
Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Faruk Şendur ile A'dan Z'ye fizik tedaviyi konuştuk. ADÜ Hastanesi'nde açılan ilk bölüm olan fizik tedavi kliniğinin Kurucu Başhekimi Prof. Dr. Ömer Faruk Şendur. ADÜ'nün ilk kliniğini olması dolayısıyla hem Tıp Fakültesi'nin ilk asistanı ağırlamış bu bölüm, hem de ilk uzmanını vermiş. Prof. Dr. Şendur'un Aydın'a geldiği 1995 yılında vatandaşlar fizik tedavi diye bir bölümün varlığından habersizken, geçen 20 senede bölgenin takip ettiği bir merkez haline geldi. ADÜ Araştırma ve Uygulama Hastanesi Fizik Tedavi Bölümü, gerek kullandığı cihazlar, gerek hekimlerin kalitesi ve çalışmaları bakımından örnek olsa da, yatak sayısı oldukça yetersiz. 7 öğretim üyesinin çalıştığı bu bölümde yalnızca 16 yatak var. Denizli, Muğla hatta İzmir gibi çevre illerden hasta ağırlayan bu kliniğe ilave yatak değil, bir katın verilmesi gerektiğine dikkati çekiyor Şendur.
Prof. Dr. Ömer Faruk Şendur ile kliniği konuştuğumuz gibi, felçli hastaları, vatandaşların doğru bildiği yanlışları, sistemin getirdiği zorlukları da konuştuk; hayat kurtaran tüyolar aldık...
Özellikle bel ağrısı şikayetlerinde bıçak altına yatmadan; yani ameliyat kararı almadan önce fizik tedaviye başvurulması gerektiğini söyleyen Ömer Faruk Şendur ile baş başa bırakıyorum sizleri.
-A’dan Z’ye fizik tedaviyi konuşacağız, bu yüzden şöyle başlayabilir miyiz; fizik tedavi nedir, halk fizik tedavi yeterince tanıyor mu?
Fizik tedavi dünyada 2. Dünya Savaşı’ndan sonra ülkelerine dönen gazileri, yaralıları rehabilite etmek, işe yarar vaziyete getirmek için yapılan bir iyileştirme restorasyon çalışmasıdır aslında, isimi de buradan gelir. 1950’lerde ülkemizde ilk rehabilitasyon kliniği açıldı. Ardından hızla bilinen bir branş oldu. Ağrı alanını da kapsayan bir branştır. 1995 yıllarında, ben Aydın’da geldiğimde çok fazla bilinen bir branş değildi. Eğitim toplantılarıyla insanlar fizik tedavi diye bir branşın olduğunu öğrendi. Artık hastalar evlerinden çıkıp ‘Ben fizik tedavi bölümüne muayeneye gidiyorum’ der hale geldi, önceden ağrısı olan hastalar hiç alakası olmayan bölümlere gidiyordu. ADÜ Hastanesi’nde açılan ilk bölüm fizik tedaviydi, hem ilk kliniği ben kurdum, hem de kurucu başhekimdim. Dolayısıyla Tıp Fakültesi’nin ilk asistanı bize geldi ve ilk uzmanı da biz vermiş olduk. Kurucu ve örnek bir klinik oldu. 2012 yılında Türkiye’de 100’e yakın eğitim akreditasyonu veren Fizik Tedavi Kliniği arasında 11’inci olduk. 11’inci eğitimi yeterli fizik tedavi kliniği olduk. Bu da övünç kaynağıdır. 7 asistan, 3 yan dal asistanımız var.
Tedavi salonlarımızda elektro terapinin tamamı var. Kırık iyileşmesinde önemli rolü olan mıknatısla tedavi var. Power plate dediğimiz tedavi var, kemik ve kaslar üzerinde etki etmek suretiyle geliştiriyor. Dünya’da yeni olan tedavilerden bir tanesidir. O da çok merkezde yok.
Romatizma Derneği’nin Aydın Şube Başkanıyım. Kongrelerden elde ettiğimiz geliri bu tür tedavi aletlerine harcıyoruz.
Yaptığımız güzel gelişmelerden bir tanesi de 2006’da ulusal Romatoloji Kongresi yaptık. Bin 600 kişiyle Antalya’da yaptık.
“ÇEVRE İLLERDEN HASTA GELİYOR”
-Hem hekimler, hem cihazlar ve yaptığınız çalışmalarla örnek bir kliniksiniz Türkiye’de… Çevre illerden de hastalarınız oluyor mu?
Tabii sadece Aydın çevresinden değil, Muğla’dan, Denizli’den hatta İzmir’den bile hastalar geliyor.
-Yatak sayınız yeterli mi peki?
Hayır. 7 tane öğretim üyesinin çalıştığı bir klinikte sadece 16 yatağımız var. Öğretim üyesi başına 2 yatak çok azdır. Çevre illerden gelen hastalar her gün gidip gelemez, hastanede kalması lazım, o konuda ciddi sıkıntımız var. Şehir içinden gelen hastalarımızı ayaktan tedavi ediyoruz, yatması gereken felçli hastalarımızı ve şehir dışından gelen hastalarımızı yatırıyoruz. 2-3 aylara varan gecikmeler oluyor ne yazık ki.
“FELÇLİ HASTALAR KENDİNE YETER HALE GELEBİLİYOR”
-Felçli hastalar demişken, bu hastaların bir yıldan sonra ayağa kalkması neredeyse imkansız olarak biliniyor, bunun doğruluğu nedir?
Bu bilimsel bir gerçektir. İyileşmekten ne beklediğinize bağlı. Yarım felçlerde ilk 6 ayda beklediğiniz maksimum iyileşme olur. Gerek tedaviyle, gerek kendiliğinden. 6 aydan sonra yavaşlar, bir seneden sonrası zordur. Bir seneden sonra hasta tedavi ediyor musunuz derseniz, evet çünkü felç eklemlerde katılıklar başlar, kötüleşme başlar. Biz o kötüleşmeyi önlüyoruz. Örneğin fonksiyonunu tamamen kaybetmiş bir kol, hiç değilse kaşık tutabilecek yani daha avantajlı konuma gelir.
-Kötü bir şekilde kliniğe başvurup, buradan yürüyerek çıkan hastalarınız oluyor mu?
Kesinlikle. Örneğin yarım felçlilerin ilk devreleri ilk 3 günü nörolojide geçer. Tedaviden sonra ilk altı ay içinde büyük bir çoğunluğu kendine yeter hale gelir. Koşma şeklinde değil tabi ama kendine yeter.
-Bunu anlaşılır hale getirelim; tuvalete gidebilir diyorsunuz?
Evet, aynen, bunlar çok önemli şeylerdir. Kendi yemeğini yeme, tuvalet ihtiyacını giderme, yatağından kalkma, bunlar kazandırılıyor. Kendi işlerini görecek şekilde iyileşerek gidiyorlar.
FİZİK TEDAVİDE DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR
-Fizik tedavide doğru bilinen yanlışlar nelerdir?
‘Fizik tedavi tansiyonu yükseltir’ (gülüyor) yok öyle bir şey. Fizik tedavi sadece ısıtmadır, ya da fizik tedavi uygulandıktan 3 ay sonra tekrar aynı duruma geri dönersin falan hiç öyle bir şey yok. Fonksiyon kazandırılan eklem eskisine dönmez. Halk arasında bilinen en büyük yanlış; bel ağrısı eşittir bel fıtığı. Hastaya neyin var diye soruyorum; benim bel fıtığım var diyor. Hasta kendine teşhis koyuyor. Bilimsel makaleleri açıyoruz, bel ağrılarının sadece yüzde 5’i bel fıtığıdır. Biz hekimlerin hatası da var. Bel ağrısı olan hastadan, sistemden dolayı muayene edilmeden emar isteniyor. Emarda da azıcık bir pörtleme görülürse bel fıtığı var deniliyor, oysa yalnızca yüzde 5 oranında bel fıtığı oluyor. Muayene edilse doğru tanı konulabilir ama sistem buna izin vermiyor. Örneğin hiç birimiz bel ağrısı yok, MR istense en az 50’nizde o pörtlemeyi görürüz. Daha sonra ameliyat olabileceğiniz söylenir.
-Yanlış ameliyatlarının önüne geçmek için ne yapılması gerekiyor?
Birincisi sistem yanlış. Bu sistemle yanlış teşhisler, yanlış tanılar, yanlış ameliyatlar oluyor. İkincisi hekimlerimizin duyarlı olması lazım. Hastaların bilgilendirilmesi lazım.
“BEL FITIĞI BAŞLANGICI DİYE BİR ŞEY YOK”
-Bel fıtığı başlangıcı nasıl oluyor?
Bel fıtığı başlangıcı diye bir şey yok. Bel fıtığı ya vardır ya yoktur.
-Vatandaşlar bu durumda ne yapmalı?
Öncelikle hastanın ağrısı varsa fizik tedavi gibi ağrıyla ilgilenen bölümlere başvursunlar. Ağrının neden kaynaklandığı bulunsun. Gerçekten fıtık varsa biz ilgili bölüme gönderiyoruz zaten.
“AMELİYATTAN ÖNCE FİZİK TEDAVİYE BAŞVURUN”
-Şunu söyleyebilir miyiz; hastalar fizik tedavi bölümüne muayene olmadan ameliyatı kabul etmesinler?
Kesinlikle. Rahatsızlık fizik tedaviyle çözülemezse ameliyat ile çare aranmalı. Ameliyat gerektiren bir durum varsa zaten fizik tedavi doktoru gerekli yönlendirmeyi yapar. Bel ağrısı şikayeti olan hastaların yüzde 95’i cerrahi olmayan nedenlerden kaynaklanıyor. Bel ağrısı olan hastaların yüzde 95’i bel fıtığı değil, ameliyat gerekmeden fizik tedaviyle iyileşebiliyor.
-Genelde hastalar ne tür şikayetlerle geliyor?
Tüm kas ve eklemlerle ilgili her türlü ağrı, şişlik, kısıtlılık olan kişiler bize gelir. Ameliyat gerektiren hastaları ortopediye yönlendiriyoruz. Yani hasta önce bize gelir, sonra ortopediye.
-Halkta bunun karşılığı tam tersi sanıyorum…
Evet, hastalar önce ortopediye, oradan ameliyatı kabul etmezlerse, kararsız kalırlarsa bize geliyor. Ama öncelikle gelmesi gereken yer burası.
-Sıralama yapacak olursak en çok ne şikayetiyle hasta size geliyor?
En çok bel ağrısı, boyun ağrısı, romatizma, felçli hastalar. Böyle bir sıralama yapabiliriz. Ağrı bir savunma alarmıdır. Ağrı alarm verir, burada bir sorun var bul onu der. Uyarı verir, bir sorun olduğu anlamına gelir. Hasta göğsüm ağrıyor diyorsa, bu kalp ağrısı mı sırttan gelen bir ağrı mıdır, öncelikle tanı konulmalı. Tanı koymadan ağrı kesici uygulanırsa sorun çözülmüş olmaz. Ağrı kesilir ama bir bakarsın kalp krizi geçirir. O nedenle dikkat edilmesi gerekiyor.
BÖLGEDE ULTRASON CİHAZI KULLANAN TEK FİZİK TEDAVİ KLİĞİNİ
Ultrasonu eklem içerisini görmek ya da eklem içerisine iğne ilaç verince o ilacın doğru yere gidip gitmediğini görmek için bir de bazı hastalıkların teşhisinde kullanıyoruz. Bu alanda yine ilklerdeniz bölgede ultrason cihazı olan ve kullanan klinik yok.
-Ortalama günde kaç hasta bakıyorsunuz?
Her polikliniğimiz ortalama olarak 30 hasta bakarken, bulunan 5 kliniğimizde günde ortalama olarak 150 hastaya ayda da 4 bin hastamıza müdahale ediyoruz. Bölgenin takip ettiği bir merkez haline geldik. Bizim daha ciddiye alınmamız lazım şu anki fiziki yerimiz yetersiz 16 yataklı bölüm bize yetmiyor. En az bir katın bu bölüme verilmesi gerekiyor.
Bel ve boyun ağrıları, eklem ağrıları yüzünden ameliyat olmazdan önce mutlaka fizik tedavi doktoruna muayene olmanız gerekiyor. Bunların büyük çoğunluğu ameliyatsız tedavi edilebilecek hastalıklardır.
BEL ÇEKME, KUPA GİBİ HALK TEDAVİLERİNE DİKKAT
-Bel çektirme çıkık tedavileri doktor dışında yaptırmak tehlikeli mi?
Bir hastalıkta önce tanı koymak gerekir. Her şey ağrıya neden olabilir. Bu bazen psikolojik ağrılar da olabilir. Bel ağrısının yüz tane sebebi olabilir. Bunlar kanserden tutun da kas incinmesine kadar büyük bir spektrum. Ortalama olarak bel ağrısı çeken 100 hastadan 5’i bel fıtığı hastası. Tıpla hiç alakası olmayan kas, eklem, bağ, sinir, fonksiyon nedir bilmeyen bir insana gidip her bel ağrısının traksiyonla iyileşebildiğini var sayarak bu tür tedavilere gidenler var. Peki iyileşenler var mı derseniz evet var. Hangi hastalar iyileşiyor? Kas gerilmesi olmuş hastalar geriyorsun iyileşiyor. O iyileşen hasta şur da biri var gittim iki dakikada iyileştim diyor. Ama şu acı gerçeği bilmiyorlar. Prostat kanserlerinin yüzde 80’i bel omurlarını tutar. Hasta size bel ağrısıyla gelir. Prostat kanseri olduğunu bilmez. Bilinçsizce çekerseniz metastaz olmuş omur kırılır ömür boyu felç olur hasta. Bu da görünmeyen tarafı onlar duyulmaz. Ya da hastanın diski iyice basmıştır, çekerken disk iyice gerilir hastanın ayağı direkt felç olur. Vatandaşlarımız asla ve asla hekime başvurmadan kulaktan duyma sözlere inanarak kendilerini riske atmasın. Vücudunuzu tanımadığınız birine vücudunuzu teslim etmek ne kadar akıllıca. Bu iş gömleğin tamiri için berbere tamir ettirmeye benziyor.
-Kupa tedavisini tehlikelimidir?
Kupa tedavisi halk arasında kullanılan çok geleneksel bir tedavi yöntemidir. Kupa tedavisinde lokal negatif basınç uygulanır. Bu basınçla o bölgedeki kan akışı basıncın olduğu bölüme doğru toplanır. Vakumlanan bölge ısınır, ısınan bölgede ağrı varsa ağrıyı geçici olarak sonlandırır. Boynunuzda belinizde ağrı olan yere aynı şeyi uygularsanız orada geçici bir rahatlama olur.
“AĞRI ŞİKAYETİYLE BEYİN CERRAHINA GİDENLER OLUYOR”
-Bel ağrısı eklem ağrısı olan hastalar ilk nereye gidiyor?
Halkımızın yüzde ellisi yanlış olarak bel ağrısı eklem ağrısı şikayetiyle beyin cerrahına gidiyor. Bizim bölüme bilen hastalar veya daha önce başından geçen hastalar direkt olarak geliyor. Bir sürü insan beyin cerrahına gittim ameliyat dedi siz ne dersinizle geliyor. Yani ameliyata karar verememişler bize geliyor.
-Neden Fizik tedavi bölümünü seçtiniz?
Öncelikle fizik tedavi çok insani bir branş. Özveri isteyen insanlarla bire bir vicdanla yaklaşılabilecek bir branş. Bu bölümün temeli insana değer vermekten geçer. Toplum olarak özrü olan kişilerden uzak durmaya çalışırız. Biz ise tam tersine o özrünü yok edip fonksiyonlarını genişleterek topluma kazandırırız. Ağrıyla uğraşmak keza öyle. Hipokrat’ta da dediği gibi ağrı ilahi bir sanattır. Ağrıyı çözmek azaltmak çok önemli bir olaydır. Bir de rehabilitasyon hareket kazandırsanız insanların yaşantısını değişir. Omurga romatizması diye bir hastalık var. Bu hastalığa yakalan bir hasta boynu eğik bir vaziyette boynunu çevirmek istediğinde vücudunu çevirmek zorunda kalır. Küçük aksaklıkları görüp tedavi etmek, ya da onlara az dahi olsa hareket kazandırmak gerçekten ilahi bir sanattır. İnsanları tedavi edilebilecek hastalıkları tedavi edersin. Ama insana fonksiyon kazandırmak çok önemlidir.
FİZİK TEDAVİ BÖLÜMÜNÜN SORUNLARI
Acil olarak halledilmesi gereken sorunlarınız?
Çözüm bekleyen en büyük sorunumuz yatak sorunu. 7 öğretim üyesinin çalıştığı bir yerde 16 yatak çok yetersiz. Nerdeyse bir öğretim üyesine 2 hasta düşüyor. Eğitim anlamında is performans sisteminin kaldırılması istiyoruz. Bu sistem eğitim ve öğretimi kalitesizleştiriyor. Bu sistemle bundan sonra yetişen asistan öğrenci, daha kalitesiz yetişiyor. Eğitim hastanesinde görev alan bir öğretim üyesinin öğrenci yetiştirmesi, araştırma yapması lazımken polikliniklerde rutin hasta bakmak zorunda kalıyor.
-ÖMER FARUK ŞENDUR KİMDİR?
Ömer Faruk Şendur Aydın’da fizik tedaviyi başlatan isimdir. Aydın’da ilk kliniği kurdum. Çevre gezileri başlattım. Bilgilendirme çalışmaları yaptım. Çevreye fizik tedavinin ne yaptığını anlattım. Çevre hastaneleri dolaştığınızda göreceksiniz çoğunluğu bizden ihtisas almıştır. Biz öğrencilerimi şu anda meslektaşımız olarak görüyoruz.
1957 Siirt doğumluyum. 1989 yılında Doçent oldum. Bir süre Konya ve Diyarbakır’da çalıştım. 1995’te Aydın’a geldim. Aydın’a gelmemle birlikte kurucu Başhekimlik, ilk kliniği kurma ve ilk hastaneyi kurmayla günümüze geldik. ADÜ’de Fizik Tedavi Öğretim Üyesi olarak görev yapıyorum. Evliyim iki erkek çocuk babasıyım. Oğlumun biri doktor diğeri bilgisayar mühendisi. Aydın bizim için ikinci yurt oldu. Uzun yıllarca severek çalıştık. Aydın’a bir şeyler kattığımı düşünüyorum. Eşim Neslihan Şendur’da ADÜ’de Dermatolojik Profesörü olarak çalışıyor. (GAMZE KORKMAZ)
Fotoğraflar: Hakan AKIN
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.