diyenlerin sesi, her şeye rağmen yankı buldu.
Ve şimdi 2026 kapıda…
Temennim büyük değil, süslü hiç değil.
2026’da adaletin gerçekten adalet olmasını istiyorum.
Çalışanın emeğinin karşılığını almasını, emeklinin torununa harçlık verirken hesap yapmamasını istiyorum.
Kadınların korkmadan yaşadığı, gençlerin hayal kurmaktan vazgeçmediği bir ülke istiyorum.
Gazetecilerin kalemini değil, yalanı kırdığı bir yıl olsun istiyorum.
2025’e veda ederken şunu not düşelim tarihe:
Bu ülke yoruldu ama bitmedi.
Sustu sanılanlar, aslında sadece doğru zamanı bekledi.
2026’ya girerken dileğim tek:
Daha az yalan, daha çok gerçek.
Daha az vaat, daha çok vicdan.
Hoşça kal 2025…
Bize çok şey öğrettin, umarım 2026 daha az bedel ödetir.


ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.