
Su ve çeşmeler geleneklerimizde oldukça fazla bir mistik yüklenmiş öğelerdir.
(FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYIN)
Bir Anadolu geleneği olan su ikramı ve kültürümüzde çeşmeler, insana ve diğer canlılara verilen değerin önemin bir göstergesidir.
“Selçuklu ve Osmanlı Kültürü” içinde, çeşmelerin çok büyük önemi vardır. Türkler çeşmeden içilen suyun en büyük hayır (sevap)olduğuna inanmışlardır. Şehirlerin önemli noktalarına, ”Sebil Çeşmeler” yapılmıştır. İnsanların bu çeşmelerden faydalanması sağlanmıştır. İstanbul’da Osmanlı döneminde yapılan bazı çeşmeler, mimari yapısıyla hala birer sanat eseri olarak hizmet vermektedir. ”Sebil” demek; bedava demektir. Herkesin ücretsiz olarak yararlanması için yapılan çeşmelere, su içilen yere de “sebil” denmektedir. Yapısına göre;”sersebiller” ve de ”selsebiller’de” vardır.
Hatta bu konuda yakılan türkülere ,şarkılara esin olmuştur.
“Köprüler yaptırdım, gelip geçmeye.
Çeşmeler yaptırdım, suyun içmeye.”
Âşıkların buluşma yeridir, eski zamanlarda.
“Susadım çeşmeye, varmaz olaydım.
Elinden bir tas su içmez olaydım.
Valiyi Vilayet hademe-i devlet Atçalı Kel Mehmet olarak ünlenen hemşehrimizin yaptırdığı çeşmeye, astırdığı kitabesinde
“ su elin , çeşme elin , tekne Kel’in “ veciz sözü unutulur mu..?
“ikram edilen su içildiğinde “su gibi aziz ol “ denir.
Bugün isimsiz , kimin yaptırdığı bilinmeyen , çeşmeler suyu kesilmiş, yaptıranın önünde boynu bükük kurumuş yapıları tarihe tanıklık ediyor.
Eskiden ulaşımın yaya olarak yapıldığı yıllarda tozlu topraklı yollarda her 3-5 bin metrede ya bir namazgah ya da bir çeşme İslam geleneğinde hayır olarak yörenin ağası hayırseveri tarafından yaptırılırdı.
yazın yol alan deveciler, kervanlar,yolcular bu çeşmelerde soluklanır, susuzluklarını giderir,ölümünden sonra da yapılan hayırların İslam dinine göre, yaptırana sevap olarak yazılması inancıyla Anadolu’da bu çeşme hayrat geleneği , günümüze dek devam edegelmiştir.
Hayırseverin bütçesine göre yapılan ve birer sanat eseri olan çeşmenin bir de ”kitabesi” vardır. Bu kitabede yaptıran kişi, yapıldığı yıl, bir dua, bir şiir yazılabilir.
Daha sade yapılanları ise basit dört duvar ve bezemesiz olarak uzun yıllar yorgun ve susuz yolculara hizmet etmiştir.
İlimizde de 1950 li yıllarda açılan Aydın İzmir yolu önceden şehirlerin içinden geçen Arnavut kaldırımı yollardır.Bugün Nazilli köprü başından devam eden Batı ve Doğu Gazi Bulvarı aslında eski Aydın İzmir karayolu olarak da kullanılan kent geçişleri idi.
İşte bu yolun Ortaklardan Nazilli uzanan bağ ve bahçe kenarlarına yolcuların su içmeleri için ya kuyular yapılmış ya da dağlardan su getirilerek çeşmeler inşa edilmiştir. Suyu bulunmayan yerlerde, ise topraktan yapılmış küp üzeri tülbentle kapatılarak birer maşrapasıyla , bugünkü sumatik benzeri soğuk su küpler hayır ve hesenat için yapılırdı. Her çeşmenin başına yaptıran kişinin ve ailenin adı yazılırdı.
Artık, “o çeşmenin çevresi o kişi veya ailenin adı” ile anılır.
Küçük gibi görünen “büyük eserlerdir” çeşmeler.
Bu çeşmeleri yapan ve yaptıran insanlarda ”büyük insanlardır.”
Aydın kenti içinde valilik üzerindeki Topyatağı varyantı üzerinde Atike Hanım sebili , devamında YTO Kültür evi karşısında Cumhuriyetin 75. Yılında restore edilen tarihi çeşme ,Cihanoğlu Camisi dışındaki bezeli süslü çeşme Malazgirt meydanında yeri değiştirilen ve restore edilerek , kaldırıma taşınan ve içine küp konulan hayır yapısı ,Kemer , Orta ve Cuma mahallelerindeki artezyenlerden beslenen çeşmeler, buzdolaplarının henüz bu kadar çok yaygınlaşmadığı yıllarda ve 1970 li yılların başına dek yazın serinlemek ve yaza denk gelen sıcak Ramazanlarda soğuk suyla iftar açmak isteyen Aydınlı çocukları görevleri toprak destilerle topun yaklaştığı dakikalarda birer saka gibi evlerine soğuk su taşırlardı.
Günümüzde artık su, ”pet şişeye” girdi. Büyük damacanalarla da evlere servis ediliyor. Artık su hayır çeşmelerindeki gibi bedavaya değil , parayla satılıyor. Öyle her yerde kaynak suyu akan çeşmeler bulmak mümkün değil. Öyle “bedava” akan çeşmeleri bugün artık , sadece camilerin şadırvanlarında bulabilirsiniz . “Bedavalar” eski günlerde kaldı artık
Hem de, su , “sütten” bile daha pahalı.
Neyse” işin suyunu çıkarmayalım” deyiminde olduğu gibi,
“Su gibi aziz olmanın” güzelliğini bir çeşmede bulmak olası değil bugün.
Ama kentlerimiz içinde hala akabilen çeşmeleri, yapanda, yapılmasına neden olanda, “her gün içenlerin hayır duasını alıyor” ziyaret edenlerin.
Su içenlerin…
Kana kana su içenlerin…
Yudum yudum, suyun tadına varanların…
Yüzlerine su serpenlerin…
Kuşların… Kurtların… Börtü böceğin…
Her gün, “duasını” alıyor.
Eski yol üzerindeki Çeşmelerin durumu ise içler acısıdır.
Birçok çeşmeden, “su yerine gözyaşı” akar sanki.
Çeşme, çeşme olduğuna pişman olur, bizim elimizde. Etrafını kullanılmaz hale getiririz.
Çeşmenin dili bir çözülse: ”Etrafıma çöp atmayın. Havuzumu çöple doldurmayın.” diye bağırır.
Herkes çeşme başında oturur, çöp bırakanlara sitem eder. Çöpünü de bırakır gider.
yaptıran kişinin ve ailenin adı yazılı , çeşme işte o zaman için için ağlar. Ama kimseler duymaz
“Suyunu içtiğimiz” çeşmelerimizi tanımamız gerektiğine ve bu güzel geleneğin tekrar yaştılmasına inanıyorum.
Her çeşmenin, ”hikâyesi” nesilden nesile aktarılmalıdır diye düşünüyorum.
İşte bu nedenle Aydın’ın son taş ustası Aydın Korkmaz ‘ın yaptığı Osmanlı motifli , musluklarından şerbet dahi akan mermer çeşmeleri gördükçe ,ecdadın ruhunun huzur bulduğuna inanıyorum.
Doğumdan ölüme dek onsuz yapamadığımız , “SU” gibi, başka bir hayır var mı? (MEHMET ÖZÇAKIR)
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.