
tvDEN’de ekranlarında Gazeteci Emin Aydın’ın sunduğu Baş Başa programına Özel Başak Koleji Yönetim Kurulu Temsilcisi Alp Ayaydın konuk oldu. Eğitim ve dünyada yaşanan değişimlerin konuşulduğu programda Ayaydın “Öğrenci olmadan öğretici olamayız, eğitimciler olarak her daim öğrenci olamaya devam etmeliyiz” dedi.
tvDEN ekranlarında Gazeteci Emin Aydın’ın hazırlayıp sunduğu Baş Başa programına Özel Başak Koleji Yönetim Kurulu Temsilcisi Alp Ayaydın konuk oldu. Değişen dünyaya ayak uydurulabilmek için gelişime açık olunması gerektiğini belirten Ayaydın, Aydın’daki eğitim sektörünü değerlendirdi. Başak Koleji hakkında da bilgi veren Ayaydın, “Başak Koleji Aydın’ın ilk özel okulu olarak 1991 yılında eğitime hizmet vermek için kurulmuştur. Kreşten başlayarak lise dahil eğitim veriyoruz. Aydın eğitimi önemseyen bir şehir diğer illerle karşılaştırıldığında da iyi bir eğitimi var. Fakat eğitimin daha ucuz olması gerektiğine inan o anlamda da bütçe anlamında daha az ayrılan bir il bunu istatistikler söylüyor. Aydın genel eğitim ve veli farkındalığı Türkiye ortalamasına göre yüksektir” dedi.
EĞİTİM SİSTEMİ GELİŞEN DÜNYAYA AYAK UYDURMALI
Dünyanın ön görülmesi mümkün olamayan bir yere gittiğini belirten Ayaydın, “Teknoloji öyle bir ilerliyor ki 10 yıl önce önerdiğimiz bir şey şuan tamamen anlamsız bir öneri haline geliyor. Üniversitede öncesinde ve sonrasında bir meslek seçiyorsun mezun olmak için 6 7 yıl bir zaman geçiyor. Sana geleceğin mesleği diye sundukları şey artık çokta önemli bir şey olmuyor. O işi sonrasında makineler yapmış oluyor” diye konuştu.
Dünya da yaşanan son gelişmeleri değerlendiren Ayaydın, sözlerine şöyle devam etti: “Belli bir kırılmalar yaşandı tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiş daha sonra bilgi toplumuna geçiş şuan başka bir boyuta geldi. Yapay zeka dediğimiz geçişe geldik. Ortada bir zeka varsa, kendi kendine üretme kabiliyeti ortaya çıkmaya başladı. Bugün büyük teknolojik şirketlerinde 6 ay içerisinde 4 bin tane başlangıç seviye kodlamacı işten çıkarıldı. Teknolojinin gelişmesi için insan becerisine odaklanıyorduk insan becerisi hala kritik önemde ama artık bu yapay zeka araçlarına size başlangıç seviye oyun tasarlamanıza sıfır tecrübe ile hiç kod bilgisi olmadan izin veriyor. Dolayısıyla biz bilgisayar mühendisi ol, kodlama öğren derken, başlangıç seviye yazılım, bilgisayar mühendislerinin biz ne yapacağız dediği bir noktaya geldik. 10 yıl içerisinde artık kendi kendine yenilenebilen ve gelişebilen bir şey var. Eğitim açıkçası birçok şeyin gerisinden gelemeye çalışıyor. Dünya şunu anlamaya çalışıyor dünyada tüm eğitimler dünyanın ekonomik becerisini ve bu anlamada katma değerini artırma üzerinden gider. Eğitim sistemleri bunun üzerine tasarlanır. 1940-50’lilerde fabrikalarda çalışacak oraya hizmet edebilecek insan tasarlamaya çalışıyordu. Bugün geldiğimiz noktada makineleşme de fiziki işin emeğin işi azalmış vaziyette. Eğitimde buna ayak uydurmaya çalışıyor. Bugün 15 yıl önce eğitimle ilgili yapılmış bir literatür çalışması geçerliliğini kaybetmiş vaziyette.”
“DAR ÇERÇEVE FARKLI DÜŞÜNEN VE ÜRETİBİLEN İNSAN YARATAMAZ”
Eğitimdeki müfredat sistemiyle ilgili soruyu yanıtlayan Ayaydın, “Müfredat konseptinde bir problem yok. Müfredatı nasıl ele aldığınızla da alakalı. Bugün birçok gelişmiş ülkede tema üzerinde öğretiliyor. İkinci dünya savaşı diyorsunuz. Tarihsel sonuçları, bilimsel sonuçları tema üzerinden anlatımlar var. O da bir müfredattır. Biz müfredatı çöpe atarsak kılavuzsuz kalırız. Az önce dediğim gibi müfredatta bir problem yok. Ama bizim orada belli özgürlükler ve ele alışlarla ilgili bir şeyler yapmamız lazım. Çok dar bir çerçeve verdiğimiz zaman oradan farklı düşünen bir şey üretebilen insan yaratma kapasitemiz imkansız hale gelebiliyor” ifadelerini kullandı.
Okulun ilk amacının doğru sosyalleşmeyi öğrettiğinin altını çizen Ayaydın, “Toplumsal kuralları iyi bir birey olmanın gerekliliğini öğretmektir. İletişimden uzak olduğumuz zaman bir toplum olma yetisini de yitirmiş oluyorsun buda mutsuz toplumları doğurur. Bugün özel okullar üstüne düşeni yapıyor ama devlet okullarında o eski iddiası kaybolmuş durumda. Devlet okulların iyileştirmesine ihtiyaç var. Özel okul bir davranış kazandırmadan başlar daha sonra da özel okulunun vizyonunda olması gereken ilk şey bu bizim Başak Koleji’nde var, dünya vatandaşı yetiştirmektir. Başak Koleji için söylüyorum 10 yaşına gelmiş bir çocuğun diğer ülkelerdeki yaşıtlarıyla geri kalmadığını onlarla rekabet edebilecek daha iyisini yapabilecek bir beceri setine sahip olması gerekiyor. Bizim okul olarak koyduğumuz hedeflerden bir tanesi budur” dedi.
Eğitimcinin de kendisini güncellemesi gerektiğini söyleyen Ayaydın, “Bugün ilkokula başlayan bir öğrencinin hayata atılması için 20 yıl gibi bir zaman var. Demek ki her eğitimci aynı zamanda fütürist olmak zorunda. Çünkü biz eğitimciler olarak o çocukların 20 yıl sonra hayatta neye ihtiyacı var sorusuna cevap aramak zorundayız. Bugünün gerçeklikleri başka, 20 yılının sonrası hazırlamak başka. Biz kendi okulumuz olarak ince eleyip sık dokumaya çalışıyoruz, her dakika kendimizi geliştirmek için eğitimler alıyoruz. Öğrenci olmadan öğretici olamayız, bir eğitimci olarak her daim öğrenci olamaya devam etmeliyiz. Sorgulamayı öğrenen bir nesil yetiştirmek için sorgulayan bir öğretmen olması gerekiyor. Demokratik bir yapının olması için yöneticiden öğretmenine kadar sorgulayan iletişim becerisine sahip olmak gerekiyor. Bu devlet okullarında ve birçok özel okulda maalesef mevcut değil” ifadelerini kullandı. (SELİME AYDEMİR)
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.