Takip Et
  • 12 Haziran 2021, Cumartesi

DENİZLERİMİZ SALYA SÜMÜK

Deniz salyası veya “deniz sümüğü” kabul edelim ki ilginç fotoğraf veriyor” ve yerli yabancı medya sayfalar dolusu görüntüleri yayınlıyor. Bu görsellerin yanında ya yakamızı bir türlü bırakmayan Bir şey olmaz teranesi ya da olumsuz etki yapan “Marmara öldü; Karadeniz ölüyor, ölüm bulutu Ege’ye sarkıyor!” çırpınışları gibi bir çok haber. Ama çok az kişi, kurum ya da kamu görevlisi çıkıp, sorunun bizim insanlık olarak tamahkârlığımızdan, açgözlülüğümüzden, çok kazanma hırsımızdan kaynaklandığını yüzümüze vurmuyor. Dolayısıyla, biz de sayfalar dolusu resimlere ve programlar dolusu videolara bakıp, sanki bu afet bizim başımızda değilmiş gibi, sonraki sayfaya ve programa geçiyoruz.

Şöyle bir internete bakayım nedir bu müsilaj daha önce örneği var mı? bir bakayım derken bir çok örneğiyle karşılaştım. Mesela, 1988, 1989 ve 1991’de Adriyatik’te, özellikle kuzey sahillerinde görülen yoğun müsilaj, kıyısı olan ülkelerde balıkçılığı ve turizmi yıllarca geriletmiş. Yine Meksika Körfezi de 2010 yılındaki petrol kuyusu kazasının sebep olduğu kirliliğin yol açtığı, sebebi farklı olsa da sonucu aynı ölçüde vahim müsilajı ortaya çıkarmış.

Bu olaylar sırasında yapılan yayınlara bakıldığı zaman, ülkemizdekinden farklı olmadığını görüyoruz. Bir yanda bu da geçer üzülmeyelim boş vermişliği; öte yanda artık bu denizden hayır gelmez çığırtkanlığı. Ve her zamanki gibi gerçek bu iki ucun ortasında: Neden oldu tekrarını nasıl önleriz?

Uzmanlara kulak vermemiz gerekir; ama bizim halk olarak zaaflarımızın başında uzmanları sadece dinlemek geliyor.

Şu son bir ay içinde yazılanları alt alta getirdiğimiz zaman karşımızdaki tablo şudur: Trolcülükle Marmara Denizi’nde yeteri kadar balık üremesini önledik ve Marmara’daki balık yavruları sayıca daha sonra müsilaja sebep olacak organizmaları tüketmeye yetmedi.. Bir balık yavrusu (larva) yumurtasından çıktıktan sonraki 24 saat içinde beslenmek zorunda. Ama biyolojik arıtma yapılmadan denize attığımız pislikler beslenmek zorunda olan balık sayısını artırmaz oldu. Yani bir kısır döngü içine girdik.

Bu döngüden çıkışın çaresi, balık azlığının birinci sebebi olan gırgır avına son vermek, Marmara’ya dökülen bir bardak suyun bile biyolojik arıtmadan geçmesini sağlamak.

Belki şu andaki durum dünyanın sonu değil! Ama yarından tezi yok biyolojik arıtmaya başlamazsak, bu Marmara ve oradan hareketle Karadeniz ve Ege için dünyanın sonu olabilir.. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.