
Şekerim, bir gün Yunan bir meslektaşımla sohbet ediyoruz. Kastellorizo Belediye Başkanının muhalefeti nasıl kontrol ettiğini anlatıyor:
“Bizim belediye başkanı, muhalefeti kontrol ederek koltuğunu da, itibarını da, hukukunu da korumayı bilir,” diyor.
Nasıl yaptığını soruyorum.
“Diyelim ki sen müteahhitsin ve belediyede çözülmesi gereken bir imar işin var. Belediye başkanından yardım istiyorsun, o da senden rüşvet olarak 100 bin avro istiyor. Ama sen bu işi, belediye başkanına muhalif bir partinin il başkanından rica edersen, iş 10 bin avroya çözülüyor. Bu durumda 90 bin avro cebinde kaldığı için sen mutlu oluyorsun; 10 bin avro kazanan muhalefet partisinin il başkanı memnun oluyor; başkan da artık o il başkanını kontrol etme hakkını elde ediyor.
Kaç tane etkili muhalefet partisi il başkanı, önde gelen siyasi figür, bölge milletvekili, ilçe belediye başkanı varsa, her birinin böyle yıllık limitleri ve kontenjanları olur. Bu yolla büyük belediyenin başkanı hepsini kontrol eder” diye devam ediyor.
Bu durumun belediye başkanına ne gibi faydası olduğunu merak ediyorum.
“Başkan, ne zaman, nerede ve nasıl muhalefet edileceğini bizzat kendisi belirliyor. Başkanın yolsuzlukları, usulsüzlükleri, hırsızlıkları gibi konular, muhalefetin açıklamalarında asla yer almıyor. Böyle olunca da halk, becerikli bir başkan ve liyakatsiz bir muhalefet görüyor. Sonuç olarak başkan her seçimi kazanmaya devam ediyor...” şeklinde anlatıyor.
Diğer denetim mekanizmalarını soruyorum.
“Adli ve idari olarak belediye başkanını sıkıntıya sokabilecek görevde olan herkes benzer yollarla ıslah ediliyor. Atina’dan görevlendirilen bir müfettiş, daha bölgeye yaklaşmadan yolda karşılanıyor. Her konuda anlaşmaya varılıyor, en iyi şekilde ağırlanıyor ve onun yazması gereken raporu başkanın danışmanları hazırlıyor. Müfettiş sadece imzasını atıyor, karşılığını alıyor ve ayrılıyor,” diyerek merakımı gideriyor.
İlimizde limonata gündemini ve bu konudaki muhalefeti görünce şükrediyorum.
İyi ki bizde işler Yunanistan’daki gibi ilerlemiyor.
Sen de benim gibi düşünüyorsun, değil mi canımın içi?
Ayrıca, Yunan meslektaşımın gazetecilik ve gazeteciler konusunda anlattıklarını gizli tuttuğumu düşünmen beni üzer. Bugünlük bu kadar daha sonra anlatacağım sana. Söz.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.