"Çok güzel kararlar aldım, muhtemelen uygulamam"
27 Şubat 2016, CumartesiTweet |
"Yıldız Tilbe kafası" diye bir şey var. Bu benim tespitim değil. Olan, bilinen bir şey. Yüz binleri peşine takıyor hani azımsanamaz da... Youtube kanalına bakacak olursak; diğer şarkılarına kat kat fark atıp, tek başına iktidar olan şarkısının adı "Kafam Hafif Dumanlı" 48 milyon görüntülemeye sahip. "İnternetim çok gitmesin" diye düşünüp; bir kere indirip, on kere dinleyenler de vardır elbet. Bizim jenerasyonun iki hastalığı var zaten. Biri internet paketi, diğeri de aşk acısı. Acının merhemi belli. E "çare Yıldız Tilbe" diye bas bas bağırıyorlar televizyonda, internette. Boşuna mı?
Yukarıda bahsettiğim şarkısını bilirsiniz zaten. "Yine her akşam gibi bu akşam da yalnızım" diye başlar, "Şu an yanımda olsan sana neler söylerdim" diye devam eder ve "Biraz ümidim olsa ömür boyu beklerdim" diye sona erer. Evet, sanırım dilinize dolamayı başardım şu an! Ama konumuz şarkısı değil. Yazı bitsin şarkıyı söylersiniz. Sosyal medyayı da pek yakından takip ediyor kendisi. Twitter'da fenomen, periscope'ta canlı yayın yapıyor falan... Aklıma geldikçe birkaç doz twitini okuyanlardanım ben de.
YOK BİR ŞEY
Geçenlerde "Çok güzel kararlar aldım, muhtemelen uygulamam" yazmış. Çok hoşuma gitti. Kendimi buldum resmen. "Ehe! Tıpkı ben!" dedim. Benim kafamın içinde milyon tane düşünce gezer durur. Saçma sapandan, aşırı mantıklıya kadar geniş bir skalam var. Beynimi sörf tahtası niyetine kullanan bir sürü düşünce... Tabii ki sizde de öyledir ama neticede ben kendiminkini anlatmak zorundayım. İşte bu düşüncelerden bazılarına biraz daha fazla odaklanırım. Şöyle ki; planlarla, programlarla, olayın gidişatı ve sonucuyla senaryoyu yazar, oyuncuları ayarlar, bu filmi çekerim! Hatta o anda kendimi fazla kaptırıp,gülümsememe engel olamadığım da çok olmuştur. "Niye gülüyorsun" diye sorsalar "Başardım" mı diyeceğim? Hayaller böyleyken, hayatlarda icraat yok; neyi başarmış oluyorum ki? Dolayısıyla "Yok bir şey" en sevdiğim cevaplar arasında yer alıyor.
'MUTU SON' SENİN HAYALİN OLABİLİR
Sanırım o bahsedilen "güzel kararlar"ın büyüsü bozulacak diye korkuyoruz. Çünkü insan ister istemez güzel planlıyor. Kenarlarında mis kokulu çiçekler olan düz yollar çiziyorsun kafanda, hiçbir engebeli yerden geçmek de yok. Dümdüz yürüyüp de hedefine ulaşabilen varmış gibi... Kahrını çekmeden, sefasını sürebilecekmişiz gibi... Cesaret ve özgüven, insanın en büyük ihtiyaçlarından sadece ikisi. Sorsan, hepimiz az buçuk özgüvenliyiz. Neye göre, kime göre? Önemli olan kısmı burası fikrimce. İnsanın bir hedefi, rotası olmalı ki, saksı gibi yaşamasın; bir şeyler için mücadele etsin. Bırak yollar yorsun seni. "Git git bitmedi" diye sızlanıver ne olmuş? Belki de ilk defa kendin için yaptığın bir şey, bir zahmet gözüne batmayıversin. "Mutlu son" yazısını bilirsin. Onu görünce yüzünü direkt bir tebessüm kaplar, inanırsın. O "mutlu son" neden seninki olmasın? Bir de o zaman nasıl güleceğini düşünsene! Kahkaha atarım ben yahu! "Zafere giden yolda çekilen çile kutsaldır" klişesine inanmayalım da neye inanalım yani? Bence kemerlerimizi takıp, uçuşa geçme vakti gerçekten geldi. Bir ağız dolusu "başardım" diyemeyeceksek, kimse bana saksı olmadığımızdan bahsetmesin lütfen.
***
Bu arada geçen haftaki yazım için bir değil, iki değil, üç değil, tam dört tane mail aldım. Tabii mail için belirlediğim konsepte uygun mesaj atan birçok arkadaşım da oldu. Onlara da dediğim gibi "Bunu saymıyorum, yine beklerim." Sonuç olarak "Gelen Kutusu(4)" sevgili okurlar. İyi dilekleriniz için teşekkür ederim. Hoşçakalın!