Her ne kadar kültürel farklılıklara göre değişiklik gösterse de "aile" kelimesi çoğu insanda karmaşık duygular uyandırabiliyor. Çocukluk deneyimlerine ve mevcut aile ilişkilerine bağlı olarak bu duygular olumlu, olumsuz veya her ikisinin bir karışımı olabiliyor. Ancak toksik bir aile dinamiğinde büyüyenler için bu hisler yalnızca hayal kırıklığı değil, ciddi duygusal sıkıntılarla da sonuçlanabiliyor.
Uzmanlara göre toksik aile ortamında bireyler, küçük yaşta ağır sorumluluklar üstlenmek zorunda bırakılabiliyor ya da bir yetişkin gibi duygusal destek sağlamaya mecbur edilebiliyor. Bunun yanı sıra aile üyeleri, kişinin yaşam kararlarını kontrol etmeye çalışarak kendi beklentilerini ön koşul haline getirebiliyor. Bu durum, bireyde değersizlik hissine ve özgüven kaybına yol açabiliyor.
Konuyla ilgili değerlendirmede bulunan Psikolog Duru Erdem, toksik aile ilişkilerinde sınır koymanın önemine dikkat çekerek şunları söyledi:
“Eğer toksik bir geçmişiniz varsa veya mevcut aile durumunuzda toksik unsurlar varsa, belirli konulardan kaçınmak, konuyu değiştirme yollarını düşünmek, kışkırtıcı veya meraklı bir soruyu başka bir soruyla yanıtlamak ve aile üyelerine belirli konuları konuşmak istemediğinizi bildirmek gibi stratejiler uygulayabilirsiniz. Örneğin, ailenizle bir araya geldiğinizde politik konulardan uzak durmak isteyebilirsiniz. ‘Bu konuda konuşmak istemiyorum, başka bir şey hakkında konuşalım’ diyerek sınır koymak, başta zor gelse de zamanla daha doğal hale gelecektir.”
Erdem, içine doğulan aileyi seçmenin mümkün olmadığını ancak yaşanılan ortamda mutluluğu koruyacak adımların kişilerin elinde olduğunu vurguladı:
“Sağlıklı sınırlar çizmek, hem kendinizi hem de karşı tarafı zedelemeden daha dengeli ilişkiler kurmanızı sağlar.” (HAZEL BAYIK)
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.