Takip Et

SAVAŞ DURUMUNDA YER ALTI HASTANELERİ

SAVAŞ DURUMUNDA YER ALTI HASTANELERİ

17 Ekim 2023 günü, saat 21.00’da Gazze’de bulunan El-Ehli Baptist Hastanesi, roket atılarak vuruldu. 500’e yakın sağlık çalışanı ve tedavi görmek ya da sığınmak amacıyla hastanede bulunan sivil korkunç şekilde hayatını kaybetti. İsrail ordusu bu insanlık suçu saldırıyı bir takım kanıtlar öne sürerek İslami Cihad grubunun başarısız roket atışlarına yüklerken, Gazze’deki yetkililer olayın İsrail’in hava saldırısı nedeniyle gerçekleştiğini bildirdi. Savaşı başlatan Hamas ve İslami Cihad, İsrailli sivilleri dini bayram günlerinde 20 dakikada 5 bin civarında roket atarak katletti ve hala roket atımlarına devam ediyor; İsrail ordusuna ait ‘Demir Kubbe’ hava savunma sistemlerince roketler havada imha edilmese aynı vahşeti İsrail kentlerinde görmeye devam edeceğiz, İsrail hastaneleri enkaza dönecek. İsrail ordusu Filistinli masumları katletti ve elektriğini, suyunu, gıda erişimi keserek, zorunlu göçe tabi tutup ama yine de kentlerini ve sınır kapılarını bombalayarak vahşetine devam ediyor.

Durum buyken, El-Ehli Baptist Hastanesi’nde olanları kimin yaptığını tartışmalı mıyız gerçekten? Ne değiştirecek bu? Hangisini masum kılacak? Kim kaç sivil öldürdü diye mi düşüneceğiz, zulmün matematiği olur mu? Tüm bu katliamları yapan; insan. Yahudi, Müslüman, İsrailli, Filistinli, kendilerini nasıl adlandırıyorlarsa adlandırsınlar, bu kanı döken; insan. Bebeğin elinde ekmeği, gözünde yaşıyla anasının kucağında patlatan; insan. Hangi ideolojiyle hangi soyu kırarsanız kırın, insan soyu devam edecek. Bugün 21. yüzyılda binlerce yıl öncesine göre değişen tek şey silahların boyutları ve üniformanın renkleri. Ne hukuk ne birleşen onca millet(!) bu katliama engel olmadı, olmuyorlar aksine büyütüyorlar, izlediler, izlettiriyorlar.

***

O zaman önemli jeopolitik konuma sahip ve aktif devam eden savaşların komşu coğrafyasında yer alan bir ülke olarak, bir yandan kalıcı barışı savunurken ve sağlamaya çalışırken öte yandan savunma mekanizmalarımızı geliştirmemiz gerektiği açık. Savunma sanayimizdeki gelişmeleri olumlu görsem de sistemleri üzerinden ahkam kesecek bir eğitimim yok. Ancak savunma yapılarımız hakkında ahkam kesebilir ve yetersiz olduğumuzu iddia edebilirim. Bunların başında olası bir savaş halinde sivil vatandaşın kullanacağı ‘sığınak’lar geliyor, ancak buna bir sonraki yazımda değinecek, bugün El-Ehli Baptist Hastanesi saldırısı üzerinden yer altı hastanelerini örnekleyeceğim.

**

Hiç şüphesiz, doğal ve beşeri afetlerin türü fark etmeksizin, toplumun ihtiyaç duyduğu ilk hizmet sağlık hizmetidir. Pandemi ve depremde de önemini fark ettiğimiz gibi, her koşulda kesintisiz sağlık hizmetinin devam ettirilebileceği yapılara ihtiyaç vardır. Savaş ve terör olaylarında da kimyasal, biyolojik, radyoaktif ve nükleer maddelerden oluşacak zarara karşı dirençli, dayanıklı ve donanımlı sağlık yapılarına ihtiyaç duyulur. Bu noktada dünyada örnekleri bulunan ama ülkemizde bulunmayan, bugüne kadar saldırı nedeniyle tek bir can kaybı dahi yaşanmadığı raporlanmış -yer altı hastaneleri- son derece büyük önem taşıyor. Nitekim yer altı hastaneleri yerleri tam olarak bilinmeyen, bilinse dahi saldırılardan etkilenmeyen yapıda inşa edilmektedir.

 

TARİHTEN ve DÜNYADAN YER ALTI HASTANESİ ÖRNEKLERİ

Tarihi Orta Çağa kadar uzanan yer altı hastanelerinin ilk örneklerinde biri, ‘Kara Ölüm’ olarak da adlandırılan veba salgınından korunmak için oldukça yoğun bir şekilde kullanılan, İtalya Pistoia’daki “The Spedale del Ceppo” hastanesidir. Yakın tarihlerde ise Birinci Dünya Savaşı nedeniyle yaralanan askerlerin tedavisi ve sağlık ekipmanlarının korunması için maden ocakları, mağaralar ve yer altı yapılarının hastane olarak kullanıldığını görüyoruz. Örneğin Fransa’nın kuzeyindeki Montigny taş ocağı savaş durumunda küçük bir hastaneye çevrilmiştir. Yine Fransa’da yer alan Carriere Wellington tünel ağı ise askeri operasyon için özel olarak inşa edilmiş, 25.000 kişiyi barındırabilecek kapasitede bir sığınak ve askerlerin sağlık ihtiyaçlarını karşılayabilecek kapasitede bir hastaneden oluşmaktadır.

İkinci Dünya Savaşı’nda ise Alman Yer Altı Hastanesi, Manş Adaları’nda yaklaşık 7.000 metrekarelik alana üç buçuk yılda inşa edilmiştir. Hastane planında, nöbetçi odası, hasta odaları, ameliyathane, mutfak, acil kaçış koridorları, su deposu, asansör, morg, depo ve tuvaletlere ek olarak sinema salonları da yer almaktadır. 9 ay boyunca kullanılan yer altı hastanesi, İngiltere’nin Manş Adaları’na tekrar hakim olmasıyla keşfedilmiş ve müzeye çevrilmiştir. Yine İkinci Dünya Savaşı’nda Avustralya’daki Darwin Hastanesi’nin Japon hava saldırısı ile bombalanmasının ardından, yaklaşık 5 ayda Quennsland şehrinde Mount Isa Yer Altı Hastanesi inşa edilmiştir. İçerisinde hasta odaları, ameliyathane, doğumhane, kadın ve çocuk hastalıkları servisi bulunan hastane tamamlandıktan sonra haftada bir kez hava saldırısı tatbikatı ile test edilmiştir ancak bu bölgeye hiçbir zaman saldırı gerçekleşmemiştir. Hastane zamanla depo olarak kullanılmış ardından terkedilmiştir.

Yugoslavya’nın dağılma sürecinde de yer altı hastanelerinin kullanıldığını görüyoruz. Hırvatistan ve Sırbistan’ın kuzey sınırındaki Vukovar Hastanesi, 1991 yılında bombalamalar ve saldırılar sonucunda ağır hasar almış ve ardından hastane ekipmanları yer altı sığınaklarına taşınmıştır. Bünyesinde üç ameliyathane, yoğun bakım ünitesi, doğum salonu ve hasta odaları ile birlikte mutfak ve çamaşır odasını barındıran hastane, sığınakları ile küçük bir yer altı şehrine benzetilmiştir. Aynı şekilde Mostar’da da, iki hastanenin altı kez bombalanması ardından hastaların yer altına taşındığından bahsedilmiş ancak bu iki hastane hakkında detaylı bilgiye ulaşılamamıştır.

**

Günümüzde İsrail’in bilinen 5 adet aktif yer altı hastanesi olduğunu biliyoruz. İsrail’in kuzeyindeki Celile bölgesinin en büyük devlet hastanesi olan Batı Celile Sağlık Merkezi 80’lerde Lübnan’daki Filistinli grupların ve Lübnan Hizbullah Örgütü’nün saldırısına uğramış ve başta kadın doğum servisi olmak üzere büyük bir hasar almıştır. Dönemin hastane müdürü Prof. Sasha, hastaneye yer altı sığınağı yapmayı önermiş ancak para israfı olarak görülüp yetkililer tarafından reddedilmiştir. Saldırıların devam etmesi ardından fikir kabul görmüş ve ilk yer altı hastanesini 2006 yılında Lübnan’la yaptığı savaşta kullanmıştır. Bu 450 yataklı hastane, kimyasal ve biyolojik saldırılara karşı dirençli olarak inşa edilmiş ve savaş süresince binlerce kişiye hizmet etmiştir. İsrail’in bir diğer yer altı hastanesi ise kuzeyindeki Hafya şehrinde bulunan Rambam Sağlık Kampüsü’nde yer almaktadır. 2006 yılındaki savaş tecrübesi ile mevcut hastane yapısı güçlendirilmiş ve yer altına da 3 kat inşa edilmiştir. Rutin zamanlarda 1.500 araçlık bir yer altı otoparkı olarak kullanılan bu alan, ihtiyaç durumunda 72 saatte 2.000 yataklı ve full donanımlı bir yer altı hastanesine dönüşmektedir.

**

Suriye’de de Mart 2011’de başlayan iç savaşta yer altı hastanelerinin aktif şekilde kullanıldığı yazılı kaynaklar mevcuttur. Suriye’de faaliyet gösteren on üç farklı STK’nın hazırladığı “Yer Altında Hayat Kurtarmak” isimli rapor; savaş durumunda kullanılacak hastaneleri; yer altı hastaneleri, bodrum katı hastaneler ve mağara hastaneleri olmak üzere üç gruba ayırmış, yer seçiminden, inşa ve maliyetlerine kadar detaylı bilgilere yer vermiştir. Raporda en az güvenli olanın bodrum katı hastaneleri olduğu, mağara hastanelerinin ise bombardımana uğraması ile ağır hasar aldığı ve yer altına taşındığı belirtilmiştir. ‘Suriye Hastaneleri Sürveyans Çalışması’na göre günümüzde Suriye’de 21 yer altı hastanesi, 71 bodrum katı hastane ve 4 mağara hastanesi bulunduğu kayıt edilmiştir.

 

ÖNERİM;

Ne yazık ki bugün Gazze’de bir hastanenin bombalanması, savaş tarihinde ilk değildir ve son olmayacaktır da. Öyle ki burada bir kısmını örneklediğim ancak farklı ülkelerde açıklanan ya da gizli tutulan bir çok aktif örneği bulunan yer altı hastaneleri, tarih boyunca yaşanan savaşlarda sağlık yapılarının saldırıya uğraması üzerine geliştirilmiş bir çözümdür. Türkiye’nin de olağan üstü durumlarda, sağlık hizmetlerinin sürekliliği için, dışarıdan destek mümkün olmadığında dahi kendine yetecek alt yapı sistemleri ile geliştirilmiş yer altı hastanelerine ihtiyacı vardır.

**

Örnekleri ve süreçlerini inceleyip, ekonomik kaygıları da göz önünde bulundurduğumda önerim; Milli Savunma Bakanlığı tarafından kritik önem arz ettiği tespit edilen bölgelerde, bölge hastanesi olarak hizmet veren, donanımlı ve dayanıklı Şehir Hastaneleri ile yatayda entegre olacak biçimde, sığınak olarak da işlev görecek yer altı sağlık yapıları inşa etmektir. Rutin zamanlarda toplantı, eğitim, tatbikat merkezi olarak da kullanılabilecek bu yapılar, afet durumlarında kısa sürede binlerce kişiye hizmet verebilecek esneklikte ve bunun için ihtiyaç duyduğu ekipmanların tünel bağlantıları ile Şehir Hastanesi’nden teminine imkan kılan nitelikte projelendirilmelidir. Yer altı hastaneleri sadece savaş yaralılarına müdahale etmek için değil, aynı zamanda diyaliz tedavisi, akut stres bozukluklarının tedavisi ya da travmaya bağlı olmayan acil tıbbi durumların tedavisi gibi rutin sağlık hizmetlerini devam ettirmek için de kullanılacağından, planlanırken bölgenin stratejik konumu yanı sıra toplumun sağlık ihtiyaçlarına da cevap verebilecek kapasitede olmasına dikkat edilmelidir.

**

Yer altı hastaneleri, bugün zaman alıcı ve maliyetli olarak görünebilir ancak olası can ve mal kayıplarına karşın önceden önlem almak, kayıplar gerçekleştikten sonra yapılacak iyileştirme çalışmalarına göre daha ucuz ve insancıldır. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.