Takip Et
  • 22 Mart 2018, Perşembe

SAMİMİYET(SİZLİK)

Samimiyet, doğallık, içtenlik, spontanlık…

Adına ne derseniz deyin, bir insana yakışan en güzel donatılardan biridir. Samimi insanın yüreğindeki berraklık yüzüne ve tavırlarına yansır. İçinden geldiği gibi davranır ve fitne fücurdan arınmıştır.

Bu duruşu yaşam biçimi olarak kanıksamış azınlıkla kalan güzel insanların giderek azaldığı bir dünyada(devirde) yaşıyoruz maalesef.

Bu türlerin giderek insanların azaldığı Anadolu topraklarında artık bayramların bile tadı kalmadı, anlamını yitirdi nice güzelliklerimiz. Değerlerimiz tarumar edildi, anlamsızlaştırıldı emperyal güç tarafından. Kendimize yabancılaştırıldık, sevgisizleştirildik adeta!

Bayram demişken; hangimiz gençliğimizdeki bayramları özlemiyor, iç çekmiyoruz andıkça? Allah aşkına yüreğimiz cız diye yanmıyor mu her anışta? İster Dini, ister Ulusal bayramlarımızı anımsayın. Tüylerimiz diken diken olmuyor mu her yâd edişte o siyah-beyaz, o güzel günler için?

Dini bayramlarımız barış demekti bayram namazı sonrasında, sarılmak kucaklaşmak ve birbirini affet demekti. İleri gelenlerin (erkânın) küskünleri karşı karşıya getirip sarmaş dolaş olmalarını izlemek demekti. Sıkı mı barışmasınlar? Anadolu İslam’ının güzelliği(yüceliği-içtenliği) karşısında sıkı mı reddetsinler?

Keza Ulusal bayramlarımızda; dolar taşardı meydanlar, stadyumlar coşkulu halk tarafından. Sivili, askeri, merkezi ve yerel yöneticisi ile iç içe organizasyonlarda adam gibi bayramlar kutlanırdı…

Gençliğimin ayak izleri olan Polatlı’da, 19 Mayıslarda tüm stadyumu tıka basa dolduran halkın coşku ile bayram izlediğine tanık bu gözler.

Peki ya günümüzde; günümüzde de durum aynı mı?

Zerresi kalsa ya o samimiyetten, o coşkudan, o birlik beraberlikten.

Kırıntıları kalsa ya! Artık Ulusal birçok bayram ne okullarda ne de halkın coşku ile katılacağı organizasyonlarda kutlanmıyor. Bu milletin en yüce Ulusal Bayramında bile kent meydanına tomarla paraya getirilen popüler kültürün sözde sanatçıları göbecik attırıyor millette. “Haydi, eller havaya” tellallığı ile itibarsızlaştırılan sözde Ulusal Bayram kutlamalarından utanır olduk duyarlı insanlar olarak…

Samimiyet öyle mi?

İliklerimize kadar işlemiş ikiyüzlülük içerisinde her şeyimiz artık. Samimiyetten uzak, popülist, tribünlere oynamak üzere programlı her davranışımız. 18 Mart Çanakkale Şehitlerini Anma gününden örnek vereyim hemen sıcağı sıcağına. Sosyal medyada mangalda kül bırakmayan necip milletimin cengâver insanlarından bahsedeyim. Milliyetçiliği, Osmanlı torunluğunu kimseler bırakmayan; söylemleri ile mangalda kül bırakmayanların uykularını feda edemeyip (çoğunluğunun) kutlama alanlarına gelme zahmetinde bile bulunmadıklarını söyleyebilirim rahatlıkla. Sosyal medyadan kuru sıkılarla tatmin olup yan gelip yatmak en kolayı ne de olsa. Keza en yüce bayramımız olan Cumhuriyet Bayramımızda sözde Atatürkçü-cumhuriyetçi yurttaşlarımızdan nicesinin, sıcak yataktan kalkıp meydanlara inme zahmetinde bulunmadığını da ekleyebiliriz…

Didim kent meydanındaki anma etkinliğine katıldık yârimle.

Ben diyeyim 500, siz deyin 600 kişi vardık meydanda(yarısı da öğrenci). Didim Belediye Başkanı Ahmet Deniz Atabay ve Garnizon komutanı erken saatlerde tören alanındaydılar. Didim Kaymakamının tören alanına çok geç gelişi nedeni ile 11.00 de başlayan etkinlikte ne bir konuşma, ne bir kahramanlık şiiri, halkı coşturacak ne bir söylem; hiç biri yoktu. Salonda devam edilecek anonsu ile çelenkler kondu, alelacele dağıldı alanındakiler! Kaymakamın geç gelişinde belki acil bir durum söz konusu olabilir. Belki bir devlet büyüğünü karşılamak için, belki yüksek makamlardan gelecek bir haber için makamını terk etmemek adına beklemiştir bilemem. Ama halka 10.30 olarak duyurulan etkinliğe otuz dakika geç başlamasının açıklaması bile yaşanan sıkıntıyı hafifletemez. Örneğin ben bir kanser hastası olarak yarım saat bile ayakta kalmakta zorlanıyorum. Böylesi bekletmeler halk olarak kalbimizi kırar, Ulusal coşkudan soğutur bizleri sadece…

 

OZANCA

Tarihin dilinden düşmez bu destan,

Nehirler gazidir, dağlar kahraman,

Her taşı yakut olan bu vatan

Can verme sırrına erenlerindir… Orhan Şaik GÖKYAY 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.