Takip Et

SON DAKİKA

Cemre ŞAHİN KAZICI / Yüksek Mimar
[email protected]

Bir Ayasofya Hikayesi

25 Temmuz 2020, Cumartesi

     

“Halk konulan yüksek vergilerden rahatsızdı ve hükümdarın tahttan inmesini istiyordu. Kısa süre içinde binlerce isyancı sokaklarda taşkınlık yaparak önlerine çıkan her şeyi yakıp yıkıyordu. Bu da hükümdarlık hakkının tehdit edildiği ciddi bir zorluk anlamına geliyordu… Halkın, onun hükümdarlığına olan inancını yeniden kazanmak, aynı zamanda halkı isyan etmekten alıkoymak için bir şeye ihtiyaç vardı ve büyük bir proje boş oturanları meşgul kılmak için birebirdi. İmparator Justinianus bu sebeple yeni ihtişamlı bir kathedralin mümkün olduğunca çabuk inşa edilmesini istedi ve 537’de Ayasofya ibadete açıldı.”

(National Geopraphic – Antik Mega Yapılar-Ayasofya Belgeseli’nden)

*

İşte günümüz Aydın topraklarında doğan Miletoslu Mimar İsodoros ve Trallesli Mimar Anthemios’un çağının çok ilerisinde bir teknik ve estetikle inşa ettiği güzel Ayasofya, böyle bir kudret ve propaganda gösterisinin aracı olarak varlığına kavuşmuştur.

 *

Nitekim toplumların kültürel, sanatsal, teknolojik ve ekonomik gücünün yansıması olarak mimarlık, tarih boyunca yöneticilerin erklerini görünür kılmak amacıyla faydalandıkları bir bilim alanı olmuştur. ‘En büyük yapı’, ‘en yüksek yapı’, ‘en gösterişli yapı’ gibi ‘en’leri taşıyan yapılar inşa edebilmek, o dönem iktidarının gücünü gösterirdi şüphesiz. Ancak böylesine kimliğe sahip yeni bir yapı inşa etmek yerine, ele geçirerek işlevini değiştirmek ise Orta Çağda görülen bir anlayış ile ‘fetih işareti’ olarak uygulanırdı.

*

Bu anlayışla, 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethederek, Bizans İmparatorluğu’ndan ele geçirdiği Ayasofya’yı, cami’ye dönüştürmüştür. Mustafa Kemal Atatürk İstanbul’u İngilizlerin işgalinden kurtararak, 1934 yılında Ayasofya’yı müzeye dönüştürmüştür. Peki 2020 yılında İstanbul’u kimin elinden alarak Ayasofya’yı cami’ye dönüştürdük? İstanbul’u kaybettiğimizi mi düşünüyorduk?

***

Fethedilmiş topraklarda, İslam kentleri iki başlık altında toplanır; birincisi bizzat müslümanların kurduğu kentler, ikincisi ele geçirilmiş kentler. Baştan kurulan kent planlarında, merkezde mescit vardır ve yerleşim yerleri çevresinde teşekkül eder. Ele geçirilen kentlerde ise, müslümanların yaptıkları ilk iş, içinde ibadet edebilecekleri mabet edinmektir. Kent eğer sulh yoluyla ele geçirildiyse, gayri İslam mabetlerine dokunulmaz ve çoğunlukla ortaklaşa kullanılır. Eğer savaş yoluyla ele geçirildiyse, kentin önemli mabedleri ya camiye çevrilir ya da yıkılarak yerine daha gösterişli bir cami inşa edilir. Amaç, ibadet edilecek mekan gereksinimini karşılamak ve eski inanışın en önemli mimari sembolü yerine, yeni inanışın sembolünü dikerek yerli hristiyan halka İslam’ın üstünlüğünü telkin etmektir.

Bugün bir ‘fetih’den söz edilemese de yaptığımız işlev değişikliğiyle hangi amaca hizmet ettik değerlendirelim:

1) Osmanlı Padişahları, eski Bizans İmparatorlarından daha güçlü ve zengin olduklarını somut bir kanıtla göstermeye ihtiyaç duymuş, Osmanlı mimarları da özünde Hristiyan mabedi olan Ayasofya’yı ve yapının mimarlarını aşma isteğiyle İslamın üstünlüğünü gösteren camiler inşa etmiştir. Tarihi değerleriyle Ayasofya hep değerli olsa da nihayetinde, Ayasofya’nın müzeye dönüştürülmesiyle, Osmanlı Padişahı 1. Ahmed tarafından yaptırılan,  Mimar Sinan’ın öğrencisi Mimar Sedefkar Mehmet Ağa tarafından tasarlanan ve tüm heybetiyle Ayasofya’nın tam karşısında konumlanan Sultanahmet Camii, İstanbul’un ana camisi olmuştur. (Tabii şuan, bu ünvan ondan tekrar alınarak; hristiyan inanışıyla inşa edilmiş, bazilikal planlı ve kıbleye yönelmeyen mimarisiyle Ayasofya’ya tekrar verilmiştir. Bu tutum, atalarımıza ihanet olabilir mi?) Bu sebeple, Büyük Usta Mimar Sinan eserleri başta olmak üzere atalarımızın büyük ihtişamla, camilerimizle donattığı İstanbul’da ibadet mekanı gereksiniminden söz edilemez pekala birinci amacı eledik.

 2) Ayasofya günümüzde de minare, minber, mihrap, şadırvan, hat levhaları ve çini işlemeleri gibi mimari öğeleri ile mekansal olarak; sanatsal ve simgesel değerleriyle insanlığın ortak mirası niteliğinde müze işlevi kazandırılarak dinimizin sevgi, barış ve hoşgörüsünü yansıtması ile tinsel olarak, İslam’ın üstünlüğünü zaten tüm dünyaya telkin etmekteydi. O zaman bu amacı da eledik.

*

Öyleyse bu işlev değişikliği atalarımızın amacıyla paralel değilse hangi amaca paralel? Sizlerin değerlendirmesine bırakıyorum.

*  

Ayasofya 6. yüzyıldan bugüne özgün haliyle ulaşabilen, böylesine büyük ölçülerdeki tek yapıdır. Tarih boyunca, politik ideolojiler ve kültürel dönüşümlere ayak uydurarak, tüm dönemlere tanıklık eden mimari niteliklere sahip çarpıcı bir anıttır. Bu nedenle kaçınılmaz olarak günümüzde de devam eden, siyasi, tarihi veya dini her ne sebeple olursa olsun tüm bu tartışma, iddia ve düşünceler Ayasofya’nın ölümsüzlüğüne katkıda bulunacaktır, bizleri ayrıştırmadıkça değerlidir. Esas olan bu tartışmalar kıskacında, Ayasofya’yı insanlığın ortak mirası olarak, sanatsal ve simgesel değerleri ile koruyarak gelecek nesillere aktarabilmektir.

İlk izlenimlerime bağlı olarak, namaz saatlerinde yapının kendisi kadar değerli mozaik ve fresklere zarar vermeyecek biçimde ‘yelken perde’ kullanılması ve tüm dünya vatandaşının ziyaretine açık olarak varlığını sürdürecek olması, sicilimizden kaynaklı endişelerimi hafifletmiş, bin yıllara meydan okuyan güzel Ayasofya’nın tüm ihtişamıyla tarihteki serüvenine devam edebileceği yönünde inancımı perçinlemiş olsa da pek tabii gözler üzerinde olmaya devam edecektir.

*

Herkese mutlu hafta sonları dilerim.



Yazarın Tüm Yazıları

Seçimler Yaklaşırken... Kimi Seçeceğinizin Farkında Mısınız?

23 Şubat 2024, Cuma

UZAY SİYASETİ

21 Ocak 2024, Pazar

YASAL HAKKINIZ OLAN SIĞINAKLARINIZA NE OLDU?

5 Ocak 2024, Cuma

100. YIL #CUMHURİYET

29 Ekim 2023, Pazar

SAVAŞ DURUMUNDA YER ALTI HASTANELERİ

19 Ekim 2023, Perşembe

MİMARLIK DÜNYAYI KURTARABİLİR

2 Ekim 2023, Pazartesi

‘MİMARLIK BÖLÜMÜ’ TERCİH EDECEKLER İÇİN REHBER

3 Ağustos 2023, Perşembe

SANDIKTAN NE ÇIKTI?

17 Mayıs 2023, Çarşamba

TABUTUMUN KIRMIZI KURDELESİ

25 Şubat 2023, Cumartesi

CANSIZ BEDEN

10 Şubat 2023, Cuma

BİR İLÇENİN İL STATÜSÜ KAZANMASI

25 Ocak 2023, Çarşamba

BELEDİYE BAŞKANININ PARTİ DEĞİŞTİRMESİ

23 Aralık 2022, Cuma

BİR ÇÖZÜM ÖNERİSİ: SOSYAL KONUTTA KİRALAMA SİSTEMİ

22 Kasım 2022, Salı

'SOSYAL KONUT HAMLESİ' NE DEĞİLDİR?

7 Ekim 2022, Cuma

ADALET NÖBETİNDE 100. GÜN

3 Ağustos 2022, Çarşamba

3 YENİ PAKETLE YANDAŞ DESTEĞİ

11 Mayıs 2022, Çarşamba

DEMOKRASİYE MESAİ ŞOKU

31 Ocak 2022, Pazartesi

ENES KARA

12 Ocak 2022, Çarşamba

İTİBARDAN TASARRUF DEVRİ

23 Aralık 2021, Perşembe

YILLARDIR SÖNMEYEN ...

7 Ağustos 2021, Cumartesi

KUTULARDA YAŞAMAK

30 Mayıs 2021, Pazar

‘YENİ’ ÜZERİNE SAYIKLAMALAR

10 Mayıs 2021, Pazartesi

şu BÜYÜKler

24 Nisan 2021, Cumartesi

PENCEREMDEN BAKARKEN - 3

5 Nisan 2021, Pazartesi

PENCEREMDEN BAKARKEN - 2

4 Nisan 2021, Pazar

PENCEREMDEN BAKARKEN - 1

3 Nisan 2021, Cumartesi

OTOPARKLILAŞTIRAMADIKLARIMIZDAN MISINIZ?

20 Mart 2021, Cumartesi

İLLA-HİYAT

6 Mart 2021, Cumartesi

AYDIN'IN TURUNCU BİTKİ ÖRTÜSÜ

20 Şubat 2021, Cumartesi

MİLLET KIRAATHANESİ & KİTAP KAFE

6 Şubat 2021, Cumartesi

YOLDA OLMAK

23 Ocak 2021, Cumartesi

ORTA'daki MAHALLE

9 Ocak 2021, Cumartesi

OTOMOBİL KRALİYETİ

26 Aralık 2020, Cumartesi

"TORPİLİN DİYORUM, KİM?"

12 Aralık 2020, Cumartesi

Hayalinizdeki Kent?

28 Kasım 2020, Cumartesi

CUMHURİYETİMİZ VE (ona yakışmayan) KENTLERİMİZ

14 Kasım 2020, Cumartesi

Cumhuriyetimiz ve Kentlerimiz / Deprem Kesintisi

31 Ekim 2020, Cumartesi

"DİKEY BAHÇESİZ YAŞAYAMAM"

17 Ekim 2020, Cumartesi

Bir Mimara Sarılın

3 Ekim 2020, Cumartesi

Taklitlerinden Sakının - 2

19 Eylül 2020, Cumartesi

Taklitlerinden Sakının - 1

5 Eylül 2020, Cumartesi

Depremde Romantik Yürüyüş

22 Ağustos 2020, Cumartesi

Ne Bu Sıcaklar?

8 Ağustos 2020, Cumartesi

Bir Ayasofya Hikayesi

25 Temmuz 2020, Cumartesi

Kamusal Geometri

18 Temmuz 2020, Cumartesi