Ahşap Ustası Engin Birsoy, tvDEN'de yayınlanan Emin Aydın'la Baş Baş programının konuğu oldu. Birsoy, "Türkülerden ilham alıyorum" dedi.

(FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYIN)

Kendisini tanıtan Engin Birsoy, "Bu yörenin çocuğuyum. 1975 yılında Aydın'da dünyaya geldim. Makedonya göçmeniyim. Asıl mesleğim teknik ressam. Uzun yıllardır ahşapla ilgilenmeye başladım. 15 yıldır ahşapla ilgileniyorum. Buna hobi olarak başladım. Deneme yanılma yöntemiyle bu işe başladık. Rölyef tarzı sanatım var. Ben çok zor şeyler çalışmıyorum. Herkesin anlayabileceği şeyler çalışıyorum. Ağacın görüntüsünü, insanlara hissettirebilmek istiyorum. Ahşap önce bedenimizi sonra ruhumuzu ısıttı. İnsanoğlu ilk ahşapla tanıştığında onu yaktı. Kereste biçme işinde çalışanların üst ve alt solunum hastalıkları geçirmeyeceğini söylemişti bana ustam. Ahşap ruhumuzu iyileştirir. Benim çocukluğumdan beri gelenekçi bir yapım var. Modern hayata çok da fazla ilgi duymadım. Eski eşyalara hep ilgim vardı. Anneannemin evine gittiğimde ayak bastığım tahtaların gıcırtıları aslında ne kadar güzel bir melodiymiş. Şimdi onları hep arıyoruz. Şehir hayatından köylere doğru bir göç var. Bir köy hayatı oluşturmaya çalışıyorlar. Benim bir ay uğraştığım çalışmalarım olmuştur. Bu iş tamamen el işçiliği. İşçilik maliyeti ortaya çıkıyor. Bunlar hayatımızda unutulmaya yüz tutmuş meslekler grubuna girmeye başladı. Devletimizin bu konuda teşvik projeleri var" dedi.

"ÇALIŞMALARIM ÖNCE HAYAL DÜNYAMDA BİTMİŞTİR"

Unutulmaya yüz tutmuş mesleklerin tekrar canlandırılması adına Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB) vasıtasıyla devletin teşvik projesi olduğunu söyleyen Birsoy, "Biz galiba medyayla fazla uğraşmaktan bunlara vakit ayıramıyoruz. Ben bu işe başladım 30'lu yaşlardayım. Ben bu işe ilgi duyarak başladım. Kurs ve kursiyerler boyutu olmalı. Bu işin altyapısı oluşmalı. 13 yaşında bir oğlum var atölyede yanımdan ayırmak istemiyorum. Onun da ilgisi var. Yaptığım özgün çalışmaların tamamında bir kompozisyon vardır. Bir çalışma yapılmadan önce benim hayal dünyamda bitmiştir. Adı da konmuştur. Son şekli de budur. Bir belgesel izlemiştim. Pekmez yapıyorlardı. Şive buraların konuşmasına benziyordu. Tavas'a bağlı Aydoğdu Mahallesi'nde çekildiğini öğrendim ve çocuklarımı alıp oraya gittim. Tanımadığım bir yerdi. Muhtarın kapısını çaldım. Benim izlediğim belgeseldeki ağabeyin rahmetli olduğunu öğrendim. Onun kardeşiyle tanışma fırsatım oldu. Anadolu sevdalısı bir insanım. Özümüzdeki var olan misafirperverliği yaşamak ve yaşatmak istiyorum. Ben pekmez istedim amca da kalmadığını söyledi ve dert edindi. Güzel sohbetle ayrılarak başka bir eve geçtik. Orada da iyi karşılandık, aradan kısa bir zaman sonra pekmez kalmadığını söyleyen amcanın eşi geldi ve elinde pekmez vardı. Amcam eşine bu pekmezi o çocuğa yetiştir demiş. Ben bu pekmezi uzun yıllar muhafaza ettim. Bu durum beni çok etkiledi. Bu pekmezin Kara Osman'dan yapıldığını öğrendim. Gara Osman adını koyduğum bir ahşap tablo yaptım. Ne zaman tabloyu görsem o amca ve teyze aklıma geliyor" dedi.

"AHŞAP TOZU RAHATSIZ ETMİYOR"

Türkülerden ilham aldığını söyleyen Birsoy, "Ben çalışmalarımda zeytin temasını kullanmaya başladıktan sonra zeytinin faydalarını inceledim. Ben bir zeytin tablosu yaptım. Etrafında da taş figürleri koydum. Zeytin, taş değirmenlerle ezilirdi. Tabloda da zeytinin taş ile münasebetini anlatmak istedim. İsmini de evvel zamanda koydum. Ben atölyeye girdiğimde türkü dinlerim. Türkülerin motive edici bir yapısı vardır. Türkülerin hikayesi vardır. Hikayesini de bildiğim türküyü dinlersem etkileniyorum. Türkülerden ilham alıyorum. Ahşap tozu rahatsız etmiyor. Her tablomun bir hikayesi vardır. 2018 yılında bir çalışma yapmıştım. Adnan Menderes Müzesi'nde sergileniyor. Zeytin Dalı Harekatı kapsamında yaptığım bir çalışma da Recep Tayyip Erdoğan'a verildi. Resimli ahşap yapma sanatı çok farklı. Ressamlık mutlaka olması gerekir" dedi. (ARİF YILMAZOĞLU)