Gazeteci Emin Aydın’ın hazırlayıp sunduğu “Baş Başa” programına Bireysel Dönüşüm Koçu Güler Deniz katıldı. Zeytin Ağacı dizisiyle bir anda Türkiye’de popüler olan aile dizimi ve açılımlar konusunda enteresan bilgiler veren Deniz, kendi hayatıyla ilgili verdiği örnekle herkesin hayret etmesine neden oldu.

“BİLİNÇALTI BİR ÇÖPLÜK GİBİ”

Emin Aydın’ın sorusu üzerine bireysel yaşam koçluğu hakkında bilgi veren Deniz, “Bireysel Dönüşüm Koçu, insanlara sadece yaşamda kendinde göremediği yanlışları, atmak isteyip atamadığı, cesaret edemediği adımlarda içindeki potansiyeli hayata çıkaran demek. Yardımcı olan demektir yani. Burada danışmanlık gibi değil, koç sadece kişinin kendindeki yanlışları görüp doğrularını bulmasına yardım eder. Bilinçaltımızın kapsamında bizim doğduğumuz andan itibaren ve kolektif hafızadan gelen birçok kalıbımız var. Yani kocaman bir çöplük aslında bilinçaltımız. Maalesef duyduğu her şeyi kaydediyor. Koçun görevi, orada kayıtları değiştirerek, kişinin oradaki yanlışları fark ederek hayatını değiştirmesine dönüştürmesine, bir nevi ayna olmak” ifadelerini kullandı.

“GENETİK MİRAS 64 KUŞAK GERİYE KADAR GİDİYOR”

Genetik aile mirası hakkında da merak edilenler hakkında konuşan Güler Deniz, “Genetik bilinç altının 64 kuşağa kadar gittiğine şahit oldum. İlk 7 kuşak çok etkiliyor. 14’e kadar çok etkiliyor. Ama bazı çalışmalarda, 64’e kadar atalarımızın yaşanmışlıklarının bizi etkilediğine şahit oldum, alan çalışmalarında” diye konuştu.

AİLE DİZİMİNİN KÖKÜ NEREDEN GELİYOR?

Aile dizimi konusunda merak edilenlere de açıklamalar yapan Deniz, “Alman Psikolog ve Psikiyatr Bert Hellinger, Alman Nazi olayları sırasında Yahudilere uygulanan soykırımdan, vahşetten kaçarak, kendi mesleğini bırakıp Afrika Zulu yerlilerinin yanına yerleşip orada rahiplik yapmaya başlıyor. Orada uzun süre kalıyor. Zulu yerlilerindeki ayinleri izliyor ve şaşırıyor. Çünkü Zulu yerlileri hastalara da, ölmek üzere olanlara da, yaşlılara da farklı farklı ritüeller yapıyor ama ne yaparsa yapsın, Bertelingel’in dikkatini çeken hep ataları onurlandırıyorlar. Ölmek üzere olanların bile iyileştiğine şahit oluyor. Bunun muhteşem olduğunu düşünüyor.

“ACISINI KUSAN İNSANLAR TEKRAR YAŞAMA DÖNÜYOR”

Kendisi de bir psikolog psikiyatr olduğu için bu bilgileri toparlayıp psikodrama ile birleştirerek ülkesine dönüyor. Bunu yakınlarına uyguluyor. Oradaki dönüşümleri, o acıyı kusan insanların tekrar yaşamla buluşmasına şahit olunca alanı genişlettikçe, bir nevi tabii o dönemde biraz tepki de görmüş meslektaşlarından. Ülkede bu işi yapmasına izin verilmemiş. Farklı bir ülkede bu sistemi geliştirerek dünyaya hediye eden çok değerli bir insan.

RUHUN HAREKETLERİ

Şuanda da aile dizilimi sistemi dünya çapında her ülkede çok farklı. Yıllardır yapılıyor. Farklı farklı isimler verildi ama  Hellinger’in kaynağı ana kaynaktır. Buradaki amaç sadece aile sistemindeki sıra düzeni, sevgi düzeni, duygu düzeni der Bert Hellinger. Ruhun hareketleri der. Tabi şuanda herkes kendinden de bir şeyler katarak birçok aile sistemi, aile konstellasyonu, psikodrama karıştırarak, kaderin motifleri gibi değişik isimler altında bu teknik farklı farklı uygulanıyor” diye konuştu.

AİLE DİZİMİ İÇİN KİMLER EHİLDİR?

Gazeteci Emin Aydın, uzun yıllardır bu konunun dünyada ilgi odağı olduğunu, Türkiye’de ise son yıllarda popülerleştiğini belirterek, aile dizimine kimlerin ehil olduğunu, nasıl yapıldığını ve doğrusunun ne olduğunu sordu.

Bireysel Dönüşüm Koçu Güler Deniz, soru üzerine şunları kaydetti:

“10 YILDIR BU KONULARLA UĞRAŞIYOR”

“2014 yılından beri bu işlerin içindeyim. Öncelikle kendimle ilgili bazı soru işaretlerini bulmak için farklı tekniklerle birlikte aile dizimi karşıma çıktığında çok şaşırmıştım. Hayatımda çoğu şeyi onunla fark ettim. Benim aile dizimi eğitimim 3-5 yılı bulmuştur. Hem uygulayıcı hem eğitim sürecim devam etmişken, şuanda iki günlük eğitimlerle bu bilgiler aktarılarak ve uygulayıcılar oluşturuluyor. Alma verme dengesinde kişi bir şey yapıyor. Karşılığını talep etmek durumunda ama acaba yeterli donanım var mı?

AİLE DİZİMİ NASIL YAPILIYOR?

Mesela siz geldiniz bir açılım yapacağız. Ne yapıyoruz? Talep ettiğiniz konu ile ilgili sizin kaderinizde bir bohçayı açıyoruz. Ya da kilitli bir sandığı açıyoruz. O sandıktaki eski şeyleri çıkarıyoruz. Döküyoruz ortaya yere. Belki de sizin canınızı çok acıtan şeyler de çıkabilir. Hatıralar çıkabilir, anılar çıkabilir, bilmediğiniz sırlar çıkabilir. Ama bu açılan sandığı tekrar toplayamıyorsan, işte orada ayrı bir travma yaratırsınız. Şunu söylemeliyim ki aile diziminde ruh çağırma falan asla yoktur. Bu konuda kamuoyu yanlış bilgilenmiş olabilir. Biz orada sadece bilgi donanımını, gelen kişinin hayatını ne etkiliyor, tarihinde, kariyerinde, anne-babadan atalardan neyi aldığı, hangi bilgi donanımıyla, hangi karma ile geldi de bu yükün altında eziliyor? Biz bunu gelen kişinin kolektif hafızasındaki bilgiyi alıyoruz.

“BEN KİM İÇİN ÖLDÜM?”

Güler Deniz, kendi aile dizimindeki kariyer açılımı izleyenlere aktardı: “Konya kültüründe doğmuş bir kadınım. Kadın pek çalıştırılmaz, ikinci planda kalır. Yıllarca da özel sektörde eşimle çalıştım. Ancak hiçbir zaman kariyerimde yükselme gibi bir durumum, amacım olmadı. Çok para kazanma isteğim olmadı, hep eşime bir dua, oğlumun arkasından bir dua ederek geçti. Bu işlerin kendime çok katkısı olduğu için talep edenlerle yapmak isterken, bu işi yapayım dedim, para da kazanayım dedim. Para alamıyordum mesela. Utanıyorum, alamıyorum. Hak etmediğimi düşünüyormuşum. Kariyer açılımı yapınca baktık alanda ‘Ben kim için öldüm’ diye feryat eden birisi var. ‘Ne için feda ettim kendimi? Ne devlet, ne ailem onurlandırmadı beni.’ Ben bilmiyorum böyle bir şey. Ben de annemlere sorunca bu benim büyük dedem, baba tarafından. Asker olarak Suriye’ye gitmiş. O zamanlar Arabistan-Suriye savaşı varmış. Şehit düşüyor ama cesedi bulunmuyor. Devlet kayıtlara kayıp olarak işlemiş, şehit ya da gazi unvanı da verilmemiş. Dedem de köyün ağası, mal mülk ondan geliyor. Kariyer düzleminde onun isyanı, âhı kariyerin önünü kapatıyor. O vefat ettikten sonra dul kalan eşi de vefat ediyor. Bu olaylar da benim bereket kanalımı kesiyormuş. İşte bunları görüp, fark edip, onları onurlandırmak…” (SELİME AYDEMİR)