
Türkiye, Portekiz, İzlanda, İspanya ülkelerinin katılımıyla yaklaşık 2 yıl önce başlayan projenin son hareketliliği Aydın Fen Lisesinde yapıldı. 1 hafta süren proje kapsamında ışık kirliliği ile ilgili çeşitli aktivitelerin yanında Aydın ilini ve Türk kültürünü tanıtan geziler gerçekleştirildi.
Pazartesi günü açılış töreni, tanışma ve tartışma etkinlikleri ile başlayan proje Dark Sky Heritage, Light Pollution and Astronomy, International Dark Sky Parks konularında öğrenciler tarafından yapılan sunumlarla devam etti. Ayrıca ‘change.org’ adlı sitede kampanya oluşturuldu ve E-Twinning çalışması yapıldı.
İkinci gün Denizli’de bulunan Planeterium ziyaret edildi. Aynı zamanda UNESCO tarafından dünya miras listesinde bulunan ve koruma altına alınmış olan Pamukkale’de eğlenceli zamanlar geçirildi.
Projenin üçüncü günü olan Çarşamba günü Ege Üniversitesi Astronomi bölümü öğretim üyelerinden Doç. Dr. Orkun Özdarcan tarafından ışık kirliliği ile ilgili seminer gerçekleştirildi. Seminer sonrasında ise öğrenciler tarafından E-Kitap çalışmaları yapıldı.
Perşembe günü Meryem Ana, Efes ve Şirince’de kültürel zenginliklerimiz tanıtıldı.
Projenin son günü olan cuma gününde tüm hafta boyunca yapılan çalışmaların düzenlenmesinin ardından sertifika töreni ile projenin Aydın ayağı son buldu.
Grupların çalışması sonucunda hazırlanan makale şu şekilde; "Kayan yıldızları görünce dilek tutan, deniz kıyısına uzandığımızda, Jüpiter, Venüs, kutup yıldızı, küçük ayı ve büyük ayı takım yıldızlarını bulmaya çalışan, en parlak yıldızı göstermeye çalışırken “Benim gönlüm sarhoştur, yıldızların altında” dizeleriyle başlayan ezgileri mırıldayan, Hüseyin Rahmi’nin ünlü “Kuyruklu Yıldız Altında İzdivaç”adlı kitabını okuyan bir kuşağız biz. Kirlenmemiş bir dünyanın kuşağı. Şimdiyse yeni neslin bu mutluluğu yaşaması zor görünüyor. Bizim gezegenimizden daha yaşlı ışıkların tam bize ulaşacakken şehir ışıklarında kaybolması ne acıdır. Işık kirliliği, insanlığı parçası olduğu evrenden daha çok soyutlamaktadır.
Büyük endüstri devriminden itibaren hava su ve toprak kirliliğine aşinayız. Ancak ışık kirliliği uzay araştırmalarının başlamasıyla birlikte gündeme gelmeye başlamıştır. Gözlemevlerinin, ışıklı şehirlerden uzak, havası açık ve temiz yerlerde kurulması rastlantı değildir. Artık yapay ışıklandırma nedeniyle gözlemevleri için uygun yer bulmak bile zor. Yeryüzüne yayılan fazla ışığın, bulut, sis ve aerosoller tarafından saçılması “gökyüzü parıltısını” oluşturur. Geceleri istenmeyen ışıkların evlere sızması uyku bozukluklarına neden olmaktadır. Melatonin hormonunun karanlıkta salgılandığı düşünüldüğünde gece ışık sızmalarının sağlığı olumsuz etkilemesi kaçınılmazdır. Geceleyin aşırı parlaklık zıtlık yaratarak görünürlüğü azaltır. Buna “kamaşma” denir.
Işık kirlenmesi doğal hayatı da olumsuz etkiler. Binlerce kilometre yol kateden göçmen kuşlar için takımyıldızları rehberdir. Gökdelenlerden deniz fenerlerinden yayılan ışıklar onlar için tuzaktır. Bir gecede göçmen kuşlarının binlercesi aşırı aydınlatılmış gökdelenlere, kulelere çarparak hayatlarını kaybetmektedir. Bazı deniz hayvanlarının nesilleri ışık kirliliği ya da yapay aydınlatma yüzünden tehlikededir. Deniz kaplumbağalarının yumurtadan çıkan binlerce yavrusundan ancak çok az bir kısmı denize ulaşabilmektedir. Carettta caretta yavruları denize ulaşmak için dalga sesini ve ay ışığının sudaki yansımasını kullanırlar. Ancak günümüzde, bilinçsiz yapılaşma ve ışıklandırma bu canlıların deniz yerine farklı yerlere yönlenmesine neden olmaktadır. Soylarının tehlikeye girmesinin en büyük nedeni de ışık kirliliğidir.
Son yıllarda gerçekleşen biyoteknolojik çalışmalardan biri de ateşböceklerinde ışımayı sağlayan lüsiferaz enzimini bitkilere aktarmaktır. Sokak lambaları yerine bu ışıldayan ağaçların yolları süslemesi ilk anda kulağa hoş gelse de sonuçlarının iyi analiz edilmesi gerekir. Son on yılda yaygınlaşan LED aydınlatmanın, geleneksel HPS ve LPS lambalarından daha fazla ışık kirliliğine neden olduğu da unutulmamalıdır.
Işık kirliliği diğer çevre kirlenmesi çeşitleri kadar çevreciler tarafından konuşulmasa da önemini korumaktadır. Problem daha da büyümeden önlem almak gerekir. Peki neler yapabiliriz? Işığı aydınlatılacak ortama yöneltilmelidir. Birim enerji başına daha çok ışık veren kaynakları kullanılmalıdır. Gereksiz aydınlatma yapılmamalıdır. Düşük basınçlı sodyum lambası kullanılmalıdır. Sodyum lambaları kullanıldığı zaman uzaydan gelen ışığın %99’u hala görülebilir. Bunun saldığı ışık kendine özgü sarımsı renktedir. Bu sarımsı ışık gözün en duyarlı olduğu ışıktır, görmemizde en etkili olanıdır. Yerel yönetimler, ışıklandırma için yeni yasalar ve yönetmelikler çıkartmalıdır. Işık kirlenmesine karşı eğitime ilkokuldan başlanmalıdır. Gerektiğinde eski civa lambaları yeni armatürlü düşük basınçlı sodyum lambaları ile değiştirilmelidir.
Son söz olarak “Gökyüzü” dedik. “Gökyüzü seni delik deşik yıldızların arasında görmeyi çok özledik.” Haydi hep birlikte pırıl pırıl bir gökyüzü için el ele verelim" (DUYGU DİLEK)
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.