Takip Et
  • 23 Ağustos 2016, Salı

BAŞIMIZ SAĞOLSUN!

Yarım asırlık bir ömrü bir geçe kaleme alıyorum bu yazıyı. Bir yaşgünü yazısını pek çok farklı tema üzerine kurgulayabilecekken ,Gaziantep'imizde bir düğünü kana bulayan vahşetin fondaki haber sesleri ile yazıyorum. Aklımda bir düğün için, mutlu bir gelecek için biraraya gelmiş insanların, böylesi bir günde yaşadıkları şaşkınlık, acı ve öfke var. Ölü sayısı 30 ile başladı ve biraz önce altyazı 51'i gösteriyordu.

Cumhurbaşkanımız 14 yaşında bir canlı bombadan bahsediyor.Olacak şey mi bu? Bundan tam 37 yaşgünü öncesi ben de 14 yaşındaydım ve İzmir'de yatılı bir öğrenciydim.1979 yılıydı ve 'Güzel ve her daim hüzünlü' ülkemizin sokaklarında yine bombalar patlıyordu. Ülke gençliği sağcılar ve solcular diye ortadan ikiye bölünmüştü ve sokaklar kan gölüne dönmüştü. 12 Eylül sabahı sokağa çıkma yasağı ilan edildiğinde ise yıllarca Adalet Partisi ilçe başkanlığı yapan komşumuz avukat Cevdet amca ile Cumhuriyet Halk Partisi ilçe başkanının kardeşi olan rahmetli babam balkondan birbirlerine, nihayet çocuklarını güven içerisinde okula gönderebileceklerinden bahsediyorlardı ve rahmetli İclal teyze, evde elleri ile hazırladığı bir tepsi yemeği kapının önünde nöbet tutan Mehmetçiklere götürüp ikram ediyordu.

Aslında buna benzer bir tabloyu 1974 Kıbrıs harekatı döneminden de hatırlıyordum. Evlerde tüm ampulleri lacivert boyalı olanlarla değiştirmiş, İzmir'den gelen kuzenlerle balkonlarda yatıyor ve rahmetli Zekeriya abinin zar zor dinleyip bizlere tercüme etmeğe çalıştığı BBC'den, savaşa dair haber almaya çalışıyorduk. Biz çocuklar için eğlenceli bir dönemdi ama dikkatimi çeken başka şeyler vardı. Hükümet meydanında, Muhittin amcanın kahvesinde tüm mahallenin erkekleri toplanmış, o partiden bu partiden ayrımı yapmaksızın, olası bir Yunan işgalinde yapılacakları tartışıyor, birbirlerine moral veriyorlardı. Komşu Fuat amca evin bodrumunu temizletmiş ve mahalleli için bir sığınağa dönüştürmüştü.Bir bombardıman olursa ilk kaçacağımız yerdi orası. Bir sabah Tutal abinin belediye hoparlöründen yaptığı 'Yunan kuvvetleri Söke'ye çıkartma yaptı. Madran Dağı'na çekilmek için hazırlık yapın' anonsu ve sonrasındaki panik. Ne siz sorun ne ben söyliyeyim.

Belki tüm bu dayanışma birlik ve beraberliğe tanık olmuş belleğim nedeniyle 15 Temmuz gecesini etrafımdaki herkesi sakinleştirerek geçirdim. Bir şekilde bu ülkeye , bu ülke insanının birlik ve dayanışmasına, zor günlerde ortaya çıkan direnme gücüne inancımdan rahattım belki de. Sonrasında gelişenler beni haklı çıkardı. Sokaklar her görüşten insanlarımız tarafından bayraklarımızla dolduruldu. Biraraya gelmez denilen liderlerimiz aynı fotoğraf karesine girdiler ve sivil toplum kuruluşları devletimize, en üstten en alta kadar devlet görevlilerimize olan inançlarını ve güvenlerini dillendirdiler.

Şimdi de aynı ruh hali ile izliyorum haberleri. Ben yarım asırı geçmişken kimbilir nasıl kandırılmış, 14 yaşında bir canlı bomba, bir düğün mutluluğu kabusa dönmüş insanlar, ortalıkta çırpınan görevliler.

Bu yaşananların hiçbirisinin bu ülkeyi bölmeye yetmeyeceğini biliyorum. Bu yaşadığımız acıların bizleri birbirimize daha çok yakınlaştıracağını da biliyorum ve ila nihayet bu coğrafyada barış dolu günlerin geleceğine de inanıyorum.

Ömrün ilk yarısında hissedilen stres ya da heyecan, ikinci yarının başında yerini derin bir 'Tevekkeltüye ..'bırakıyor. Gaziantep'imizin, Diyarbakır'ımızın, Şırnak'ımızın kısaca Anadolumuzun başı sağolsun.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.