Takip Et

SON DAKİKA

Tezcan: Gelinen nokta, Türkiye’nin 100 yıllık demokratikleşme hattından 180 derece geriye dönüştür

5 Ocak 2017, Perşembe 15:39

     


CHP Genel Başkan Yardımcısı Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, Türk tipi başkanlık sistemine neden karşı olduklarını, hazırladığı "Anayasa Değişikliği Ne Getiriyor - 30 Soru 30 Cevap" başlıklı çalışma ile halka anlatacaklarını söyledi.

 (FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYIN)

Başkanlık önerisine karşı olmalarının nedenlerini anlatan Tezcan, getirilen sistemin, düzeltilebilecek, iyileştirilecek bir sistem olmadığını, ABD’deki gibi demokratik başkanlık sistemi değil, adına çekindikleri ve utandıkları için başkanlık bile diyemedikleri, “cumhurbaşkanlığı” diyebildikleri bir sistem olduğunu söyledi.

Başkanlık sisteminin sert kuvvetler ayrılığına dayandığını, yasama, yürütme ve yargının birbirinden tamamen ayrı olduğunu söyleyen Tezcan, "Bu aşamada burada birbirlerini denetleme mekanizmaları vardır. Önerilen sistemde ise bütün

yetkiler bir kişinin (Cumhurbaşkanının) elinde toplanıyor. Bu sistem bir başkanlık sistemi değildir. Açıkça, diktatörlük , tek adam rejimi önerilmektedir. Gelinen nokta, Türkiye’nin 100 yıllık demokratikleşme hattından 180 derece geriye dönüştür, bir kırılma noktası. O nedenle bu bir “karşı devrim” anayasasıdır."

BAHÇELİ'DEN BEKLEMEYECEKLERİ FIRSAT BULDULAR

Cumhurbaşkanı zaten “fiilen” kullandığı bu yetkiler için neden “anayasal güvence”ye gereksinim duymasının nedenlerini de anlatan Tezcan, şöyle devam etti:

"Fiili durum, anayasal güvence altına alınmadığında, bir gün gelir sona erebilir. Bir gün parti içi dengeler bozulur, biri çıkar der ki, 'Ben seni tanımıyorum, anayasa bu yetkileri bana veriyor, kullanamazsın' diyebilir. Saray darbesiyle Davutoğlu’nu devirdi ama bir gün gelir deviremeyeceği biri çıkabilir. Onun için diyor ki tam fırsat elimdeyken, gücümün doruğundayken ben bunu yapayım, bir daha bu güçler elimden gitmesin. Sayın Devlet Bahçeli de hiç ummayacağı ve beklemeyeceği bir fırsat verdi kendisine. Ve şimdi, 20 Temmuz darbesinin hukuku yaratılmak isteniyor. Her darbe kendi hukukunu yaratır. 60 darbesi kendi hukuku ve anayasasını yarattı, 12 Mart, 12 Eylül darbesi kendi anayasasını yarattı. 15 Temmuz darbe girişimine millet olarak karşı çıktık ve darbeyi başarısız kıldık. Ama 20 Temmuz OHAL darbesi ile Türkiye yeni bir darbe dönemine girdi. 20 Temmuz OHAL rejimi bir darbe rejimidir. Parlamento hukuku ve anayasal sistemi boşa çıkaracak şekilde fiilen yetkileri kararnamelerle Türkiye’yi yönetecek bir kişiye teslim ettikleri düzen yarattılar. "

EGEMENLİĞİN HALKTA OLMASI, SEÇİM İÇİN YETERLİ MEKANİZMA DEĞİL

Cumhurbaşkanını halkın seçtiğini ancak egemenliğin halka ait olması için seçimin tek başına yeterli bir

mekanizma olmadığına dikkat çeken Tezcan, şöyle devam etti:

"Egemenliğin yansıması olan erklerin (yasama, yürütme, yargı) kullanılma biçimi de en az o kadar önemlidir. Cumhurbaşkanı, geçerli oyların çoğunluğuyla seçilir. Bu, milletin yüzde 51’inin altındaki bir temsil oranıyla dahi seçilebileceği anlamına

gelir. Ayrıca partili sıfatı ve yürütme organının başı olması nedeniyle milletin tümünü değil, belirli bir siyasi görüşe sahip kısmını temsil edeceği açıktır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, iktidar ve muhalefetiyle her zaman

milletin çok daha büyük bir kesiminin iradesini temsil eder. Bu çerçevede milletin egemenliğini en geniş şekilde yansıtabilen ana organ meclistir. Ayrıca egemenliğin millete ait olmasının bir diğer güvencesi, egemenliğin kullanımının (erklerin) dağıtılmış olmasıdır. Yasama, yürütme ve yargı erkleri birbirini denetleyecek şekilde ayrılıp, anayasal zeminde birbirini denetleyebildiği ölçüde egemenliğin tek elde toplanması önlenir. Bu da egemenliğin millette olmasının

güvencesidir. Yapılan teklifle tek elde toplanan egemenlik, artık millete ait değildir. Şahsa aittir."

GÜÇLER AYRILIĞI KONUSU

Söz konusu rejimin, güçler ayrılığı rejimi olmadığını da kaydeden Tezcan, "Güçleri bir kişinin

(Cumhurbaşkanı'nın) elinde toplayan bir rejimdir. Cumhurbaşkanı'nın hem yürütmeyi hem yasamayı hem de yargıyı

eline geçirdiği bir dikta rejimdir. Önerilen rejimde denge ve denetleme mekanizmaları yoktur.

Sistem Cumhurbaşkanı'nda toplanan yetkilerin hiçbir şekilde sınırlanmaması üzerine kurgulanmıştır. Başkanlık sistemlerinde

denge-denetleme mekanizması olarak çalışan, Meclis'in onama yetkileri, meclisle başkan seçimlerinin ayrı tarihlerde yapılması, fesih yasağı, bağımsız yargı gibi kurumlar, sistemin tıkanma sebebi 15 Temmuz’dan sonra başkanlık sistemi ile ilgili sorunu gündeminden tamamen çıkarmış olan AKP; OHAL uygulamaları ile fiilen bu rejimini yerleştirdi ve şimdi bunun anayasal meşruiyet zeminini yaratmaya çalışıyor. Ama askeri bir darbe yok ortada, sivil bir iktidar var işbaşında...

Bu bir 'apoletsiz' darbe. Hitler de askeri darbeyle gelmedi. Hitler de aynı şekilde parlamentodaki gücü ve yetkisini kullanıp sonra parlamentoyu devre dışı bırakarak diktatör olarak ortaya çıktı. Dünyada diktatörlerin tamamı askeri darbeyle gelir diye bir kural yok. Mussolini de askeri darbeyle gelmedi. Buradaki darbeden kasıt, parlamento yetkilerini yok sayan ve sistemin denge-fren mekanizmalarını ortadan kaldırıp, bir kişide yetkileri toplamadır." (SUAT DENİZ)

BÖLGENİN EN BÜYÜK REZİDANS PROJESİ: GOLD TOWERS...







 
Son Eklenen Haberler