“SEN” KİMSİN?
14 Ağustos 2017, PazartesiTweet |
Yazın ortasında, güneşten kavrulmuş suya hasret kalınan bir zamanda tabiat ananın beklenmedik bir lütfu insanoğluna (tabi anlarsa). Gökyüzünden toprağa ulaşma telaşıyla hızla dökülen damlalar -kimine göre çocuğuna hasret bir ana kimine göre yarini yıllardır görmeyen nazlı aşık, kimine göre ise romantizmden uzak gayet gerçekçi bir gaye ile rüzgar ve yağmur elbirliğiyle dünyanın tozunu,kirini almak istercesine- Peki ya gitgide çirkinleşen insanın kirlenen ruhu?
Kara bulutlarla kaplı gökyüzünden boşalan yağmurun sesi hüzne benzer bir yumru oluşturmuştu göğsümde. Kendime pay çıkardığım bir manzara ile karşı karşıyaydım. Yağan yağmura esen rüzgara karışmak istedim. Ya da as-lında ruhum bu tablonun içine göçtü bile. Ondan başka kim anlayabilirdi ki beni ya da benim dışımda onu?
Tabiat ananın cömertliği elbetteki mutluluk vericiydi. Fakat cömertliğinde gizlenen hırçınlığı farketmemek el-de değildi. Nasıl olmasın ki? Onun evlatları benimse umutlarım suda eriyen kar tanesi misali yok olup gidiyordu. Umut bağladığım, güvendiğim insanlık, gelecek nasıl kurtarılabilirdi ki? Benim için değil senin için değil hepimiz için bir yol...
Bir çocuk küçücük henüz, tertemiz, delidolu bıraksan uçacak. Ama bırakamıyorsun, korkuyorsun en yakında-kinden. Bakmaya kıyamadığın, yere göğe sığdıramadığın evladının ziftleşen zihinlere, nerden geldiği bilinmeyen 3. tür canlılara yem olmasından korkuyorsun. Onun çocukluğunu çalıyorsun, en güzel duygusunu alıyorsun – GÜVEN-sizliği öğretiyorsun.
Bir genç umut dolu, gelecekle ilgili nice planları var. Dimdik, gururlu. Önüne konulan tüm engelleri aşıyor, sı-navlar, diplomalar, sertifikalar, stajlar... Sonrasında onun hakkettiği işe girebilmesinin tek koşulunun kalın enseli biri-nin önünde eğilmek, bükülmek olduğunu öğretiyorsun. Onun gençliğini çalıyorsun, EMEK’e olan inancını alıyorsun, Çocuklarına anlatacağı erdemli duruşunun yerine yıllar boyunca kambur gibi taşıyacağı onursuz bir sırra sebep olu-yorsun?
Bir kadın neşeli, elindekini de yüreğindekini de paylaşmayı bilen, ruhundaki coşkuyu gülüşüyle ele veren. Birilerinin kirli bakışları, bir diğerinin lağım gibi dökülen sözleri sana referans oluyor. Ve sen o kahkahaları tutsak ederken, yürekten sunduklarına set çekerken ona -SEVGİ-sizliği öğretiyorsun.
Bir köpek gözleri dalgın biraz da şaşkın, önceki zamanları düşünüyordu, toprağı ve suyu bir de insaflı insanlara muhtaç kalmadan doyduğu günleri. Doğal ortamını elinden alarak, betona çevirdiğin toprakların senin olduğunu düşünerek ona YAŞAMAMAYI öğretiyorsun.
Sen kimsin biliyor musun?
Çocukların çocukluğunu yaşamasına engel olacak durumlarla mücadeleyi kendine görev bilmeyen,
Ülkede ve dünyada işsiz, evsiz, aşsız insanların varlığını bile bile, adaletsizliğe sebep olan koşulları göre göre, sırf kişisel çıkarlarını ön planda tutarak hareket eden ve çirkefliğe, hırsızlığa, emek sömürüsüne ses etmeyen,
Kadının gülüşünü hapsetmeye, giyimini şekillendirmeye, hareket alanına sınır koymaya, düşünmesine engel olmaya kararlı bir toplumda; onu savunamayan, aynı şekilde kısıtlamaya çalışan, sohbet masalarından yükselen kah-kahalarda onu kullanarak küfürler eden, şakalar yapan kadın ya da erkek,
Kendini dünyanın hakimi sayan insan ırkının doğaya ve hayvanlara artan zulmünü görüp de bunun mücadelesinde bulunmayan, herkes
Sözün kısası her bireyin değerlerini, vicdanını ve insanlığını sorgulama vakti geldi de geçiyor. Kötülüğün karşısında sandığımızdan çok daha güçlüyüz.