Takip Et
  • 30 Aralık 2020, Çarşamba 12:35

”Tıbba olan bakış açısı değişti”

Adnan Menderes Üniversitesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Ayça Tuzcu, ”Tıbba olan bakış açısı değişti. İki farklı bakış açısı ortaya çıktı. Eskiden klasik tıp, modern tıbbın getirdiği patolojik hastalık odaklı bir yaklaşım vardı. Şimdi yeni yeni yavaş yavaş sağlık odaklı sağlığı koruma odaklı yaklaşıma dönüyoruz” dedi.

Adnan Menderes Üniversitesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Ayça Tuzcu, ”Tıbba olan bakış açısı değişti. İki farklı bakış açısı ortaya çıktı. Eskiden klasik tıp, modern tıbbın getirdiği patolojik hastalık odaklı bir yaklaşım vardı. Şimdi yeni yeni yavaş yavaş sağlık odaklı sağlığı koruma odaklı yaklaşıma dönüyoruz” dedi.

(FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYIN)

tvDEN ekranlarında yayınlanan Gazeteci Emin Aydın’ın hazırlayıp sunduğu Baş Başa’nın konuğu Adnan Menderes Üniversitesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Ayça Tuzcu oldu. Tuzcu, beyin gelişiminde müziğin önemli bir rolü olduğunu ve beyin dalgalarında müziğin etkilerinin görüldüğünü belirtti.

“TIBBA BAKIŞ AÇISI DEĞİŞTİ”

Tıbba olan bakış açısının değiştiğini dile getiren Tuzcu, ”Tıbba olan bakış açısı değişti. İki farklı bakış açısı ortaya çıktı. Eskiden klasik tıp modern tıbbın getirdiği patolojik hastalık odaklı bir yaklaşım vardı. Şimdi yeni yeni, yavaş yavaş sağlık odaklı, sağlığı koruma odaklı yaklaşıma dönüyoruz. Bir kere çok doğru ve gerçek bir yaklaşım. Hasta olmadan sağlığı korumak en iyisi. Durum patolojiye dönüşmeden semptom boyutundaki bir şeyleri yakalamak çok daha etkili bence gerek hekimler gerekse de hastalar açısından. Bir de kişinin kendi sağlığını koruması tarafı var onu da daha çok öğretmiş oluyoruz daha çok öğrenmiş oluyor herkes. Bu açıdan da çok memnunum çok iyi bir noktadayız bence. Kronik rahatsızlıklardan korunmak için aslında yapabileceğimiz çok basit ve etkili yöntemler var. Birincisi hayat standartlarımızı şartlarımızı olumlu bir yöne doğru götürmek. Yani kısacası doğru beslenmek, güzel uyumak, doğru besin takviyelerini almak, spor egzersizi yapmak ve ruhumuzu bedenimizi dinlendirip canlandıracak işleri bilebilmek. Fonksiyonel tıp hekimlerinin yardımıyla sağlığı korumak için neler yapacağımızı öğrenmemiz gerekiyor. Bu kronik rahatsızlıklar diyabet, kanser, koah gibi solunum hastalıkları depresyon gibi uzun süreçte tedavisi daha zor ve meşakkatli olan hastalıklar bunlardan korunmak için dediğim gibi çok basit yöntemler aslında var. Bu yöntemleri bilmek gerekir, şu anda çok büyük bir veri akışı var sosyal medya olsun, hekimler çok beyanlar veriyorlar oradan öğrenip kendi sağlığımızı koruma şansımız var. Fonksiyonel tıp hekimlerine de başvurup bunu yakalayabiliriz” dedi.

“MÜZİK SAĞLIĞI GÜÇLENDİRİYOR”

Müziğin insan sağlığı açısından oldukça önemli bir araç olduğunu söyleyen Tuzcu,” İnsan sağlığı ruh, zihin ve bedenden oluşuyor. Bu Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımıdır. İnsan psiko-sosyal biyolojik bir varlıktır. Yani bunu tıp başından ifade etmiş. Biz bunun sadece biyolojik yönünü alırsak psikolojik yönü eksik kalır. Bunu hepsini bir bütün halinde bütüncül olarak yaklaşmak gerekir, sadece besin takviyeleri sadece biyolojik hormonlar o şekilde bakmamak gerekir. Ruhun dinlenmesi sosyal olarak kişinin çevresiyle iletişimde olması da sağlığın büyük bir parçasıdır. Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımı da muazzamdır bu açıdan. Benim görüşüm hepsinin bir arada harmanizasyonu yani birbiriyle uyumu ve dengesidir. Müzikte bu dengeyi çok iyi kuruyor. Yani müzik hem bizim hormonlarımızı etkiliyor, madde düzeyinde biyolojimizi etkiliyor hem ruhumuzu etkiliyor hem de sosyal ilişkilerimizi güçlendiriyor. Yani bu üç ayaklı sağlık halinin güçlenmesini destekliyor. Müzik yaparken insanlar bir matematik üzerinden yapıyorlar. Duyguları yönlendirmek bu matematik üzerinden oluyor, siz kişiyi korkutmak kişiyi sıkıntıya sokmak istiyorsanız gayet bunu sistematik bir şekilde yapıp müziği icra edip kişiyi bu duygu durumuna sokabilirsiniz. Buda bir matematik alt yapısına giriyor” dedi.

“MÜZİK İLE TIP HEP İÇ İÇEYDİ, SON YILLARDA AYRIŞMAYA BAŞLADI”

Tuzcu,” Homeostas dediğimiz kavram iç denge canlıların hepsi için var yani bizim için değil, hormonal sistemimiz nörolojik sistemimiz hepsi bir harmanizasyonla çalışıyor ve bir denge oluşturuyor. Aynı şekilde havyanlar da da bu durum var. Onlara da ses müzik tabi ki faydalı verimli gelebilir. Tıpla müziğin ayrılması zaten mümkün değildi, ne zamana kadar 1800’lü yıllara kadar. 1800’lü yıllardan sonra hücre teorisiyle beraber modern tıbbın bir hâkimiyeti oldu egemenliği oluştu ve müzik ile tıp birbirinden ayrışmaya başladı. Antik Yunanda ve Osmanlı Medeniyetinde müzik, geometri, astronomi bir bilim paketi halinde sunulurdu öğrencilere. Modern tıbbın etkisinin başlamasıyla biz uzmanlık alanlarını bölmeye parçalamaya başladık. O bütünsellikten uzaklaşmaya başladık. Dolayısıyla müzikle tıp hep iç içeydi son zamanlarda ayrılmaya başladı ve hem müzisyen hem bilimsel insanlara şaşırmaya başladık. Aslında bizim kültürümüzde tarihimize bu insanlar damgasını vurmuştur her yönüyle multi disiplinlere yaklaşan birçok insan vardır. İlk başta da İbn-i Sina gelir hem bir hekimdir hem bir müzik adamıdır hem bir astrologdur. Böyle kıymetli insanlar vardır çünkü doğaya ve kendilerine bir bütün olarak bakıyorlardı. İbn-i Sina müziği hep kullanmıştır. Bütün durumlara uygulamış yani çok kıymetli bir bilim adamı kendisi” diye konuştu.

“MÜZİK İLE UYKU BİRŞELEN BİR YAPIYA SAHİP”

Tuzcu,” Uykuya adapte olabilmek için aslında birçok teknik bulunmaktadır. Müzik ile uyku çok birleşen bir yapıda, klasik Türk müziği eserlerinde akşam dinlenilmesi gerek makamlar var. Biz bunları tavsiye ediyoruz aslında. Örneğin Neva makamı, Hicaz makamı hava karardığı zaman bunları dinlediğinizde frekans boyutunda beyin bunu algılar ve sakinleşmeye geçer. Müzik beyin dalgalarını etkiler biz bunu ölçüm cihazıyla ölçüp görebiliyoruz. Uykuya geçmek isteyen bir insan Hicaz makamı, Neva makamı, İsfahan Makamı gibi eski Türk müziği makamlarını kullanabilir” dedi.

“MÜZİK BEYİN GELİŞİMİNE KATKI SAĞLIYOR”

Müziğin insan beynin gelişiminde önemli bir rol oynadığını vurgulayan Tuzcu,” Beyin kesinlikle müzikle gelişiyor. Sinir hücrelerinin arttığı farklılaştığı Nöroplastisite dediğimiz şey kesinlikle var. Buda beyin görüntüleme dediğimiz fonksiyonel emeray dediğimiz beyin haritalandırmayla çok net bir şekilde ortaya çıkıyor. Müziğin beyindeki yansımaları beyin loplarında belirli noktalarda ağırlıkta. Hormonlarımıza da direk bir etkileri var. Mutluluk hormonları dediğimiz bir grup hormon var, bunları direkt olarak arttırdığı kanıta dayalı tıp ile ortaya konulmuş durumda. Beyin dalgalarına da çok etkisi var, nöroloji uzmanlarının da çok iyi bildiği gibi belirli beyin dalgalarımız var ve biz bunları hastanelerimizde ölçüyoruz. Müziğin bu dalgaları etkilediği ve değiştirdiği de ortaya çıkmış. Bütün bu fizyolojik etkiler biyolojik bir yanıt ortaya çıkarıyor. Biz, müzik insan vücuduna, beynine etki yapmıyor diyemeyiz” dedi.

“TASAVVUF MÜZİĞİ OLMASAYDI KLASİK TÜRK MÜZİĞİ OLMAZDI”

Müziğin dinle olan ilişkisine değinen Tuzcu,” Tasavvuf tamamen müziktir. İslamiyet’te de farklı algıdaki dönemlerden geçtik. Ben algımı şu yöne kaydırmak istiyorum, tasavvufta Hz. Mevlana Mesnevi eserinde müziği Allah’ın kâinatın dili olarak söylüyor. Ruhsal terapi olarak kesinlikle müziği kullanıyorlar ve çok güçlü kullanıyorlar. Eğer tasavvuf müziği ekolü olmasaydı klasik Türk müziği diye bir şey olmazdı” ifadelerini kullandı. (AYHAN BOĞATARAN) 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.