Takip Et

PENCEREMDEN BAKARKEN - 2

Buraya oturduğumdan beri bir köpekceğiz havlıyor. Bir sokaktan çıkıp ötekine giriyor. Bir grup köpek de yolun ucunda toplanmış, arada bir araba geçerse peşinden koşturuyorlar sonra yine bir araya gelip öylece duruyorlar, belli ki aralarında bir olay var. Kendilerine göre bir telaşlılar, ne tatlılar. Belki de 4 Nisan Sokak Hayvanları Günü’ne hazırlanıyorlardır. Öyle olsa ya, yıllardır hep 4 Nisan’da beklenmedik yerlerde mama buluyorlar, su kapları buluyorlar diye bilinçaltlarında o gün kodlanmış olsa, heyecanla bekleseler. Mimarlar Odası olarak bizim de onlar için güzel bir projemiz var. Kültür ve Turizm Derneği Başkanı Fatma Hanımla da konuştuk, kendisini tanırsınız, benim gözümde pek çok kadın için ilham kaynağı olan, kentimize değer katan çok kıymetli bir isim. İnşallah bu projeyi de birlikte en kısa sürede hayata geçireceğiz, aslında bu haftaiçi unutmadan bu konu ile de ilgilensem güzel olur.

*

Bu bir ekranmış gibi ardından sokağı izlediğim giydirme cephe beni sürekli rahatsız ediyor, yine gözüme battı. Salon duvarının bir tarafına sıfır ama diğer tarafında yaklaşık 80 cm duvar var, bu yüzden pencereden bakarken sanki bir gözüm kapalıymış gibi algılıyorum çevreyi. Tüm mobilya yerleşimini de asimetrik gösteriyor. ‘Dış cephe güzel görünsün’ talebi sebebiyle bazen iç mekânda aksaklıklar olabiliyor böyle. Ya da benim takıntımdır. Doğramaları da çok kalın, anlık bir detay çizimi gözüme gelip gitti. Tam doğramanın arkasına denk geldiği için oturduğum yerden ancak kafamı oynatınca görebildiğim bir Kızılay Giysi Kumbarası var sokakta. Ne zamandır bir şeyler atmadım içine, haftasonu unutmayayım da kıyafet ve çanta seçeyim. Aslında her yıl sonunda o yıl boyunca hiç giymediğimiz kıyafetlerimizi bu kumbaralara koyma alışkanlığı edinsek toplumca ne güzel olur. Ama maalesef ‘ikinci el satış uygulamalarında satma’ uygulamalarını kullanmak daha büyük alışkanlık haline geldi, ah kapitalizm… Dünyanın koca bir tahteravallisi var ve asla dengede durmuyor. Sağlıklı bir yaşam düzeninin ‘denge’ üzerine temellendiği gerçeğini bilerek; ağır tarafta duranların, ortadaki destek noktasına yanaşması lazım biraz. Çünkü ne yazık ki bireyin kendi kontrolünde olmayan sosyal yaşamı ve sağlık durumu, yaşamları birbirinden keskin biçimde farklılaştırarak dengeleri bozuyor. Bu yüzden her birimizin -‘sorumluluk’ demeyeceğim – sosyal ‘zorunluluk’ları var. Gönüllü çalışmalara katılarak bu zorunluluklarımızı yerine getirmemiz gerekiyor. Esasen bu, verdiği huzurla kişinin kendisine de büyük katkı sağlıyor.

*

Ben de üniversitedeyken daha çok zaman bulabildiğim için bu konularda daha aktiftim. İzmir’de Symrna Antik Kenti yanındaki yokuş yukarısında bir okul vardı. Üniversite çıkışlarında oraya gidip ailevi sorunları sebebi ile derslerini takip edemeyen çocuklara türkçe-matematik anlatıyorduk arkadaşlarımla. Lösev gönüllü üyesi olarak fuarlarda satışlar yapıyorduk. Kazanılan paralarla o dönem LÖSEV, Ankara’da LÖSANTE Çocuk ve Yetişkin Hastanesi’nin inşaatını yapıyordu. 2015 yılında açıldığında küçücük katkılarımıza rağmen ne mutlu olmuştuk. O hastanenin ruhsat alamama sorunu vardı ve davaları devam ediyordu, son durum ne oldu acaba? Aydın’da ofis açınca da Bedensel Engellilerle Dayanışma Derneği Genel Merkezini arayıp yapılacak projeleri varsa gönüllü olarak engellilere uygun mimari çizim yapma talebinde bulunmuştum ve ihtiyaç halinde bana ulaşmak üzere gönüllü havuzlarına adımı yazmışlardı. Henüz bu konuda bir dönüş olmasa da Yönetim Kurulu Üyeleri İnşaat Mühendisi Çetin Yüksel Bey iletişime geçmişti benimle, engellilere yönelik proje çalışmaları ile ilgili güzel arşivler paylaştık birbirimizle. Belki bu yazımı okuyanları gönüllü çalışmalara katılmaya teşvik ederim ümidiyle kızılay giysi kumbarasını görünce aklıma gelmişken paylaşmak istedim.

*

Kumbaranın yanında da 3 adet belediye çöp konteynerı var. Bu konteynerlar yıllardır aynı ve ilkel. Aslında geri dönüşüm için en azından cam/plastik/kağıt atıklar olarak sınıflandırılması gerekiyor. Evimizde de çöp kutularımızı bu şekilde ayrıştırma alışkanlığı edinmemiz gerek. Çağdaş kentlerde bu alışkanlıklar yıllardır var. Ayrıca bu sokaklarımızdaki konteynerların kapakları sürekli açık. Hem koku yapıyor hem de bazen çöpler etrafa saçılıyor. Ayak pedalıyla kapakların açıldığı güzel endüstriyel tasarımlı çöp konteynerları da var. Sokak mobilyası gibi estetik görünümlü pek çok alternatife rağmen biz bu soğuk, gri, metal, kapağı açık, koku yapan konteynerları kullanmakta çok ısrarcıyız. Belediyelerimizin ilgili birimleri bu konuda çalışma yapmalı kesinlikle. Geri dönüşüm demişken bilirsiniz, Cumhurbaşkanımızın eşi Emine Erdoğan’ın insiyatifiyle başlatılan bir ‘Sıfır Atık Projesi’ var. Başından beri beğeniyle takip ediyorum. İktidarın sürdürülebilir kalkınma başlığı altında ele alabileceğimiz olumsuz çalışmalarına karşı durmanın yanında bu tür olumlu girişimleri de takdir etmek ve desteklemek gerekiyor. Özellikle yaşadığımız çevrenin alarm verdiği bu günlerde çok duyarlı olmalıyız. Bir türlü kurtulamadığımız pandemi sanırım en kırmızı ve en gürültülü alarm. (Devamı yarın)

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.