Mavi Gözlü Dev 117 yaşında
17 Ocak 2019, PerşembeTweet |
Sevgili Denge okurları,
Kalbi kaleme akan şairlere gelsin bu yazı..
15 Ocak 2019... Türk Edebiyatı'nda büyük bir öneme sahip olan Şair Nazım Hikmet Ran 117.yaşında.
"Ben bir insan,
ben bir Türk şairi Nazım Hikmet
ben tepeden tırnağa insan
tepeden tırnağa kavga, hasret ve ümitten ibaret..."
Mavi Gözlü Dev olarak bilinen Nazım Hikmet Ran'ın yaşamı ve şiirleri edebiyat camiasında her zaman ses getirdi. Kimileri onun şiirleriyle haykırdı aşkını sevgiliye, kimileri haksızlıkları, iyilikleri, yiğitlikleri, akıp giden bir yaşamı anlattı.
Yaşam öyküsü, başarıları, davaları, sürgünleri..,
Nüzhet Hanım'a,
Piraye'ye,
Vera'ya olan aşkı...
Tüm hayatı içimizi ürperten "ne güzel yazmış ama" dedirten şiirlere vesile oldu. Rahmetle anıyor, ışıklar içinde olmasını diliyorum..
YAŞAM ÖYKÜSÜ
Hikmet Bey ve Celile Hanım’ın oğlu Nâzım Hikmet, aslen 20 Kasım 1901 olan doğum tarihi ailesi tarafından sene kaybetmemesi için 15 Ocak 1902 olarak kaydettirildi. Babası Hikmet Bey, çeşitli illerde valilik yapmış olan Nâzım Paşa’nın oğludur. Osmanlı Hariciyesi’nde çeşitli memurluklarda ve Matbuat Umum Müdürlüğü görevinde bulunmuştur. Annesi Celile Hanım ise, dilci Enver Paşa ile Leylâ Hanım’ın kızıdır. İlk kadın ressamlarımız arasında anılan Celile Hanım, kültürlü, sanatçı ruhlu bir kadındır…
Küçük Nâzım ilk eğitimini annesi ve sıkça şiirli toplantılar düzenleyen, kendisi de bir mevlevi şairi olan büyükbabası Nâzım Paşa’dan alır. Ve henüz on bir yasındayken ilk şiirini yazar. Orta öğrenimini Galatasaray ve Nişantaşı Sultanilerinde gören Nâzım, 1915 yılında Bahriye Mektebi’ne girer. 1918 yılında ilk kez bir dergide şiiri yayınlanır. Bu bir aşk şiiridir. Ancak, İstanbul’un işgaliyle birlikte aşk şiirleri yerini yurtsever nitelikte şiirlere bırakır.
Mezuniyetine üç ay kala geçirdiği bir hastalık nedeniyle Bahriye’den ayrılır. Bir grup arkadaşıyla Anadolu’ya geçer. Ankara Hükümeti’nin görevlendirmesiyle arkadaşı Vâlâ Nurettin ile birlikte Bolu’da öğretmenlik yapar. Daha sonra kısa aralıklarla iki kez Moskova’ya gider. İlkinde iki yıl kalır.
Rusya’da gerçekleştirilen ihtilale tanık olur. Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi KTUV’da ekonomi-politik öğrenimi görür. İkincisiyse kürek cezası aldığı dava nedeniyle zorunlu bir göçmenliktir. Bu kez, daha önce öğrenci olduğu üniversitede çevirmenlik ve asistanlık yapar. Ceza Yasası’ndaki değişiklik nedeniyle 1928 yılında ülkeye döner. Kısa bir süre cezaevinde kaldıktan sonra serbest bırakılır.
Çeşitli gazete ve dergilerde yazıları, şiirleri yayınlanır. Kitapları basılır. Siyasal ve entellektüel yaşamda aktif bir rol üstlenen ünlü bir şairdir. Şiirleri ders kitaplarına girer, oyunları devlet tiyatrolarında oynanır ama kovuşturmalardan da kurtulamaz. Sık sık gözaltına alınır, yargı önüne çıkartılır. Onun etkileyici gücü ürkütmektedir kimi çevreleri. Düzmece davalarla yaşamının on yedi yılı hapishanelerde geçer. 1950 yılında ulusal ve uluslararası düzeyde düzenlenen kampanyalar sonunda çıkarılan Genel Af Yasası’yla serbest kalır. Ne var ki yaşamına yönelik komplolar nedeniyle yeniden yurtdışına çıkar. Ve ölene dek yurduna, halkına, sevenlerine hasret şiirleri yazacağı göçmenlik yılları başlar.
Bu dönemde Uluslararası Barış Ödülü sahibi bir sanatçı olarak barış hareketi içinde aktif olarak yer alır. Dünya Barış Konseyi Başkanlık Divanı’na seçilir. Şostakoviç’e, Şarlo’nun yaratıcısı Charlie Chaplin’e ve Fransız Parlamentosu Başkanı Eduard Heriot’a Uluslararası Barış Ödülü’nü veren jürinin başkanlığını yapar. Cezaevi yıllarından kalan hastalıklar onu rahat bırakmaz ve acılı yüreği 3 Haziran 1963 günü sabahı Moskova’daki evinde durur.
"Bazen önemli olmamalı gidecek olan ya da gelmeyen. Çünkü bazen, başlaman gerekir her şeye yeniden."
Şiirle kalın, hoşçakalın..