
Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sabri Barutca, 2001 yılında ADÜ’de kurduğu Onkoloji Bölümü’yle ilgili bilgiler aktararak, kanserle ilgili doğru bilinen yanlışlar hakkında da çarpıcı açıklamalarda bulundu. Barutca, "İspatsız bir şeyi söylemekten hoşlanmam. Bilim adamıyım ve bu yüzden bilimsel olarak ispatlanmış şeyleri söylemek isterim. Kanser yapan birçok şey de doğaldır ve doğada da kanser vardır. Yani aslında kanser de doğal bir hastalıktır" dedi.
ADÜ Onkoloji Bölümü’nde 2 profesör olarak 15 yıldır çalıştıklarını belirten Prof. Dr. Sabri Barutca, “2006 yılının sonunda başhekim oldum, daha önce onkoloji için poliklinik, personel, hasta yatağı sıkıntısı yaşarken, ben idari görev alınca bölümün önü de açıldı. Onkolojinin ülkemize kurulup gelişmesinde sadece hasta çokluğu değil, sosyal güvenlik kurumunun onkoloji hastalarının faturalarını daha düzenli ve kesintisiz ödemesi gibi faktörler de rol oynuyor. Devlet politikaları olarak da kanser hastalarına değer veriliyor. Sağlık açısından önümüzün açıldığı bir dönem oluştu” diye konuştu.
“ÇOK SAYIDA UZMAN YETİŞTİRDİK”
ADÜ Onkoloji Bölümü’nde servis, poliklinik, kemoterapi ünitesi, çok sayıda kemoterapi hemşiresi, onkoloji hemşiresi ve sekreterin görev yaptığını ifade eden Barutca, asistan sorunun ise genel bir sorun olduğuna değindi. “Daha iyi hizmet vermek için özellikle onkoloji yan dal asistan sayısının daha çok olması lazım” diyen Prof. Dr. Barutca, medikal onkoloji polikliniği ve kemoterapi polikliniği olmak üzere iki poliklinik olarak çalıştıklarını söyledi. Sabri Barutca, görev yaptığı sürede çok sayıda Onkoloji Uzmanı yetiştirdiklerine vurgu yaparak, “Muğla Üniversitesi, Denizli Devlet Hastanesi, Aydın Atatürk Devlet Hastanesi, Samsun Devlet Hastanesi ve Balıkesir’deki onkoloji uzmanı arkadaşlarımız bizim yetiştirdiğimiz uzmanlar. Kendi yetiştirdiğimiz arkadaşlarımızın hastalara bakması güzel bir his” dedi.
“ERKEN TANI İÇİN ŞİKAYET OLMADAN MUAYENE OLUNMALI”
Sağlıkla ilgili inanılan birçok konunun yanlış olduğunu savunan Prof. Dr. Sabri Barutca, konuyla ilgili örnekler vererek, şunları söyledi:
“Kanserden korkmayın, geç kalmaktan korkun deniliyor’ ki hastalar kendilerinde bir hastalık hissettiklerinde doktora gelsinler. Evet, bu doğru ama bir insanın kanserle ilgili şikayetleri başladığı zaman çoklukla hastalık ilerlemiştir. Kansere erken teşhis koymak için sağlıklı, şikayeti olmayan insanların taramalarını yaptırması lazım. İnsanların da bir şikayeti olduğunda en kısa sürede gelmesi tabii ki iyi olur. Ancak bunların daha küçük bir kısmı kanserden iyileştirilebilir. Tam kurtaramadıklarınızın da yaşamı uzar, şikayetleri azalır. Şikayeti olan en kısa sürede başvursun ama önemli olan sağlıklıyken ve hiçbir şikayeti olmadan muayene olmaktır. Örneğin bir kişinin yutma güçlüğü var, yemek borusu kanseri var. Yemek borusu yüzde 60 daralmadan yutma güçlüğü olmaz ve o aşamadaki kanser genellikle dağılma yapmış olur. Yutma güçlüğünü fark ettiğinizde, ‘Ben yutarken zorlanıyorum’ demeye başladığınızda hastalık ilerlemiş olabilir. Onun için kansere gerçekten erken tanı konmak isteniyorsa toplumda hiçbir şikayeti olmayan insanların taranması lazım, kansere ancak o şekilde erken tanı koyup ölümleri azaltabilirsiniz.”
“AİLENİZDE KANSER VARSA GENETİK POLİKLİNİĞİNE BAŞVURABİLİRSİNİZ”
Tüm kanserlere erken teşhis koymak da mümkün olmadığını kaydeden Barutca, sözlerine şöyle devam etti:
“Tüm kanser tiplerine erken tanı koymak mümkün değildir ve bu nedenle kanser hala ölümcül bir hastalık. Yani tarama yaparak pek çok kansere erken teşhis koyamıyorsunuz. Toplumda sık görülen kanserlere, örneğin, kadında rahim ağzı ve meme kanseri, erkekte prostat kanseri, her iki cinste kolon kanserine, cilt kanseri gibi az sayıda kansere erken teşhis koyabilirsiniz. Onun dışında birçok kanser türü var. Dolayısıyla kanser teşhisi zor, az sayıda kansere erken tanı konabilir ve kanser şikayet olmadan taranması gereken bir hastalıktır. Ayrıca ailesinde kanser olan kişilerin daha dikkatli olması lazım. Bunun için hastanemizde hizmet veren bir genetik polikliniği var.”
“KANSER BİR MİKROP DEĞİL, KENDİ HÜCRELERİMİZDİR”
Toplumda sıkça dile getirilen bağışıklık sisteminin (İmmün sistem) güçlendirilerek kanserin tedavi edilebileceği inanışının da gerçeği yansıtmadığına dikkati çeken Barutça, şu açıklamaları yaptı:
“Kanserle mücadele eden bir immün sistemimiz vardır. Bağışıklık sistemi bağımsız ve düşünen bir sistem değil. İmmün sistemin kanseri yok etmesi için tanıması gerekir, immün sistem mikroplar gibi yabancı gördüğü şeyleri yok eder. Kendi vücudumuzdaki hücreleri ayırt etmek için antijen dediğimiz tanıma sistemleri vardır, yabancı antijenleri tanır ve yok eder. Bunu mikrop, bakteri virüs diye yapmaz, yabancı diye yapar. Kanser yabancı değildir. Kanser kendi hücrelerimizdir. Kendi hücrelerimiz kontrolsüz bölünerek çoğalıyorlar. Yani immün sistemden, hücreler çok fazla ve kontrolsüz çoğalıyor diye kanseri yok etmesini beklemek, güvenlik güçlerinden çok çocuk yaptı diye bir aileyi yok etmesini beklemek gibi bir şey, niye yok etsin, kendi vatandaşı. İmmün sistem ancak kanserde bir hedef gösterebilirseniz kanseri önler. Ayrıca bağışıklık sitemini aşırı kuvvetlendirirseniz, hedefe yönelik hareket etmeyeceği için kendi vücut organ ve dokularını yok etmeye başlar. Doğada denge çok önemlidir. Su içmezsek ölürüz, ideal oranda su alırsak sağlıklı yaşarız, gereğinden fazla su içersek hasta oluruz, aşırı su alırsak boğulur ölürüz. Dengeyi bozmamak çok mühimdir.”
ADÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Barutca, kansere çare bulunduğu, kanserin önlendiği, bazı bitkilerin kansere iyi geldiği yönünde çıkan haberleri de eleştirdi. Sabri Barutca, toplumda çok fazla bilgi kirliliği olduğunu ifade ederek, “Hayal dünyasında yaşamamak ve gerçekçi olmak lazım” dedi.
“KADINLAR CİNSEL İLİŞKİYE BAŞLADIKTAN SONRA DÜZENLİ MUAYENE OLMALI”
Kadınlarda sık görülen rahim ağzı kanseriyle ilgili bilgi veren Sabri Barutca, kadınların cinsel ilişkiye başladıktan sonra rahim ağzı kanseri olma riskinin artacağı için 3 yıl arayla PAP smear testi yapılmasını tavsiye etti.
Prof. Dr. Barutca, kanserde hedeflerinin sadece hastaları iyileştirmek değil, kanserle birlikte şikayetsiz, kanserin yan etkileri, kanserin yaptığı sorunlar olmadan yaşatabilmek olduğunu bildirerek, şöyle devam etti:
“Birçok prostat kanserinde yeni kemoterapi ve akıllı tedaviler çıktı. Bunlar da sırasıyla gerektiğinde veriliyor. Bir hastayı ortalama 10 yıl yaşatabiliyoruz. Çoğu prostat kanseri hastası kanserden ziyade yaşlılıktan veya diğer nedenlerden kaybediliyor. İlk onkolojiye başladığım zamanlar meme kanserine yakalanmış ve hastalık vücuduna yayılmış hastalar en fazla birkaç yıl yaşayabiliyordu. Şimdi tedavilerdeki gelişmeler nedeniyle hastaların yaşam süreleri uzadı. Meme kanserlerinin de bazı türlerini 10 yıldan fazla yaşatabiliyoruz. Onkolojide bu tür gelişmeler var.”
“KANSER DOĞAL BİR HASTALIKTIR”
“Kanseri yenmek için doğal beslenin” yargısını da yıkan Sabri Barutça, çarpıcı örneklerle kanserin doğal bir hastalık olduğunu aktardı. Barutca konuyla ilgili şunları kaydetti:
“Herkes kanseri yenmek için doğal beslenelim gibi şeyler söyler. İspatsız bir şeyi söylemekten hoşlanmam. Bilim adamıyım ve bu yüzden bilimsel olarak ispatlanmış şeyleri söylemek isterim. Kanseri neler yapıyor bir gözden geçirelim: Birincisi tütün, tütün doğal bir bitkidir ve en fazla kansere sebebiyet veren bitkidir. İkincisi, güneş ışınlarıdır. Güneş ışınları doğaldır faydalıdır. Güneş ışını sayesinde vücudumuz D vitamini sentezler, kemiklerimiz sağlam olur. Kronik maruz kalırsak cilt kanserleri gelişir. Eğer bronzlaşacağız diye güneşte yanarsak Melanoma dediğimiz en ölümcül kanserler orta çıkar. Çocukken dahi güneşte yanarsınız vücutta değişimler yaşanır ve 5-10 sene sonra Melanoma hastası olabilirsiniz. Toprakta bulunan asbest ve erionit doğaldır. Özellikle Ürgüp-Göreme bölgesinde beyaz toprak evlere sıvanır. Soluk aldığımızda topraktaki lifleri soluruz. Birçok inşaat malzemesi de asbest içerir. Asbesti soluduğumuzda vücudumuza girer sindirilmeyen bir şey olduğu için kronik iltihap yapar. Akciğer ve akciğer zarı kanserlerine sebep olur. Radon gazı doğal bir gazdır. Yeraltından yeryüzüne sürekli süzülerek çıkar. Özellikle madenciler etkilenir. Çünkü ne kadar yer altına yakın çalışıyorsanız o kadar maruz kalırsınız. Bir evde sigara içiliyorsa ve radon gazı varsa ortamda radon gazı sigara dumanına bağlanır kanser yapma ihtimali artar. Alkolün karaciğer kanseri yaptığını biliyoruz. Daha birçok etken kanser yapıyor. Alkol doğal olmayan bir şey mi? Biliyoruz ki üzümlerden elde edilir. Bazı ülkelerde düzenli alkol tüketilir. Kanser yapan birçok şey de doğaldır. Aslında doğada da kanser var. Yani aslında kanser de doğal bir hastalıktır.”
“SİGARA KANSERİ KOLAYLAŞTIRIR”
Prof. Dr. Sabri Barutca, kanserin en büyük sebebinin ise genetik yapı olduğunu söyleyerek, “Bu sadece anneden babadan gelen bir yapı değil kendi genlerimiz de zaman içinde yaşlandıkça DNA’larımız yıpranır bu yıpranma sonucu hücreler bölünürken genetik hatalar ortaya çıkar ve bu hatalar sonucunda hücre ya ölür ya yaşamını sürdürür, belki kanser hücresine dönüşebilir. Kansere dönüşmesi için bir hücrenin içinde ortalama 10 genetik kusur olması gerekir. Annemizden babamızdan 3-5 genetik farklılık taşıyorsak daha kolay kanser oluruz. Genlerimiz sağlamsa biraz daha zor oluruz. Şöyle örnek verelim, iki ayrı insan, ikisi de günde iki paket sigara içiyor birisinin anneden babadan gelen 3-5 tane kansere yol açan genetik değişikliği var, diğerinin yok. İlki sigara etkisiyle daha erken ve kolay kanser olacaktır” diye konuştu.
“DOĞAL İNCİR DE KANSOREJEN İÇEREBİLİR”
ADÜ Öğretim Üyesi Sabri Barutca, son olarak kansere sebep olan etkenlerden de söz ederek, Aydın inciriyle ilgili verdiği çarpıcı örnekle sözlerini şöyle tamamladı:
“Kansere sebep olan birçok şey var ve saymakla bitmez. Virüsler, bakteriler. Yapay şeyler de kanser yapabilir, dikkat edilmesi gerekir. Doğal diye bilinen çok şeyler var. Örneğin aflatoksin, Aydın incirle ilgili verimli topraklara sahip, eğer siz doğal haline bırakıp ilaçlama yapmazsanız, besinlerin üzerinde zararlı bir mantar türü ürerse, bu toksini bırakırsa, besinler yurtdışına ihraç ettiğinizde aflatoksin içeriyor diye geri gelir. Aflatoksin bir kanserojendir, ‘Doğal yetiştirelim, ilaç kullanmayalım’ derseniz, kurutulmuş besinlerin üzerinde oluşur. Kanser doğal bir hastalık, kanser vücudumuzun doğasından kaynaklanan hastalığıdır. Yeterince uzun yaşayan herkes kanser olabilir. Kanseri çoğu kez ortadan kaldıramazsak da günümüzde insanları kanserle birlikte daha uzun yaşatabiliyoruz.” (GAMZE KORKMAZ)
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.