Öykü yazarı Kerem Işık, 14 Şubat Dünya Öykü Günü'ne özel olarak KUAKMER’de düzenlenen etkinlikte, edebiyatseverlerle bir araya geldi. Üç öykü kitabı bulunan ve “Toplum Böceği” adlı yapıtıyla 2012 Milliyet Haldun Taner Öykü Ödülü'nün sahibi olan Işık, “Kendine Ait Bir Dünya” konulu söyleşisinde, Kuşadalılara yazma serüvenini anlattı.

(FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ)

Söyleşiden önce, yazar Feyza Hepçilingirler tarafından kaleme alınan 2018 Dünya Öykü Günü bildirisi, KUAKMER gönüllüsü emekli edebiyat öğretmeni Zerrin Boratav Bağçivan tarafından okundu. Bildirinin ardından konuşmasına başlayan Kerem Işık, çocukluğundan beri okumayı sevdiğini ancak asıl kırılma noktasının Amerika’da yaşadığı dönemlerde Türkçe diliyle yazılmış kitaplara ihtiyaç duymasıyla gerçekleştiğini anlattı. Işık, “Okumalarım git gide arttı ve Türkiye’ye döndükten sonra yavaş yavaş İngilizce yazmayı bırakıp Türkçe öyküler yazmaya başladım ve öykülerimi dergilere gönderdim. Ardından yazdıklarımdan eleme yapıp bir dosya oluşturdum ve ilk kitabım “Aslında Cennet de Yok” 2010’da yayımlandı” diye konuştu.

Öykü Kitaplarının Belli Bir Temas Olmalı

Kerem Işık, sonraki kitaplarında ise öykü yazmaktan öykü kitabı yazmaya geçişini ve aradaki farkı şu şekilde anlattı: "Öykü kitapları art arda yazılmış öykülerden oluşan bir nesne olmamalı. Öykü kitabı da kendi içinde bir derdi ve tutarlığa sahip olmalı. O dönemde bir şirkette çalışıyordum ve bir süre sonra yazdıklarım aslında oradaki hayatımın sıkışmışlığı ile yazılmış olduğunu fark ettim. Öykü kitabının kurulmasında benzer temaları yazma ile yaşadığım sıkışmışlık aynı zamanlara denk geliyor. Ben de bunun üzerine eğildim. Hem yaşadığım şeyleri yazarak rahatlıyordum hem de daha bütünlüklü bir kitap oluştuğunu görüyordum. Çünkü hepsi belli bir tema üzerinde yükseliyordu. “Toplum Böceği” adlı kitabım o dönemin ürünü.”

Kendine Ait Bir Dünya

Yazma serüveni boyunca kendine ait dünyanın zihninde yavaş yavaş belirmeye başladığını ifade eden Işık, “Bunlar isterse üslup isterse değinilen konular olabilir; kişi kendi kurallarının geçerli olduğu hatta isterse saçmalayabileceği bir dünya kurabilir” dedi. Işık, “Iskalı Karnaval” adlı üçüncü kitabının ardından ise öykü yerine roman yazmayı tercih ettiğini açıkladı.

Roman Üzerine Çalışıyorum

Alışık olduğu bir edebiyat türü olarak öykü üzerine yazdıklarından sonra, kendi dünyasının rahatlık sınırlarını genişletmek için bu sefer roman türü üzerine çalıştığını belirten Işık, konuşmasını “Çizdiğim dünyanın sınırlarının ötesine geçmem gerektiğini düşünmeye başladım. Roman, öyküye göre zor bir alan ancak bu süreçten memnunum. Yazar, metnini farklılaştıramadığında, o dünya, yazarını kendisinin bir parçası yapıyor. Çünkü metin, yazarını bir yerden sonra şekillendiriyor. Halbuki metnin kendisi yazarın bir parçası olmalı ve metni yazar şekillendirmeli” şeklinde sürdürdü. Öykü ile roman arasındaki farka da değinen Işık, “Ayrıca öyküler yazılınca bitiyor ama roman sürekli yazarıyla birlikte. Metinle sürekli ilişki halinde olmak gerekiyor. Romanda karakterler arasındaki ilişkiyi oturtmak ve uygun dili bulmak öyküye göre çok farklı. Ayrıca romanda yazar, kendi kimliğinden, ön yargılarından, sevdiği sevmediği her şeyden sıyrılmalı. Çünkü romanda çeşitli karakterler yazabiliyor olmak lazım. Ve bu sizin nefret ettiğiniz bir karakter türü de olabilir” diye konuştu.

Vüs'at O. Bener Okuyorum

Kerem Işık, sevdiği yazarların kimler olduğunun sorulması üzerine “ Dönüp dolaşıp Vüsat O. Bener okuyorum. Haldun Taner okurum. Melih Cevdet Anday’ı çok severim. Yaşıtım Kerem Eksen’i okurum. Feyyaz Kayacan’ı çok severim. Tomris Uyar okurum. İlk aklıma gelenler bunlar. Amacıma yönelik olarak neye ihtiyacım varsa onun üzerinde okurum. Bu öykü de olabilir felsefe de. Neyle beslenirsem öyle üreteceğim çünkü” yanıtında bulundu.

Üç öykü kitabı da Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlanan ve profesyonel mesleği mühendislik olan Işık, söyleşinin ardından kitaplarını imzaladı. (BURÇİN İVREN)