Takip Et
  • 22 Haziran 2022, Çarşamba

NAM(US)LU!

Umudumu filizlendirecek kapının önündeyim. Anahtar elimde ancak kapıyı açmaya cesaretim yok. Yıllar önce umutlarımı yaşatan bacım, köşesini bir daha doldurulmamak üzere boş bırakmıştı. Yapabilirsin diye kendimi telkin ederek kapıyı yavaşça açtım. Her bir adımımda içimi korku sarıyordu. Yaşanmasını istemediğim tüm çığlıklar kulağımda çınlıyordu. Annemin nasıl olur da cesaret edersin , nasıl yaparsın deyişleri… Zihnimde kalmasını istemediğim anılarım gözlerimin önünden film şeridi gibi geçiyordu. Havanın sıcaklığı ile kuruyan ağzımı ıslatmak için bahçemizden eve yürümüştüm. Oğul diye seslenirken bile sakinliğini koruyan annemin haykırışları beni endişeye düşürmüştü. Tokmağı bir çırpıda açıp, içeri girdim. Bacımın gözyaşları içinde bakışlarını bana çevirmişken annemin bu kara lekeyi yüzümüze nasıl sürersin, hatanızı neden karnındaki çocuk… Bu sözleri duymamla başımdan vurulmuşa dönmüştüm. Bir hışımla baba yadigari duvarda asılı tüfeği bacıma doğrulttum. Nasıl patladığını anlamadan oğul ne yaptın demesi ile birden kendime geldim. Ve şimdi her adımımın, hatamı bana bir kere daha hatırlatıyor olması… Vicdanımın sesi kulaklarımı tıkamama rağmen yeterli olmaması daha da canımı acıtıyordu.

Satırların içimde büyüttüğü üzüntü asla telafisi mümkün olmayan şeyler için daha da acıtıyordu. Okuma hayallerine ulaşmak için canla başla çalışan kardeşimin, kendini bilmez birinin ona saldırması üzerine hayatını sonlandırmam mıydı abilik? Bacının derdine ortak olamayan, ilk onu mu suçlayandı abilik?

Yaşanmış hikayeleri satırlara yüklemek zor olsa da acıları yaşamanın ne kadar zor olduğu tarif edilemezdir. Ancak Türkiye’de her on kadından dokuzu ailesinin korkusu üzerine hayatını sonlandırıyor ya da başkaları tarafından sonlandırılıyordu. Acı ama gerçek. Peki ya biz ne zaman özgür olacağız? 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.