Takip Et

/>

SON DAKİKA

“İmparator gibiydim”

15 Mart 2016, Salı 14:30

     


‘Aydın’a Yön Verenler’ röportaj dizimizin 6. Konuğu, iki dönem Söke Belediye Başkanlığı da yapan, 22. Dönem Aydın Milletvekili Mehmet Semerci. Söke’nin ilk yüksek ziraat mühendislerinden olan Semerci, Türkiye’de ziraat odalarında görev alan ilk mühendis olma özelliğine de sahip. 45 yıla yakın aktif siyasetin içinde kalan Semerci’ye göre ‘Altın Çağı’, Söke Belediye Başkanlığı dönemi. Röportajın ilk bölümünde “Bu bölgenin en güçlü belediyesi bizdik ve ben imparator gibiydim” diyen Mehmet Semerci’yi, ailesini, iş ve siyasi geçmişini ele aldık. Söke Belediye Başkanlığı dönemindeki bazı önemli hizmetlerine de yer verdik. En çok da siyasi başarılarının nedenini sorguladık. Yarın, hizmetleri ile devam ediyor olacağız.

RÖPORTAJ: EMİN AYDIN

Mehmet Semerci’yi ailesi ile birlikte tanıyabilir miyiz?

Biz köy kökenliyiz, aslımız Yörük, geniş bir aileyiz. Şuanda Didim’e bağlı olan Balat Köyü’ndeniz. Eskiden Didim Söke’ye bağlı olduğu için o köyler de Söke’ye bağlıydı. Orası ilçe olduktan sonra 1995’te köyümüz Didim’e bağlandı. Bütün ailemin nüfus kayıtları şuan Didim’dedir.

Söke’de bir Didimli misiniz şuan?

Evet. Orası ilçe olmadan ailenin büyükleri yavaş yavaş tarımdan elde ettikleri gelir azalmaya başlayınca 1965’ten sonra yeni kuşaklar, yeni nesiller Söke’ye taşınmaya başlamış. Çok emin değilim ama Semercileri Söke’nin en geniş ailesi diyebiliriz.

Atalarınız kimler?

Özellikle annem tarafı zaten o köyün yerlileri ve varlıklı aileleri. Dedelerimiz de Konya Bozkurt tarafından gelmiş, onun tespitini tam yapamadık. Buranın yerli ailesiyiz.

Kaç doğumlusunuz?

1947 doğumluyum, 69 yaşındayım. Çiftçi kökenli bir aileyiz. Sonradan yeni nesille ticarete atılmışlar. Semerci sülalesine ait, aynı soyada sahip, Söke’de 20’ye yakın iş yeri var. Bizi çok karıştırırlar. Amca çocuklarımızla kardeş sanırlar. Özellikle sülalemizin erkekleri birbirine çok benzer.

 

“MİMARLIĞI DA KAZANMIŞTIM”

Eğitim durumunuz?

Ziraat Yüksek Mühendisiyim. Söke Ortaokulu’nu bitirdikten sonra, ilçemizde o zamanlar lise olmadığı için mecburen İzmir Namık Kemal Erkek Lisesi’ne gittim. O zaman İzmir’de iki erkek lisesi vardı. Biri bizim okul, diğeri hala faaliyetini sürdüren Atatürk Lisesi. Bunlar eğitim düzeyi yüksek liselerdi. Benim tercihim Ziraat Fakültesi oldu. Halbuki mimarlığı da kazanmıştım. O zamanlar sınavlar ayrı ayrı yapılıyordu. İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ni kazanmıştım. Orayı tercih etmedim, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde kaldım. O zamanlar ziraat fakültesi İzmir, Ankara ve Erzurum olmak üzere sadece üç ilde vardı. En yüksek puanla girilen ve 5 yıllık eğitimin olduğu tek yer de İzmir idi. Diğer fakülteler 4 yıllıktı, ziraat mühendisi olarak mezun olurken, bizim okuldan mezun olanlar Yüksek Ziraat Mühendisi oluyordu. 1972’de Söke’ye yerleştim. Türkiye’nin ziraat odalarında görev alan ilk ziraat mühendisiyim. Beni işe alan Söke Ziraat Odası bir ilki gerçekleştirdi. Hem yönetime danışmanlık yapıyor hem de odanın işlerini çekip çeviriyordum. Sonra tarım ilaçları bayii oldum. O işleri yaparken CHP yönetim kurulunda çalışmaya başladım ve Söke Ziraat Odası yönetimine de girdim. 1977 yılında da Türkiye’nin en genç ziraat odası başkanı oldum. O sırada Söke Belediye Meclis Üyesi de seçildim. 1980 ihtilali olunca bu görevlerim sona erdi. Yeni partiler kuruldu. SODEP’in Söke’de kurucu ilçe başkanı oldum.

 

“GELİNİM SAVAŞ PİLOTU”

Ne zaman evlendiniz?

1971 yılında üniversiteden sınıf arkadaşım Ziraat Yüksek Mühendisi Hadiye Hanım ile evlendim. Eşim, uzun yıllar Ziraat Okulu’nda öğretim görevlisi ve ziraat şefliği yaptı. 1992 yılında emekli oldu. Burak ve Uluç adında 2 oğlumuz oldu. Büyük oğlum Uluç emekli havacı yarbaydır. O da kendi meslektaşı ile evlendi. Gelinim savaş pilotuydu. Küçük oğlum Burak, işletme fakültesini bitirdikten sonra askerliğini yaptı. Kayınpederinin yanında inşaat sektöründe çalıştı. Kayınpederi iflas ettikten sonra 2008 yılında kendi şirketini kurdu ve inşaat alanında, kendi kanımızdan yeğenimle birlikte faaliyetlerini sürdürüyor.

 

SODEP’İN KURUCULARINDAN

Siyasetle nasıl tanıştınız?

Fakültedeyken başladım. 1968 yılında Cumhuriyet Halk Partisi Bornova Örgütüne üye oldum. 1969 seçimlerinde de sandık kurullarında üniversiteli gençlerin başkanıydım. Söke’ye gelince kaydımı buraya aldırdım. Gençlik Kolları İlçe Başkanı oldum. 1974’ten sonra ilçe yönetimine girdim. Ziraat odası başkanı oldum, 1977’de belediye meclis üyesi seçildim. 1980 yılına kadar bu görevim devam etti. 80’den sonra CHP ve bütün partiler kapatıldı. Liderleri yasaklıydı. Bu yasak 1987 yılına kadar sürdü. O tarihlerde Erdal İnönü ile birlikte SODEP’in kurucusu oldu. 12 Eylül yönetim konseyi, 1984’te Doğru Yol Partisi ve SODEP’i seçimlere sokmadı. Aynı yıl yapılan yerel seçimlere girmelerine izin verildi. 1984 yılında SODEP’ten Söke Belediye Başkanı seçildim. 1994 yılına kadar 10 yıl, 2 dönem belediye başkanlığı yaptım. 1995 yılında CHP’den milletvekili adayı oldum, parti bir milletvekili çıkardı. Ben ikinci sıradaydım, seçilemedim.

 

“GENÇLERİN ÖNÜNÜ AÇMAK İSTEDİM”

Belediye başkanlığını milletvekili olmak için mi bıraktınız yoksa seçim mi kaybettiniz?

1994 yılında yerel seçimlerde Söke’de sol partiler DSP, SHP ve CHP şeklinde üçe bölündü. Ben tercihimi CHP’den yana kullandım. O seçimlerde solun gücü üçe bölünce seçimi Anavatan Partisi’nin adayı Beliğ Azbazdar kazandı. Sol partilerin toplam oyu 13 bin küsur iken, Azbazdar 8 bin küsur oyla seçildi. Çalışmalara devam ettim. Siyasette kazanmak da kaybetmek de var. Çizgimi hiç değiştirmedim ve 2002 yılında milletvekili seçildim. 2007 milletvekilliği görevim son buldu ve kendi isteğimle aday olmadım. 40 yılın üzerinde görev yaptıktan sonra aktif siyaseti sonlandırıp gençlerin önünü açmak istedim.

 

“HAZIR KOLTUK DA VERSENİZ İSTEMİYORUM”

Kendi iradesiyle siyaseti bırakan ender insanlardan mısınız?

Evet. Herkes bunu söylüyor. Bu kadar siyaseti seven bir insanın kendi isteği ile aday olmaması hayretle karşılandı tabii ki. ‘Aydın’ın tüm tapusunu verseniz, Ankara’da bir de hazır koltuk da verseniz aktif görev istemiyorum’ dedim. Geride kalan 9 yılda partimde ağabeylik misyonu üstlendim. Sürekli partiye gider gelirim. Görev aldığım dönemlerde kişi ve partili ayrımı yapmadığım için herkes gelir benden akıl alır, bana danışır. Rakip siyasi görüşlerin temsilcileri bile benim ayrım yaptığımı söyleyemez. Parti içinde de hep öyle yaklaşmış, kucaklamışımdır. Ayrı düşüncelere sahip olanlar muhakkak olacaktır, önemli olan onları bir arada tutmaktır. Ben hep bunu yeğledim.

 

“İMPARATOR GİBİYDİM”

Siyasette başarıyı nasıl yakaladınız?

Önemli olan güven duygusu oluşturmak. Siyasette sivrilen insanlar uzun süre kalabilenlerdir. Geçiciler silinir gider. Ben 45 yıl aynı toplumun kredisi ile hep ayakta kaldım, başı çektim. Halkıma ayrım yapmaksızın sahip çıktım. Halkın güç ve zor anlarında yanlarında oldum. Zorluklar içinde sahiplendiğiniz halk size güven duyar. İnsanları aldatmamak, yapılmayacak vaatte bulunmamak da çok önemlidir. Hayatım boyunca ve siyasi görevlerimde vatandaşı ne aldattım ne de yalan söyledim. Olmayacaksa; ‘olmayacak’ dedim. Benim belediye başkanlığı dönemim, altın çağımdır. O dönem, bu bölgenin imparatoru gibiydim.

 

İŞÇİLERE YÜZDE YÜZ ELLİ ZAM VERDİ

Söke’de ve bölgede efsane mi oldunuz?

Evet. Bu çevrede diğer partilerden seçilen arkadaşlarla da ilişkilerimiz iyi oldu. Aydın’da Nevzat Biçer ve ondan sonra gelen belediye başkanları yani bu bölgenin bütün belediye başkanlarına yardımcı olur, işlerini görürdüm. Çünkü o dönem en kuvvetli belediye; Söke Belediyesi’ydi. Hem parasal hem de makine parkı yönünden bu böyleydi. Hiç parasız kalmadık. Hiçbir işçimize borcumuz olmadı. Örneğin ben geldiğimde sıkıyönetim dönemi belediye başkanları, işçileri 40 bin liraya çalıştırıyorlarmış. İşçiler de sesini çıkaramamış. Geldikten 3 ay sonra maaşlarını iki buçuk kat artırarak 100 bin liraya çıkardım. ‘Belediyenin bütün işlerini kendimiz yapacağız’ dedim. Örneğin Söke kanalizasyonunu kendi işçimizle bitirdim. Bugünkü rakamsal değeri 60 milyon liradır. Eski parayla 60 trilyon. Biz onu kendimiz bitirdik. Söke’de 17 tane büyük proje gerçekleştirdik. O zaman ilçenin yüzde otuzunda yol vardı, biz yüzde yüzünde yol yaptık. Kanalizasyonun yüzde yüzünü gerçekleştirdik. 2 bin 500 tonluk su depomuz vardı ve birçok mahalleye su çıkmıyordu. O tarihte 4 adet 12 bin 500’er tonluk depolar yaptık. Söke Çayı ilçeyi ikiye ayırıyordu ve üzerinde doğru düzgün köprü yoktu. Demirköy ve Kambur Köprü dediğimiz iki köprü vardı, üzerlerinden zor geçiliyordu. Şimdi o köprülerin çevresindeki bütün düzenlemeler (otoparklar, köprüler vs.) benim dönemimde yapılmıştır. Fore kazık (14-15 metre derine çakılmış) yöntemi ile yapılmış, 100 yıl dayanıklı projelerdir. Hangi sel gelirse gelsin, bunları yıkamaz. Oto parklar 700 araçlıktır. 22 yıldır hizmet veriyor.

“HALKA TATLI SU İÇİRDİK”

Otogarımız yoktu. Yenicami Mahallesi’ndeki bugün de kullanılmakta olan otobüs terminalimizi yaptık. İhaleyle şirkete vermedik, belediye imkanları ve işçileriyle gerçekleştirdik. Aynı zamanda halkımıza tatlı su içirmek istedik. Bizim 1940’lardan bu yana Ağaçlı’dan gelen Eyüp Bey Suyumuz vardı. Oradaki muhtarlarla anlaşarak, kaynakları işledik ve 6 ayda suyu Söke’ye getirdik. O zamanlar saniyede 100 litre su geliyordu ve haftanın iki günü evlerindeki çeşmelerden Söke halkına kaynak suyu veriyorduk. Çünkü artezyen sularımızın PH (sertlik) değerleri çok yüksekti ve sağlıklı değildi. Ağaçlı’dan gelen sular hem kaynak suyuydu hem de lezzetli ve sağlıklıydı. DEVAM EDECEK







 
Son Eklenen Haberler