AyFm 100.5
  • 4 Aralık 2025, Perşembe 16:00

"Kaş, göz, gerisi söz”: Dilge Dayı’dan özgüvenin formülü

Aydın’da kadınların ve erkeklerin yüz ifadesini yeniden yorumlayan Dilge Klinik’in kurucusu, kalıcı makyaj ve cilt bakım uzmanı Dilge Dayı, tvDEN ekranlarında yayınlanan “Uzmanına Sor” programında hem meslek yolculuğunu hem de güzelliğe bakış açısını anlattı. Dayı, “İki sene boyunca her gün bana dua da edebilirsin, beddua da. Bu yüzden ticari değil, doğru işe odaklanıyorum.” dedi.

Forum Aydın AVM’nin katkılarıyla hazırlanan “Uzmanına Sor” programının bu haftaki konuğu, Aydın’da son yıllarda adından sıkça söz ettiren isimlerden biri olan Dilge Klinik’in kurucusu Dilge Dayı oldu.

Yaklaşık 15 yıllık meslek deneyimiyle hem Aydın’da hem uluslararası arenada önemli başarılara imza atan Dayı, kalıcı makyaj, mikroblading ve cilt bakımı alanındaki uzmanlığını ve felsefesini anlattı.

“15 senelik estetisyenim. Hamdım piştim oldum diyemiyorsun. Her gün yeni bir bilgi, yeni bir teknoloji, yeni bir malzeme… Hâlâ eğitim almaya devam ediyorum.” diyerek mesleğine duyduğu tutkuyu özetledi.

SIRBİSTAN’DA BAŞLAYAN HİKÂYE, UKRAYNA’DA TÜRK BAYRAĞINI DALGALANDIRDI

Kalıcı makyaj yolculuğunun Sırbistan’da başladığını anlatan Dayı, Türkiye’nin farklı şehirlerinin yanı sıra yurt dışında da pek çok akademide eğitim aldığını söyledi:

“Hikâyem kalıcı makyajla başladı, menşei kurucusu olan Sırbistan’da. 70’i aşkın yerde eğitim aldım. Sırbistan’da ve Ukrayna’da yarıştım. Ukrayna’da tek Türktüm. Orada Türk bayrağını kaldırdık. Kadının saçlarından gökyüzüne Türk bayrağı kaldırdık, çok heyecanlıydı.”

Yarışmaları sevdiğini ancak asıl yarışının “kendisiyle” olduğunu vurgulayan Dayı, uluslararası platformlarda elde ettiği derecelerin ardından hâlâ alanındaki yarışmalara katılmaya devam ettiğini belirtti.

“HER KAŞ, İKİ YIL BOYUNCA HER GÜN BANA DUA DA ETTİREBİLİR, BEDDUA DA”

Programda mikroblading’in neden bu kadar popüler olduğuna da değinen Dilge Dayı, kaşın yüz ifadesindeki yerini şöyle anlattı:

“Kaşlarımız sözsüz ifade için çok önemli. Kızabiliriz, gülebiliriz, ağlayabiliriz… Bütün bunlar için kaşlarımız çok kıymetli. Uluslararası standartlarda en çok yaptırılan işlem mikroblading kıl tekniği. Kadını koyu, kaba göstermiyor. Kadın hiç makyaj yapmasa da işlemli kaşını tarayıp hayatına devam edebiliyor.”

Mikroblading’i “kendi kılına eş ve özdeş, aynı kalınlıkta, aynı renkte, kıl köküne eş yönde çalışılan estetik ve kibar bir işlem” olarak tanımlayan Dayı, her işlemi kabul etmediğinin altını çizdi:

“Olmayacaksa işlemi almıyorum. Kadını koyu, kaba ya da yanlış çıkaracaksa asla yapmıyorum. Çünkü o kaş ortalama 2–3 sene yüzünde kalacak. İki sene boyunca her gün bana dua da edebilirsin, beddua da edebilirsin. 10–20 bin liralık işten zarar etmeyiz ama o kadının gönlünü kazanmak çok daha kıymetli.”

HER YÜZ TİPİNE MİKROBLADİNG UYGUN MU?

Mikroblading’in her cilt ve her sağlık durumu için uygun olmadığını belirten Dayı, özellikle bazı gruplarda işlem yapmadığını vurguladı:

“Kan sulandırıcı kullananlar, ileri düzey şeker hastaları, çok gözenekli ciltler, kaş bölgesinde akne, egzama, sedef gibi rahatsızlıkları olanlarda ben işlem yapmayı tercih etmiyorum, hatta kesinlikle uygulamıyorum.”

Renk seçiminde ise modaya değil, kişinin kendi yapısına baktıklarını söyledi:

“Bizim için elzem olan kaş kılının rengi. Eğer hiç kılı yoksa saçları, ten yapısı, damar rengi bizi yönlendirir. Bazı kadınlar sarı alt tonlu, bazıları kızıl alt tonlu. Damar rengi bile teknik olarak önemli.”

 

“ALTIN ORAN” VE DOĞRU İFADE

Programda sıkça vurguladığı “altın oran”ı da anlatan Dilge Dayı, kaş tasarımında bu matematiğin önemini şöyle açıkladı:

“Altın oran dediğimiz 1.618, büyüğün küçüğe oranı. İki kaşın birbirine, kaşların buruna ve gözlere oranı… Bu bize doğru ifadeyi verir. Hele ekran önündekiler, öğretmenler, hakimler, savcılar, devlet erkânındaki kadınlar için ifade çok önemli. Artık erkekler de kaş yaptırıyor. Özellikle ‘alındığı belli olmasın’ isteyen erkek danışanlarımız çok.”

 

VAZELİN UYARISI: “VAZELİN BİR PETROL ARTIĞIDIR”

Kalıcı kaş işlemi sonrası bakımda yapılan en büyük hatalardan birine dikkat çeken Dayı, vazelinin gelişigüzel kullanılmaması gerektiğini söyledi:

“Vazelin bir petrol artığıdır. Sadece işlemden hemen sonra enfeksiyona karşı bariyer oluşturmak için kullanıyoruz. Daha sonrasında her cilt tipine göre ürün farklıdır. Yağlı cilt, kuru cilt, hepsi için bakım protokolü değişiyor. Gelişigüzel vazelin sürmeyi önermiyorum.”

Badem yağı, argan yağı gibi popüler ürünler konusunda ise “bazıları şehir efsanesi, bazıları doğru” diyerek mutlaka bir uzmandan destek alınması gerektiğini belirtti.

 

KAŞ EKİMİ, PUDRALAMA, VİTAMİN: “EVDE YAPILABİLECEK İŞLEMLER DEĞİL”

Dilge Dayı, kaşla ilgili her işlemin güzellik merkezinde yapılması gerekmediğini ama bazı uygulamaların kesinlikle profesyonel ellerde olması gerektiğini vurguladı:

“Biz sadece kalıcı makyaj yapmıyoruz. Kaş vitaminleri de var, kaşla ilgili her şey var. Kaş ekimi medikal bir işlem. Uygunsa kaş ekimi de, mikroblading de, pudralama da yapılabilir. Ama bunların hiçbiri evde yapılacak şeyler değil. Cildi ve kaşı bir yere kadar kendin toparlayabilirsin ama oran veremezsin, altın oranı yakalayamazsın.”

 

GÜNEŞ KREMİ, MAVİ IŞIK VE EN BÜYÜK CİLT HATALARI

Cilt bakımında yapılan en temel hata sorulduğunda Dayı’nın ilk yanıtı net oldu: Güneş kremi kullanmamak.

“Biz güneşi görmeyince güneş kremi sürmüyoruz. Oysa güneş kremi sadece güneşe karşı değil, mavi ışığa karşı da koruyor. Bankacılar, katipler, ekran başında çalışanlar… Yaz kış güneş kremi kullanmak zorunda. Mavi ışık leke yapar, sarkma yapar, cilde çok zarar verir.”

Güneş kremlerinde de “vitrin ürünü” ile “içerik ürünü” ayrımını yapan Dayı, etiketlerde yazan yüksek oranlara değil, içeriğe bakılması gerektiğini söyledi:

“En pahalısı en iyi demek değil ama içerik çok önemli. Güneş kremi, temizleyici, nemlendirici… Bunlar lüks değil, temel ihtiyaç. Nasıl evde deterjan alıyorsak, güneş kremi de aynı kategori artık.”

 

“CİHAZ YOK, İĞNE YOK AMA YÜZDE 90’A KADAR ETKİ VEREN BAKIM”

Programda, son dönemde en çok ilgi gören bakım protokollerinden “örümcek ağı” ve “signature bakım”ı da anlatan Dilge Dayı, özellikle iğnesiz ve cihazsız uygulamalara dikkat çekti:

“Bizim meslekte herkes iğne, cihaz, lazer peşinde. Benim en büyük prensibim cilde cihaz vurmamak. Örümcek ağı dediğimiz bakımda ne ağ var, ne iğne var, ne cihaz var. İlk anda ince kırışıklıkların yüzde 40’ına kadar etkisini görürsün. Çok yaşlı, çok derin kırışıklıklarda bile 4 seanslık süreçte yüzde 90’a kadar etki görüyoruz. İğne yok, cihaz yok, geri dönüşümü kötü değil; tamamen cildi besliyor.”

Signature bakım için ise “salonun imza bakımı” ifadesini kullanan Dayı, uygulamayı şöyle özetledi:

“Yüz kaslarımız her şeyi kaydeder. Signature bakımda cildi temizleyip, arındırıp, pul tabakasını açıyoruz. Epidermis dediğimiz o ince dokunun ardından bazal tabakaya, yani cildin su dolu katmanına ulaşmaya çalışıyoruz. Oraya erişirsem ürünüm çalışır. Ortalama 40 dakika sürüyor, cihaz yok, iğne yok; ama nem, retinol, marin mineraller ve çok güçlü bir içerik var.”

 

KURU CİLT UYARISI: “KURU CİLTTEN ÇOK KORKARIM”

Kış aylarında özellikle kuru ciltlerin riskine vurgu yapan Dilge Dayı, “kuru cilt her şeyin başıdır” diyerek nemin önemini anlattı:

“Kuru cilt kırışır, lekelenir, bariyerini kaybeder. Çok kuru ciltliyim diyen herkese ilk söylediğim şey: İyi bir nemlendiricin olacak. Temizlerken bile nemlendiren ürünler var. Cildi görmeden yorum yapmak doğru değil ama kuru cilt nemsiz kalmamalı.”

 

“DOĞRU KİŞİYE DOĞRU ÜRÜN”: TİCARİ DEĞİL, SONUÇ ODAKLI YAKLAŞIM

Cilt bakımında paket satışı ve ürün dayatmalarına karşı duran Dayı, kendi felsefesini “doğru kişiye doğru ürün” diye özetledi:

“Dünyanın en pahalı kremini yanlış kadına verirsen ziyan edersin. Ehline denk gelmeyen her şey ziyan olmaya mahkûm. Ben genelde sabah akşam aynı nemlendiriciyi veririm; göz çevresine bile kullanılabilir bir ürün. Müşteri talep etmedikçe tonik, ekstra jeller, on tane krem dayatmam. Bizim işimiz sanat; ticari kaygıyı geri plana atmak zorundasın.”

Özellikle leke ve akne protokollerinde dışarıdan içerik bilmediği ürünlerle devam eden danışanlarla çalışmadığını da açıkça ifade etti:

“Leke protokolünde şunu net söylüyorum: Benim ürünlerimle devam edemeyeceksen senin leke protokolünü almıyorum. Dışarıdan aldığın üründe alkol, paraben, sülfat varsa benim bütün emeğim boşa gider. Ben bir kere para almak için değil, sonuç için çalışıyorum.”

 

KANSER HASTALARI VE ŞEHİT AİLELERİNE ÜCRETSİZ HİZMET

Dilge Dayı’yı diğerlerinden ayıran noktalardan birinin de sosyal sorumluluk tarafı olduğunu belirten program sunucusu Selime Aydemir’e yanıt veren Dayı, yıllardır sürdürdüğü uygulamayı şöyle anlattı:

“Meslek hayatıma girdiğimden beri kanser hastalarıyla ücretsiz çalışıyorum. Şehit aileleriyle ücretsiz çalışıyorum. Bu benim mesleki tercihim. Babam 32 sene emniyet mensubu olarak görev yaptı. Her gün ‘Acaba bugün bir haber gelir mi?’ kaygısıyla büyümüş bir çocuk olarak şehit aileleri benim için çok kıymetli. Ücret almayı tercih etmiyorum, bundan sonra da böyle olacak.”

 

“KURUMSAL DEĞİLİM; BU SEKTÖRÜN ÜNİVERSİTESİNİ OKUYUP BURADAN YÜRÜYORUM”

Kendisini “bir zincir marka ya da şube” olarak değil, bu sektörün içinden yetişmiş bir uzman olarak tanımlayan Dayı, kurumsal paketler yerine birebir ilişkiyi önemsediklerini vurguladı:

“Ben bir öğretmen, bir emekli polis, bir şube değilim. Bu sektörde yoğrulmuş, bu sektörün üniversitesini tamamlamış, Avrupa’da denkliğini almış biriyim. Hiçbir bakımda müşteri talep edene kadar paket satmıyorum. İlk seansta bile memnun kalacağını bildiğim için geri geleceğini biliyorum.”

Program sonunda kadınlara özel bir mesaj da veren Dilge Dayı, sözlerini şöyle noktaladı:

“Kadınlara tek söyleyeceğim şu: Ne yaptırırlarsa yaptırsınlar, çok iyi araştırsınlar. Bizim sektörde hiçbir şey göründüğü gibi olmayabiliyor. Hijyene, ürüne, kullanılan tek kullanımlık malzemelere baksınlar. Ve unutmasınlar; kaş, göz, cilt… Hepsi özgüvenin ilk satırı.”

 

tvDEN ekranlarında yayınlanan “Uzmanına Sor”, önümüzdeki haftalarda da farklı alanlarda uzman konuklarla izleyicilerin merak ettiği soruları yanıtlamaya devam edecek. (SELİME AYDEMİR)

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.