AyFm 100.5

Sağlıkta tıkanma alarm veriyor

Türkiye’nin sağlık sistemi, toplumsal kimlik anlayışı ve Osmanlı mirasına yönelik tartışmalar, TV’den ekranlarında yayınlanan “Kuş Bakışı” programında geniş biçimde ele alındı. Programın sunucusu hukukçu-sosyolog Zekai Savaşlar, biriken izleyici sorularını yanıtladı; hem güncel toplumsal başlıklar hem de tarihsel tartışmalar konusunda dikkat çeken değerlendirmeler yaptı.

İSTANBUL’DA SAĞLIK KUYRUKLARI: “FİZİKİ YETERSİZLİK VAR”

Programın ilk bölümünde İstanbul’daki randevu krizine değinildi. İzleyiciden gelen soruları değerlendiren Zekai Savaşlar, kentte hastanelerin mevcut nüfusa göre yetersiz kaldığını söyledi.

Savaşlar, “Şaban Bey ve benzerleri çok haklı; İstanbul ölçeğinde doktor da hastane de yetersiz kalıyor” diyerek durumu özetledi.

İstanbul’un nüfusunun 16 milyonu aştığını hatırlatan Savaşlar, yaşanan sıkışıklığı “arz-talep uyumsuzluğu” olarak nitelendirdi. Dahiliye hekiminden sevk alan bir hastanın nefroloji veya endokrinoloji gibi yan branşlardan randevu bulmasının aylar almasının “fiziksel kapasite sorunu” olduğunu vurguladı.

Nefroloji polikliniklerinde 100 kişinin sırada beklediğini belirten Savaşlar, “Kapısında 100 kişi bekleyen nefroloğun seni öne almasını kimse kabul etmez. Bu bir haksızlık olur, kıyamet kopar” ifadelerini kullandı.

Sağlık sistemindeki yükü artıran unsurlar arasında “acilden 15 liraya muayene olunması” ve yeşil kart uygulamasının suiistimali olduğunu söyleyen Savaşlar, bu durumun işveren–işçi ilişkilerini bile etkilediğini belirterek, “Sigortasız çalışayım, parasını elden ver” diyenlerin çoğaldığını dile getirdi.

YEMEK PROGRAMLARINA ELEŞTİRİ: “GÖRGÜSÜZLÜĞÜN TELEVİZYON HALİ”

Programda en çok tartışma yaratan başlıklardan biri de yemek programları oldu. Savaşlar, eleştirisinin yemek tariflerine değil, ekranda yapılan “görgüsüzce tadım gösterilerine” yönelik olduğunu söyledi.

Toplumun geleneksel görgü kurallarını hatırlatan Savaşlar, “Bizim kültürümüzde sokakta bir şey yemek ayıptı. Zembilli sepet kültüründen geliyoruz. Şimdi kameraların karşısında şapur şupur yeniyor. Bu doğru değil” dedi.

Bu görüntülerin, yemek yiyemeyen ya da imrenen kesimler açısından rahatsız edici olduğunu söyleyen Savaşlar, RTÜK’ün bu konuda düzenleme yapması gerektiğini dile getirdi.

“KARDEŞLİK” TARTIŞMASI: SOY MU, ÜLKÜ MÜ?

İzleyiciden gelen başka bir soruda, “Hristiyan Türk mü Müslüman Arap mı kardeşimizdir?” sorusu gündeme geldi. Savaşlar, kardeşlik hukukunun soy bağından ya da ortak ülküden doğabileceğini belirterek tartışmayı şöyle yorumladı:

“Soydan gelen de kardeşimizdir, ülküden gelen de. Ama milletin menfaatine aykırı davranıyorsa kardeşlik hukuku biter.”

Gagavuzlar, Çuvaşlar, Saha Türkleri ve Karaman Türkleri gibi Hristiyan Türk topluluklarını “soy bağı üzerinden kardeş” olarak tanımlayan Savaşlar, Müslüman Araplarla ilişkinin ise “tevhit ülküsüyle mümkün” olduğunu; ancak menfaat çatışması durumunda bu bağın kopacağını ifade etti.

YENİ OSMANLICILIK POLEMİĞİ: “AYAKLARI YERE BASMAYAN SÖYLEM”

Programın en uzun bölümü, Türkiye’de son yıllarda sıkça gündeme gelen “Yeni Osmanlıcılık” tartışmasına ayrıldı. Savaşlar, Osmanlıcılığın tarihsel kökenlerini Fransız Devrimi sonrası gelişen meşrutiyet arayışlarına bağladı.

1789’dan sonra imparatorluğun hem Müslüman hem gayrimüslim halkı bir arada tutmak için “Osmanlıcılık” fikrine sarıldığını, ancak Balkan isyanlarıyla bu politikanın çöktüğünü anlattı. Ardından “İslamcılık” politikasının gündeme gelişi ve onun da Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda başarısız olması programda detaylı şekilde ele alındı.

Savaşlar, yeni Osmanlıcılık söylemlerinin gerçekçi olmadığını savunarak şu ifadeleri kullandı:

“Bugün yeni Osmanlıcılık söyleyenlere sorarım: Hangi Osmanlı? Fatih’in mi Vahdettin’in mi? Osmanlıcılık bugüne tatbik edilebilecek bir doktrin değildir.”

Balkan halklarının Osmanlı’ya sempati duymadığını belirten Savaşlar, Karadağ’da yaşanan olayları hatırlatarak,

“Osmanlı dediğin zaman Türklerden başka sempati duyan yok. Bir kıvılcımda her şey ortaya çıkıyor” dedi.

Arap coğrafyasında Osmanlı’ya yönelik yanlış anlatımlar olduğunu söyleyen Savaşlar, yeni Osmanlıcılık söylemini “hamaset, askıda kalmış bir fikir, ayakları yere basmayan bir söylem” olarak nitelendirdi.

“GERÇEKLERLE YÜZLEŞMEK GEREKİR”

Programın sonunda Savaşlar, soru yanıtlamaya devam edeceğini belirterek Türkiye’de tarih, kimlik ve toplumsal düzen tartışmalarının sağduyuyla yürütülmesi gerektiğini söyledi.

Son sözleri şöyle aktarıldı:

“Reel bir politikayı hamasetle kuramazsınız. Tarih bilinmeli, gerçekler yüzeye çıkarılmalı. Başka türlü sağlıklı analiz olmaz.” (HAZEL BAYIK)

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.