Takip Et
  • 7 Ağustos 2017, Pazartesi

KORKMA!

KORKMA!

 

“Cesaret korku okyanusunda bir adadır” der Osho…

Bu sözü çok severim…

İnsanların neredeyse tümü, korku dolu bir yaşama mahkum edilmiş durumdadır.

Aç kalma korkusu…

Sevilmeme korkusu…

Parasızlık korkusu…

Sınav korkusu…

Yükseklik korkusu…

Kedi korkusu…

Deprem korkusu…

Dişçi korkusu…

Ölüm korkusu…

Teknoloji korkusu…

İğne korkusu…

Rakip korkusu…

Kısacası korktuğumuz şeyleri saymaya kalksak, ciltler dolusu kitaplar yazabiliriz…

Korku, bilim insanları tarafından çok farklı yorumlanmıştır…

Genel yaklaşım, korkunun insanların genine işlenmiş bir provoke duygu olduğu yönündedir.

Yani insanlar, bu duygu yüzünden binlerce yıldan beri kendini korumasını ve neslini bir şekilde sürdürmesini başarmıştır.

Buradan bakıldığında, ilk etapta korkunun insanlara faydası olduğunu düşünebiliriz.

Felsefeciler ise madalyonun diğer tarafından bakmayı tercih ederler.

Onlar da derler ki; “Evet, korku vardır ama korkuya rağmen insanlar gelişimlerini sürdürse de, bu gelişim süreci sıçramalar yapmak için yeterli olmaz. ”

Bu bakış açısı da çok doğru…

Çünkü korkan insan risk üstlenemez ve doğal olarak da önemli işlere imza atamaz...

Ama diğer taraftan, korkusuz olduğunu söyleyen insanların, cesur olma şansı da yoktur.

Çünkü korkan insanın kendisine rağmen adım atması, cesareti de beraberinde getirir.

Yani cesaret korku okyanusunda bir ada ise, bu okyanusun içerisinde yüzmek zorunda kalan insanoğlunun da, o adaya ulaşmak gibi bir çabası olmalıdır.

Burada önemli olan, gösterilecek çabanın beslendiği enerjinin, her türlü kompleksten, basit yaklaşımlardan, havadan, gazdan etkilenmeden kontrollü ve bilinçli bir şekilde yönlendirilmesidir…

Aksi takdirde, olduğumuz yerde çırpınıp durur, enerjimiz tükendiğinde de okyanusun dibini boylar gideriz… 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.