Takip Et
  • 11 Nisan 2015, Cumartesi

Ağır ağır!

Eskiden ağır diye nitelendirilen sadece mahallelerin ağabeyleriydi. Raconu onlar keser, mahallenin genç kızlarına sahip çıkar, anlaşmazlık olduğunda arabulucuk yaparlardı. Gençler yaşama dair önemli bilgileri hep bu ağır abilerden öğrenir, onları taklide çalışırdık.

Ardından ağır şehirler geldi. Citta Slow sakin gurultuden uzak yaşamak için heryere yürüyerek ya da bisikletle ulaşılan Seferihisar, Yenipazar, Akyaka gibi yerlesimler pek moda oldu.

Sonra ağır gıdayı duyduk. Yağlı bir yemekten bahsetmiyorum elbette. Özenle yetiştirilen hasat edilen üzerinde emek harcanan ve tadına varmak için ağır ağır yenen gıdalar bunlar. Tam tersi hızlı gıdaya örnek olarak da mikro dalga fırınları örnek gösterebiliriz. Bu hızlı gıdaya yöneldiğimiz dönemlerde kronik hastalıklar oldukça artmış. Ve bir kere kronik hastalıklara yakalanınca, ölüm oranları da yüzde 70'lere yükseliveriyor.

Son dönemde bu ağır modası bizim meslekte de yaygınlaşmaya başladı.

Burada bir kalp krizi ya da trafik kazasında ağır davranın demiyorlar elbette. Ama sözgelimi bir kronik ağrı vakasında ağrı kesiciye başvurmadan önce hastaya zaman ayırıp onu dinlemek çok önemli. Dünyada bu tip ağır tıbbın öncüsü sayılan bu konuda kitap yazmış Dr. Michael Finkelstein kendisini "ağır tıp hekimi " diye tarif ediyor. Hastayla uzun zamana dayalı bir ilişki kuruluyor. Ve kimi hasta kendisini örneğin sanatsal bir faaliyetle ifade edip iyileşebiliyor. Doktor hastasıyla 20 dakika değil, 2 ya da 3 saat birlikte oluyor ve onu yönlendiriyor. Hastanın kendisini gergin hissetmesiyle görülen pek çok rahatsızlık bu yöntemle gideriliyor. Bu yöntemde hastaya 3 temel üzerinden yaklaşılıyor.

1) Herkesin yaşamının bir amacı olmalıdır.

2) Fiziksel bedenimiz aslında tüm yaşamımızı oluşturan interaktif bileşenlerin toplamıdır.

3) Hayattaki amaçlarımıza ulaşmak için bir planımız olmalıdır. Ve yaşamı bu plan dahilinde sürdürmek gerekir.

Ya işte dünya tıbbı bu aralar böyle işlerle uğraşıyor. Bizim daha mühim işlerimiz var. Doktor muayenehaneleri kapansın, aile hekimleri nöbet tutsun, gerekirse Afrika'dan hekim getiririz filan gibi... 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.