Takip Et
  • 30 Mayıs 2025, Cuma 13:13

İstanbul’un kalbine uzanan zafer

Pamukkale Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Selim Parlaz, tvDEN ekranlarında gazeteci Emin Aydın’ın sunduğu Baş Başa programının İstanbul’un Fethi’ne özel yayınında, 572. yıl dönümünde tarihi fetih sürecini bütün yönleriyle değerlendirdi. Programda, İstanbul’un stratejik öneminden Osmanlı’nın kuşatma hazırlıklarına, Fatih Sultan Mehmet’in kişiliğinden Akşemseddin’in rolüne kadar pek çok başlık detaylı şekilde ele alındı.

“İSTANBUL BİRÇOK ŞEYİN BAŞLANGICIDIR”

Doç. Dr. Parlaz, İstanbul’un hem Osmanlı padişahları hem de farklı inanç ve medeniyetler için taşıdığı değerin altını çizerek konuşmasına başladı. “Tarihsel olayları birbirinden üstün tutmak zor ama İstanbul’un fethi birçok şeyin başlangıcıdır,” diyen Parlaz, bu şehrin 27 kez kuşatıldığını hatırlatarak “sadece İslam dünyasının değil, Katolikler ve Ortodokslar için de İstanbul hayati bir hedefti” diye konuştu.

“İSTANBUL HEM KARALARIN HEM DENİZLERİN BAĞ NOKTASIDIR”

Fetih kararının arka planını anlatan Parlaz, Osmanlı’nın 1300’lerden itibaren sistemli biçimde İstanbul’u çevrelediğini ifade etti. “Hem Anadolu hem Balkan yönünden İstanbul çevrelenmeye başlanmıştı. Karadeniz’i, Ege’yi ve Akdeniz’i birbirine bağlayan İstanbul, aynı zamanda kıtaları da birbirine bağlayan bir stratejik merkezdir,” dedi.

KUŞATMA ÖNCESİ HAZIRLIKLAR: HİSARLAR, TOPLAR VE MATEMATİK

Fatih Sultan Mehmet’in fetih sürecine bilimsel ve stratejik bir hazırlıkla yaklaştığını aktaran Doç. Dr. Parlaz, Rumeli Hisarı’nın yapılma gerekçesini şöyle açıkladı: “Karadeniz’den Bizans’a gelecek yardımı kesmek için Boğazkesen olarak inşa edildi. Bu doğrudan hedefin İstanbul olduğunu gösteriyordu.”

Fatih’in büyük toplar yaptırdığını ve bu süreci bizzat yönettiğini belirten Parlaz, “Macar Urban’a ‘topu sen yap, menzilini ben hesaplarım’ diyen padişah, yalnız bir komutan değil; aynı zamanda matematik, astronomi ve mühendislik bilgisine sahip bir liderdi,” dedi.

“KUŞATMAYI MANEVİYAT TAŞIDI”

Fetih sürecinde yalnızca teknik değil, maneviyatın da etkili olduğunu söyleyen Parlaz, Akşemseddin’in kuşatma sırasındaki mektubunun Fatih için bir kırılma anı olduğunu ifade etti. “O mektup, kararlılığı, gerekirse ekip değişikliğini telkin ediyordu. Morallerin bozulduğu 20 Nisan sonrası gelen gemi yardımı süreci, gemilerin karadan Haliç’e indirilmesiyle Osmanlı’nın psikolojik üstünlüğü yeniden kazandığı bir dönüm noktası oldu,” dedi.

“KUŞATMA, YERİN ÜSTÜNDE OLDUĞU KADAR ALTINDA DA SÜRDÜ”

Doç. Dr. Parlaz, İstanbul kuşatmasının yalnızca surlara yapılan saldırılarla değil, lağımcılar tarafından yeraltından yürütülen bir savaşla da sürdüğünü söyledi. “Patlatmalar, hendeklerin doldurulması ve yürüyen kulelerle Osmanlı çok yönlü saldırı planları uyguluyordu. Hedef sadece şehre girmek değil, şehirdeki direnci de kırmaktı,” diye konuştu.

“FATİH, KİŞİSEL İNTİKAMI FETHİN ÖNÜNE KOYMADI”

Fatih Sultan Mehmet’in fetihten sonra Çandarlı Halil Paşa ile yollarını ayırması da programda ele alındı. Parlaz, “Fetih öncesinde, devlete olan ihtiyacından ötürü kişisel kırgınlıklarını bir kenara bıraktı. Ancak sonrasında merkezi otoriteyi kurmak ve hizipleri sonlandırmak için gerekeni yaptı. İstanbul’un alınması, onun imparatorluk vizyonunun en önemli parçasıydı,” dedi.

“İSTANBUL’UN FETHİYLE SADECE ŞEHİR DEĞİL, BİR MEDENİYET KURULDU”

Fetih sonrası 3 günlük yağma sürecinin 1,5 günde Fatih tarafından durdurulduğunu belirten Parlaz, şehri ayağa kaldırma sürecinin başladığını vurguladı: “Fatih patrik atadı, halkın mal ve can güvenliğini sağladı. Fidye-i necatları (kurtuluş paralarını) dahi cebinden ödedi. İstanbul’un kalıcı bir başkent olması için ahlaki üstünlüğü de gözetti.”

“BUGÜN HÂLÂ İSTANBUL’UN GÖLGESİNDEYİZ”

Günümüzden İstanbul’a bakışı da değerlendiren Doç. Dr. Parlaz, “İstanbul yalnızca bir şehir değil; hem tarihsel hem kültürel bir bilinçtir. Batı’nın hafızasında Megali İdea’yla, travmalarıyla yer eden bir şehir. Biz ise bu fetih sürecini yalnız yıldönümlerinde değil, daimi bir bilinçle yaşamak zorundayız,” dedi.

İstanbul’un Türkiye’yi, Türkiye’nin İstanbul’u beslediğini vurgulayan Parlaz, “Bu şehir hâlâ hem ticaretin hem diplomasinin, hem de medeniyetin merkezidir,” diyerek sözlerini tamamladı. (ERDAL AYDIN) 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.