Gündem Özel’e konuk olan eski İçişleri Bakan Danışmanı Haşmet Aysan, TÜİK’in enflasyon verilerinden kamu borcuna, 2025 ekonomik tablosundan terör politikalarına ve Aydın siyasetindeki gerilime kadar çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Aysan, “0,87 enflasyon oranı yaşadığımız hayat açısından gerçekçi değil. Bu, maaş ve emekli artışlarını düşük tutmak için yapılan bir operasyon gibi görünüyor” dedi.
ENFLASYON TARTIŞMASI: “0,87 GERÇEK HAYATI ANLATMIYOR”
Programda enflasyonla ilgili değerlendirmelerde bulunan Haşmet Aysan, TÜİK, ENAG ve İTO verileri arasındaki farklara dikkat çekti:
“Türkiye’nin bugünkü gündemini sabah 10 itibarıyla düşen konu enflasyon oranıydı. TÜİK Kasım ayı enflasyonunu 0,87 açıkladı. Bir önceki yılın aynı ayına göre değişimi yüzde 31, 12 aylık ortalamaya göre değişimi de yüzde 36,59 olarak verdi. Ben burada özellikle 12 aylık ortalamayı daha çok dikkate alıyorum, çünkü o daha yüksek çıkıyor.”
TÜİK verileriyle ENAG ve İstanbul Ticaret Odası verilerini karşılaştıran Aysan şöyle devam etti:
“0,87 ne kadar doğru tartışılır. ENAG aynı dönemde aylık enflasyonu 2,13 olarak açıklıyor, yani neredeyse TÜİK’in üç katı. İstanbul Ticaret Odası ise 1,19 açıklıyor. Dolayısıyla hem aylık hem yıllık verilerde ciddi farklar var.”
“ENFLASYON ORANI MAAŞ ARTIŞLARINI AŞAĞI ÇEKMEK İÇİN KULLANILIYOR”
Aysan, enflasyon oranlarının yalnızca teknik bir veri olmadığını, doğrudan milyonlarca kişinin gelirini belirlediğini vurguladı:
“Asgari ücret artışından memur maaşlarına, emekli zammından kira artışlarına kadar her şey enflasyon oranına göre belirleniyor. Devlet enflasyonu ne kadar düşük tutarsa maaş artışlarını da o kadar aşağıdan tutacak. Bu yüzden 0,87 enflasyon oranının tespit edilmesi bana, yaşadığım hayat açısından gerçekçi gelmiyor.”
Bu hesabın arka planında siyasi ve ekonomik hedefler olduğunu savunan Aysan, şu ifadeleri kullandı:
“Bana göre son iki aydaki veriler, yıllık enflasyonu yüzde 30’un altına indirebilmek için aşağı yönlü oluşturulmuş gibi görünüyor. Bu aynı zamanda memur maaşları, emekli maaşları ve asgari ücretin daha düşük tutulabilmesi açısından yapılan bir operasyon olarak da okunabilir.”
“GERÇEK ENFLASYONU MARKETE GİDEN VATANDAŞ BİLİYOR”
Resmi veriler ile vatandaşın hissettiği enflasyon arasındaki uçuruma dikkat çeken Aysan, şunları söyledi:
“Devletin kurumunda o hesabı yapan insanların benzin istasyonunda araçlarına mazot alırken para ödediğini düşünmüyorum. Makam arabasıyla gelip gidiyorlar, lojmanlarda oturuyorlar. Günlük hayatın maliyetiyle birebir yüzleşmiyorlar.”
“Devlet 0,87 diyor ama bu, 100 lira olan bir şeyin ay sonunda 101 lira olması demek. Gerçekten fiyatlar sadece bu kadar mı arttı? Hayır, alakası yok. Yumurtadan ekmeğe, simitten peynire, pazardan lokantaya kadar herkes enflasyonun gerçek yüzünü yaşıyor.”
KAMU BÜTÇESİ VE FAİZ YÜKÜ: “GÜNDE 6 MİLYAR LİRA FAİZ ÖDÜYORUZ”
Türkiye’nin kamu gelir-gider dengesiyle ilgili çarpıcı rakamlar paylaşan Haşmet Aysan, Ekim itibarıyla tabloyu şöyle özetledi:
“Merkezi yönetim 31 Ekim itibarıyla 10 trilyon 151 milyar lira gelir elde etmiş. Bunun yaklaşık 8 trilyon 800 milyarı vergi gelirlerinden oluşuyor. Bunun da 3,2 trilyonu kurumlar ve kişilerin ödediği vergiler, 5,5 trilyonu ise KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergiler.”
Gider tarafında en dikkat çeken kalemlerden birinin faiz ödemeleri olduğunu vurgulayan Aysan:
“10 ayda 1 trilyon 819 milyar lira faiz ödemişiz. Ayda 180 milyar lira faiz demek bu. 30’a bölerseniz günde 6 milyar lira faiz ödüyoruz. İki günlük faiz ödemesi, Aydın Büyükşehir Belediyesi bütçesine eşit. Bu para ile Türkiye’nin dört bir tarafını otoyollarla örebilirsiniz ama biz bunu faize ödüyoruz.”
“BORCU BORÇLA ÖDÜYORUZ, 2025 2024’TEN DAHA SANCILI OLACAK”
Önümüzdeki dönemde iç borç servisinin bütçe üzerinde daha da büyük baskı kuracağını söyleyen Aysan:
“Devletin borç ödeme yükümlülükleri takvime bağlanmış durumda. Mesela Ocak ayında sadece iç borç servisi 592,5 milyar lira. Şubat’ta 591 milyar, Mart’ta 353 milyar, Nisan’da 413 milyar, Temmuz’da 475, Ağustos’ta 560 milyar lira iç borç ödemesi planlanmış.”
Bu borçların nasıl ödeneceğine ilişkin de net konuştu:
“Bütçe gelirleriyle bunu karşılamak mümkün değil. Devlet bu borcu ödeyebilmek için yeniden borçlanacak. Borcu borçla ödeyecek. Bu hem piyasayı sıkıştıracak hem de faiz oranlarını yukarı çekecek. Bana sorarsanız 2025, 2024’ten daha sancılı ve sıkıntılı bir süreç olacak. Rakamlar bunu gösteriyor.”
Türkiye’nin toplam borç stokunun da son yıllarda ciddi şekilde arttığını belirten Aysan:
“2022 yılında toplam borç stoku 4 trilyon lirayken bugün 13 trilyon 171 milyar liraya çıkmış, yani 3 misli artmış. Dolar bazında 215 milyar dolardan 314 milyar dolara yükselmiş. Özel sektör, Merkez Bankası ve finans kurumlarının borçlarını da eklediğinizde Türkiye’nin toplam borcu 567 milyar dolara ulaşıyor. Bu az bir rakam değil, düşündürücü bir tablo.”
“FAİZ İNERSE ENFLASYON İNER TEZİYLE KAYBEDİLEN YILLAR”
Aysan, son yıllardaki ekonomi politikalarını değerlendirirken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçmişteki faiz-enflasyon yaklaşımını da eleştirdi:
“Zamanında Sayın Cumhurbaşkanı ‘Ben ekonomistim, bu işi en iyi ben bilirim. Faizleri indireceksiniz, faiz inerse enflasyon iner’ dedi. Faizleri indirdiler ama enflasyon fırladı. Tam tersi oldu. Bu millet 2021 Eylül’den beri bu hatanın bedelini ödüyor.”
Hedeflenen enflasyon ile gerçekleşen enflasyon arasındaki makasa dikkat çeken Aysan:
“Geçen sene bu vakitlerde 2025 sonu için enflasyon yüzde 21 olur deniyordu. Bugün geldiğimiz noktada yüzde 32’lerden bahsediyoruz. Yani hedeflerden yüzde 50 sapma var. Bu, ekonomi bürokrasisinin ya baskı altında olduğunu ya da uygulamada ciddi hata yapıldığını gösteriyor.”
TERÖR POLİTİKASI: “TERÖRLE MÜZAKERE DEĞİL MÜCADELE OLUR”
Programın ikinci bölümünde terörle mücadele ve İmralı’ya yönelik temaslar gündeme geldi. Aysan, bu başlıkta net bir çizgi ortaya koydu:
“Ben bu olayın tarafıyım. Terörle müzakere değil, terörle mücadelenin olabileceğini düşünenlerdenim. Bizim dönemimizde devlet, PKK’nın en azdığı dönemde –karakolların basıldığı, yolların kesildiği, çocukların kurşuna dizildiği yıllarda– müzakere etmedi, mücadele etti.”
Abdullah Öcalan’ın konumlandırılış biçimini eleştiren Aysan, şu ifadeleri kullandı:
“Mahkûm edilmiş bir bebek katilini, cezaevindeki bir caniyi, kalkıp Kürtlerin lideri gibi tanımlamak, PKK’nın kurucu önderi gibi göstermek büyük hatadır. Bu, ateşi yeniden alevlendirmektir. Bu yapı demokratik bir hareket değil, bölücü bir örgüttür.”
PKK/KCK yapılanmasıyla ilgili de uyarılarda bulundu:
“PKK sadece Türkiye ayağı olan bir örgüt değil; KCK üst yapısının Türkiye ayağı. Suriye, İran, Irak boyutları var. ‘Kürdistan’da siyaset yapmak istiyoruz’ diyorlar. Bu, Suriye’den, Irak’tan, Türkiye’den ve İran’dan toprak koparma hedefidir. Bir devletin iki dili olmaz. Burası Türkiye Cumhuriyeti Devleti ise bu milletin adı Türk milletidir.”
AYDIN SİYASETİ VE BÜYÜKŞEHİR GERGİNLİĞİ: “MEVZUAT POPÜLİZME KURBAN EDİLİYOR”
Programın son bölümünde Aydın Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyeleri arasındaki “defin ve ilaçlama hizmetleri” tartışması masaya yatırıldı. Haşmet Aysan, 2014’ten bu yana süren yanlışlara dikkat çekti:
“5216 sayılı yasa büyükşehir belediyesine açıkça görev veriyor. Mezarlıkların bakımı, defin, cenaze nakil ve ilaçlama hizmetleri Büyükşehir’in sorumluluğunda. Ama geçmişte bunlar meclis kararıyla ilçe belediyelerine devredildi. Kimse işin bütçe yükünü, sonuçlarını tam anlamadan bu kararlar alındı.”
Son mecliste konunun yeniden gündeme geldiğini hatırlatan Aysan, şunları söyledi:
“CHP’li ya da AK Partili olması önemli değil; mevzuat ne diyorsa o yapılmalı. Görev Büyükşehir’inse, Büyükşehir yapacak. ‘Şu ilçe yapsın, bu yapmasın’ diyerek mevzuatın dışına çıkarsanız, kamu idaresini kişisel siyasi hesaplarla yönetmeye başlarsınız. Devlet keyfe göre değil, kanunla yönetilir.”
Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu ile ilgili sert eleştiriler de yönelten Aysan, meclisteki üsluba vurgu yaptı:
“Her bir meclis üyesi, bir büyükşehir belediye başkanı kadar değerlidir. Hepsi halk tarafından seçilmiştir. ‘Ben olmasam sen aday olamazdın’ gibi cümleler siyaseten de ahlaken de doğru değil. Kimsenin kimseye minnet dayatma hakkı yok.”
“2025 DAHA ZOR BİR YIL OLACAK, ÇÖZMEK ZORUNDA OLAN DEVLETTİR”
Programın sonunda genel bir siyasi ve ekonomik tablo çizen Haşmet Aysan, umudun adresini de işaret etti:
“Türkiye’nin gelirleri, mevcut gider ve borç yükünü taşımaya yetmiyor. Borç stoğu katlanarak artıyor, faiz yükü bütçeyi eziyor. 2025, 2024’ten daha zor geçecek gibi görünüyor. Ama şunu söyleyeyim: ‘Ben çözemem’ deme lüksü yok. Bu işi çözecek olan devlettir.” (SELİME AYDEMİR)























ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.