
Arnavut kökenli bir babanın oğlu, 9 çocuklu ailenin en küçüğü olan Tamer Makaraç, Söke sanayisinde çırak olarak başladığı iş yaşamında yüzlerce çalışanı olan büyük bir tekstil firmasının sahibi oldu.
Makaraç, 17 yıldır fason olarak üretim yaptığı fabrikanın ‘Durma’ kararı alması üzerine kendisinin 110 çalışanı ile fabrikanın 686 çalışanının işsiz kalacağı gerçeğini kabullenemedi. Ne yaptı etti, Amerikalıların sahibi olduğu fabrikayı satın alıp tekrar ayağa kaldırdı. Şimdilerde 500’e yakın kişiye iş veriyor. Hedefi yakın gelecekte çalışan sayısını bin 500’e çıkarmak.
Zorlu bir hayat mücadelesinin içinden gelen Makaraç’ın başarı öyküsü girişimci adaylarına örnek olacak türden. Hiçbir zaman pes etmeyen, büyük krizler ve badirelere rağmen ayakta kalmayı, babası ve eşi gibi aile bireylerinin de desteği ile işinde sürekli büyüme grafiği sergileyen Makaraç, Türkiye’nin yerli üretimle büyüyeceğini, Türk halkının da ancak üreterek kazanacağını düşünen iş adamlarından.
Sizi yaşanılanlarla dolu, yazılası ve okunası bir hikaye sahip olan Tamer Makaraç ile baş başa bırakıyorum;
Tamer Makaraç kimdir?
Servet Makaraç'ın 9 çocuğundan birisiyim. Atalarım Arnavutluk'un Margılıç şehrinden göç etmiş. Babam da Söke'ye geldiğinde 1 yaşındaymış. Konak Mahallesinde dünyaya geldim. İlkokula kadar Kocagözoğlu İlkokulu'nda okudum. O zamanalarda bile memur ayın 15'ini zor getirdiği için okumak değil, zanaat sahibi olmak daha önemliydi. Babam da bu sebepten kaportacı Konyalı Ali ustanın yanına verdi beni. Hem Çıraklık Eğitim Merkezinde okuyor hem de çalışıyordum. 4 yıl sonra 9 kardeşin en büyüğü olan ablam ve ailem beni Hollanda’ya götürmeye karar verdi. 16 yaşında Hollanda'ya gittim. Hem Flemenkçe öğreniyor, hem de tekstil eğitimi alıp çalışıyordum. 18 yaşına kadar kaldım. İki buçuk yıl hem çalıştım hem de okudum. Ülkeme döndüm ve Kamuran hanım ile evlendim. 3 çocuk babasıyım. 11 ve 23 yaşında iki erkek çocuğum ile 20 yaşında bir kızım var.
İş hayatınız nasıl başladı?
Hollanda'da geçirdiğim iki buçuk yılın ardından Türkiye'ye döndüm. Babamın Kuşadası'nda ticari taksi durakları vardı, ona yardımcı oldum. İş hayatına başlamamda babamın etkisi büyüktür. Sonuçta Hollanda’da tekstilin tozunu almıştım. Karar verdik, 2001 yılında İzmir’de 18 makineli bir atölye açtım. Katalogdan ürün satan bir Alman firmasına çalışıyordum. Müşteri sürekli büyümemizi istiyordu. 18 makineden yüz küsur makineye çıktık. Japonya'da Alman makineleri vardı, yeni makineler aldık. Bu işi yapmak istediğimiz için büyük bir fabrika hayali kurduk ve aramaya koyulduk. İzmir Çamdibi'nde bir yer bulduk. Sahibi 2 bin lira kira istedi. Düşünün fabrika hayali kuruyorsunuz ama sarı ticari taksi ile dolaşıyoruz ve sadece üst levhası sökülüydü. Çok kira istiyorsunuz, düzgün bir şey söyle de 12 aylık peşin ödeyeyim dedim. O zamanın parası ile aylık bin liraya anlaştık, 250 bin lira para verdim. Büyümemizi isteyen müşteriden de destek istedik. Bir saatlik toplantı sonrası çeki muhasebeciye verdim. Artık tamam üretime başlıyoruz dedim. Ama hayat hiç de öyle ilerlemedi...
Atölyeden fabrikaya dönüş yolunda neler yaşadınız?
Biz, atölyeden fabrikaya dönüşümüzün başladığını sandık. Tesisimizi kurduk, Japonya'dan makineleri aldık. Yaklaşık 3 milyon dolar borçlandık. 3 ay sonra 3 avukat geldi. Burası TMSF’nin dediler. Tartıştık, kovaladık adamları. Kendi avukatımla yanlarına gittik. O zaman TMSF ne onu bile bilmiyoruz. Etibank’ın battığı dönem mülk sahibi kredi kullanmış ödeyememiş, TMSF mallara el koymuş. 1. Sınıf dolandırıcıdan fabrika kiralamış oluyoruz. Avukatlar benimle konuşmak istediler kovduğumuz için. TMSF’ye gitmek itiyorum ama gidemiyorum. Nasıl gireceğim… Batacağım, yanıyorum. Lüks bir araba aldım, muhasebeciyi şoför koltuğuna oturttum. TMSF’nin önüne yanaştık. Derdim asansöre kadar gitmekti, kimse bir şey demedim. 6. kata girdik, Kemal bey burada mı diye sordum. Randevun var mı dediler ama beklemeden direk odaya girdim. Elimde dosyalar, tüm hikayeyi anlattım. Piyasaya 30 yaşında yeni bir üç kağıtçı salmak istemiyorsanız bana yardımcı olun dedim. 250 kişi var sigortalı çalışan, onca borç var, başarmak da istiyoruz, burayı sana satalım dedi Kemal bey. Görüşme sonunda çıktım eve geldim. Babamın malı çok değerlidir. 100 dönüm arazisini sağken bize 5’er dönüm paylaştırdı. Bir kısmını sattı, son 20-25 dönüm kalmıştı. Bankalara gitmiştim, bir banka ile TMSF anlaşmalı 1 tane daha teminat istediler. Ticari taksileri kabul etmiyorlar. Yapmaz umuduyla babama gittim. Konuşurken babam kendisi dedi, araziyi ipotek verelim diye. TMSF ihalesine katıldım, 485 adet gayrimenkul satışa çıkıyor, salon dolu…. Ege Palas'ta oluyor ihale… Banka müdürünü yanıma aldım, neye göre artıracağım bilmiyorum sonuçta o para verirse öyle olacak. Bütün emlakçılar bana kart vermeye çalışıyor, zengin biri sanıyorlar. 1, 1.5 saat sonra TMSF müdürü beni aradı, “Eşimin hemşehrisi ne yapıyorsun?” dedi. Meğer Söke’nin damadıymış. Böylece tekstil yaşamım başladı.
Fabrika üretime başladıktan sonra neler oldu?
Bütün bu görüşmeler, ihaleler derken 2002 yılına geldik. Gece gündüz çalıştık. Fabrikaya 4’te gidiyor, az uyuyor geliyorduk. Sabah işçi gece çalıştığımızı onlara iş hazırladığımızı bilmiyordu. Makineleri aldığımda dolar 600 bin lira idi, 2,5 milyon dolar borç var, yarıya indirdik. Bir akşam 600 olan dolar ertesi gün 1.2 olunca borç eski yerine geldi. Öyle böyle krizi atlattık. 2004 – 2005 yılında Uzakdoğu'ya çalışmaya başladık, siparişler oradan geliyordu. Bu şekilde yaklaşık 5 yıl çalıştık.
İzmir'deki fabrikayı kapatıp neden Söke'ye geldiniz?
Hayatımdaki sihirli dokunuşları hep babam yaptı. 2010 yılında devlet teşvik çıkartmıştı, Manisa, Afyon, Uşak ve Kütahya teşvik bölgesiydi. Babama İzmir’de olamayacağını, doğuya gideceğimi söyledim. ‘Oğlum değer mi? Bu bölgeye gel, insanlar asgari ücrete razı, zaten sigorta yapıyorsun’ dedi. Ben tahmin edemezdim bizim insanın asgari ücretle çalışacağını… Çünkü, İzmir’de çalışmazdı. Sadece personelden edeceğim tasarruf teşviki düşünmemi sonlandırdı. Lee’de çalışan arkadaşlardan da teyit ettim. Herkes asgari ücretle çalışıyor. Böylece rotamı Söke'ye memleketime, doğduğum topraklara çevirdim. Yer aradım Söke’de bulamadım. 600 metre kare bir düğün salonu buldum. Orada 80 kişi çalışıyoruz. Yan tarafta düğün oluyor, biz de yine yan tarafında çok büyük markalara üretim yapıyoruz. Çok aradık ve 3 ay sonra yer bulduk, 1 yıl içinde fabrikamızı yaptık. Bir yandan da inşaat sektörüne girip Söke’ye modern bir sanayi kazandırdık. Bulunmayan işyeri soruna alternatif çözüm ürettik. Şehir içinde konut yapmak için aldığımız yere belediye ruhsat veremeyince fabrikamızı oraya taşıdık. Üretime burada devam ettik.
Çalışma prensipleriniz neler?
Ben çalışma arkadaşlarımızın daha mutlu olmaları, ailelerine zaman ayırıp iyi bir çalışma arkadaşı olmaları için fabrikada mesaiyi yasakladım. Bütün planımızı bu çalışma şekline göre yapıyoruz. Ailemle birlikte çalışıyorum. oğlum Ali, yıkama dairesinde. Eşim Kamuran'da kalite müdürüdür. Önceliğimizin işçimizin iş ve can güvenliği, kurallara uyması, ailesine zaman ayırmasıdır.
Dünya markasının fabrikasını nasıl satın aldınız?
Bir gün eşim Kamuran fazla mesai gerektiğini söyledi. Ben de o zaman Güzelçamlı’da inşaat yapıyorum. İşçilerle konuştuk ilk defa tamam dedik. O arada mesai isteyen fabrikadan telefon geldi, fabrika kapanıyor dedi. Lee kapandı, durma kararı aldılar. Biz Er Tekstil olarak 17 yıldır aynı müşteriye çalışıyoruz. Lee 686 kişi çalışıyordu. Amerikalı Wief Lee gibi 56 marka olan firmaydı. Bizde de 110 kişi çalışıyordu. 800 kişi işsiz kalacaktı. Dolaylı etkileşimle 2 bine yakın kişi işsiz olacaktı. Fabrikanın satış kararı çıktı. Uzun sürse de biz anlaştık ve bu fabrikayı aldık. Hem markalara üretim yapıyoruz hem de büyümeye devam ediyoruz. 500’e yakın insan çalışıyor. Hedefimiz yakın gelecekte bin 500 kişilerin çalıştığı duruma gelmektir. Günlük 17 bin adet pantolon üretim kapasitemiz var. Biz 5 bin adet üretiyoruz. 2009’da 17 bin adet üretiliyordu. Hedefimiz net, Aydın ve ülke ekonomisine katkı sağlamak. Bölge halkımıza iş imkanı sunmak.
Türkiye'nin ilk outletini yeniden açmaya hazırlanıyorsunuz, çalışmalar nasıl?
Türkiye’nin 28 yıllık ilk outleti olan mağazayı yeniden açacağız. Lee Cooper olarak hizmete gireceğiz. Sadece bölge değil, ülkenin bir çok noktasından insan ürünlere daha ucuz ulaşabilecek. Açılışımızı da en geç 15 gün içerisinde planlayacağız. Bütün hazırlıklarımız tamam. Alışverişini yapanların çay kahve içeceği ve yakıtını da alabileceği istasyonu da faaliyete sokacağız. Yerli malı kıyafetler üretilecek ve burada satışa sunulacak. (AYŞE YILMAZ)
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.