Takip Et

SON DAKİKA

Farklı hayatlar

29 Ocak 2015, Perşembe 15:33

     


Denge Gazetesi olarak çok yönlü kişiliği ile Aydın’da pek çok kişinin tanıdığı Buharkent Ziraat Odası Başkanı Naim ÖZDAMAR ile bir söyleşi gerçekleştirdik.

 (FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYIN)

Mehmet Ali Cintosun: Buharkentli misiniz?

Naim ÖZDAMAR: Buharkent doğumluyum. Terzi bir baba ile çiftçi kızı bir annenin ikinci çocukları olarak dünyaya geldim. Ailemiz Ortakçı kökenli. İlkokulu İstiklal İlkokulunda okudum. Burhaniye Ortaokulunun ise üçüncü dönem mezunlarındanım.

Mehmet Ali Cintosun: Hep tarımla mı uğraştınız?

Naim ÖZDAMAR:Hayır, 1970’li yılların başı Türkiye’de öğretmen açığı bir hayli fazlaydı. Fakat Öğretmen Okullarının da kapasiteleri kısıtlıydı. Her yıl her ilçeden birkaç ortaokul mezunu öğrenci ancak yatılı olarak sınavla kabul edilebiliyordu. Bolu Erkek Öğretmen Okulu’nu üç arkadaş kazandık. 13 yaşında çocuklarız. Bavullarımızı aldık, trenle önce Sakarya Arifiye istasyonuna, sonra otobüsle Bolu’ya. Artık karnımızın doyacağı meslek belirlenmişti.

O yıllar sancılı yıllar idi. Türkiye’nin üzerinde oyunların daha fazla tezgâhlandığı, gençlerin ve öğrencilerin önce okul içi, daha sonra sokak ve ardından silahlı çatışmalara çekildikleri dönemler.1966-67’de başlayan üniversite olayları için yatılı okullar özellikle öğretmen okulları uygun alanlardı. Her ideoloji gelecekteki kadrolarını oluşturmak için öncelikle öğretmenlere ihtiyaç duymakta idi. Önce okul öğrenci örgütü seçimleri ile başlayan bölünme daha sonra keskinleşti. Ülkücü kesimin karşısında Maocu, Leninci gibi değişik fraksiyonlar türedi.

Fakat o yılların olumlu tarafları da vardı. Zaten öğretmenlerimiz seçilmiş, performansı yüksek kişilerdi. Bizlere öğretmenlik sevdasını aşılarken okumayı da sevdirdiler. Aylık 100 lira harçlığımın nerdeyse yarısını kitap alımına harcardım. Daha öğretmen okulundan mezun olmadan kitaplığım oluşmuştu. Mezuniyet yılı olan 4. sınıfa geldiğimizde olaylar bizi ülkücü grubun okul liderliğine yükseltti. Hükümet de 1. Ecevit Hükümeti. Okulun idari kadrosu sol görüşlü öğretmenlerden oluşunca ülke sathındaki tüm öğretmen okullarında olduğu gibi Bolu’da da toplu sürgünler başladı. Önce Ordu Perşembe Öğretmen Okulu’na, ardından Artvin’e. Oradan mezun olduk.

Mehmet Ali Cintosun: Ya öğretmenlik hayatınız?

Naim ÖZDAMAR: İlk atamam Sivas ‘ın İmranlı ilçesi Koyunkaya köyüne çıktı. Yaşım 18’i doldurmamış. Kızıldağ, Türkiye’nin en soğuk yerlerinden birisi. Biz de Ege çocuğu. Bir kaç defa donma tehlikesi atlattık. Bir yıl sonra Buharkent Zafer Okulu’na tayinim çıktı.1979’da Merhum Ecevit 2.defa iktidara geldi. Bu defa da öğretmen kıyımı başladı. Kuyucak Ülkü-Bir Öğretmen Derneği’ne mensup öğretmenlerin neredeyse tamamı sürgüne gönderildi. Ben de Çine ‘nin Kadılar köyüne. Neyse ki 1980 ara seçimleri sonrası Ecevit hükümeti istifa etti de geri döndüm. O yıllarda öğretmen açığı sürüyor. Askere gitmek için başvurduğumuzda beni ilçemiz Gelembe köyüne atadılar .Er öğretmen olarak. Tabii askerlikle hiçbir ilgimiz yok. Askerliğimiz bitmiş ,farkına değiliz; ta ki askerlik şubesinden “terhis oldunuz, belgenizi alın” yazısı gelinceye kadar. Sonra Zafer İlkokulunda öğretmenlik ve 14 yıl süren okul müdürlüğü. Ve idareciliğimizin en verimli yılları. Aydın’da Anadolu Lisesi kazandırmada hep ilk beş okulun arasında yer aldık.

Mehmet Ali Cintosun: Arada üniversite de bitirmişsiniz?

Naim ÖZDAMAR: Hem öğretmenliği sürdürmek hem de üniversitede okumak durumundaydım. Önce Hacette Üniversitesi Tarih Bölümünü kazandım. Ancak devam zorunluluğu olduğu için kayıt dahi yaptırmadım. Ertesi yıl Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesini kazandım. Yine devam mecburiyetinden dolayı boşa kazanılmış bir sınav oldu. Bir yıl sonra tekrar sınava girdim; bu defa Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Eski Türk Edebiyatı’nı kazandım. Aradığım bölümü bulmuştum. Yıllar sonra öğretmen okulu mezunlarını ön lisans öğretimine aldılar. Yunanistan’da görev yaptığımız yıllardı. Boş zamanımız çok fazla. Herkes önce iki yıllık yüksek okulu bitirirken biz önce dört yıllığı bitirdik sonra iki yıllığı.

Mehmet Ali Cintosun: Ya Yunanistan maceranız?

Naim ÖZDAMAR: Ülkücü ideolojiden geliyoruz ya… İdeolojinin en önemli argümanlarından birisi de dış Türkler. Hem merak hem de soydaşlara hizmet etme arzusunun sonucu. Almanya başta olmak üzere yurtdışına giden öğretmenler iyi para kazanıyorlar. Yunanistan’a gidenler ise aylarca aylıksız kalabiliyor. Yunan Drahmisinin kur değeri de Mark Frank, Florin gibi yüksek de değil. Serde Turancılık var ya biz onun peşindeyiz. Türk-Yunan dış politikasının en gergin yılları.1974 Kıbrıs Barış harekâtının Yunan milleti üzerinde daha etkisinin en yoğun olduğu yıllar. Batı Trakya Türkleri işkence altında. Her türlü sosyal, ekonomik, toplumsal ve siyasi haklardan mahrum durumdalar. Bizim adresimiz yine belli. Yunanistan’ın Ülkü Ocakları olan İskeçe Türk Gençler Birliği’ndeyiz. Dilimiz uzun. Her ortamda isyanlardayız. Okulda Yunanlı öğretmenlerin bizi takibi yetmiyormuş gibi sokakta da her an bir Yunan polisi peşimizde. İki yıl üst üste aynı okulda çalışmamıza izin vermiyorlar. Üçüncü yıl ise yine bir sürgün. İskeçe şehir meydanında, bir soydaştan haraç isteyen Yunanlı bir taksiciyi dövdüm. Ertesi yıl Gümülcine’nin bir köyündeyim. Daha sonra iki yıl Gümülcine merkez okullarında çalıştım.

Yunanistan yıllarında hep belge topladım. Bir kitap yazabilir miyim diye. Merhum Sadık Ahmet, İsmail Rodoplu, Arif Hüseyinoğlu, Sabahattin Emin Orhan Rahmi, Merhum Aga Mehmet Emin, Hikmet Cemiloğlu, Merhum Ali Rıza Saraçoğlu, Mehmet Müftüoğlu, Adnan Raif, Özer Ahmet, Rasim Hint ve adını sayamadığım pek çok mümtaz şahsiyet ile dostluğumuz oldu. Yunanistan’da öğretmenlik yapmak daha haz vericiydi. Çünkü müfredatta önceliğimiz Türklük ve Türkçe idi. Yalnız o yıllarda devletin bizi casus gibi kullanmak istemesi ayrı bir yanlışlıktı. Doktor Sadık Ahmet’in hapsedilmesi ve öldürülmesi ne kadar acı idiyse azınlık tarafından verilen hak arama mücadelesi de o kadar kahramanca idi. Yunanistan yıllarını romanlaştırmak şu anda tasarılarımızdan birisi.

Mehmet Ali Cintosun: Şairlik yönünüzü ele alalım.

Naim ÖZDAMAR: Öğretmen okulunun ilk yıllarından itibaren şiir yazmaya başladım. Tabii bunda en büyük etken, ilk âşık olma dönemi. Şiir alt yapı eğitimimiz oldukça yüksekti. Edebiyat öğretmenimiz Şeref Sunar, Fuat Köprülü, Nihat Sami çizgisinden gelen başarılı bir öğretmenimizdi. Her öğrenci gibi ilk şiirlerimizi sınıfın ve okulun duvar gazetelerinde yayınlamaya başladık. Dergilere ise daha geç. Bozkurt, Divan gibi dergilerde şiir ve ideolojik yazılar yayınladığımız yıllar 1978-1980 yıllarıdır. Divan dergisi benim için çok önemliydi. Hergün ve Millet gazetelerinde edebi yazılar yayınlamaya başladık. Kitap tanıtımları yaptık. Ancak 12 Eylül ihtilali ile her sanat dalı gibi şiir ve edebiyat dergileri sustu, fikirlere zaten sansür son haddindeydi. Şiirlerimizi oluşturduğumuz defterlerde cönk şeklinde biriktirirdik. İnternetin gelişimi ile şiir sitelerinden şiirler yayınladım ve şiir eleştirileri yaptım. İlk şiir kitabım olan “Seveceksen Bugün Sev “i 2011 yılında yayınladım. Elazığ Valiliği tarafından Hazar şiir Akşamları’na davet edilmek benim için büyük bir onurdu.

Mehmet Ali Cintosun: Ya yazarlığınız?

Naim ÖZDAMAR: Yazarlığımız ideolojik yazılarla sınıf duvar gazetelerinde başladı. Daha sonra dış Türklere ait dergilerde yazmaya başladık. Özellikle Kırım ve Doğu Türkistan ‘a ait Doğu Türkistan’ın Sesi ve Emel gibi dergilerde. Günlük yayınlanan Hergün, Millet gibi gazetelerle Yeni Düşünce gibi dergilerde takma adlar kullanarak. Çünkü öğretmendik ve yazmamız yasaktı. Emekli olmadan önce Antalya Ülkü Ocakları Dergisinde yazdım. Emekliliğimde ise Nazilli’de bazı yerel gazetelerde köşe yazarlığı yaptımsa da pek düzenli olmadı.

Mehmet Ali Cintosun: Sporla aranız nasıldı?

Naim ÖZDAMAR: Öğretmen okulu yıllarında güreş, atletizm, futbol ve basketbol ile uğraştım. Ancak faal sporculuk hayatım güreşirken boyun omurgasındaki kıkırdakları kırdırdığım için kısa sürdü. Daha sonra Burhaniyespor ve Üçeylül Esnaf Spor Klüplerinde idareciliğimiz var.1980-1986 yıllarında Aydın Beden Terbiyesi bölge müdürlüğünde faal futbol hakemliği yaptım. İki sene milli liglerde yan hakemlik yaptıktan sonra (c ) kategorisine yükselmişken Yunanistan görevi çıkınca hakemliğimizde son buldu. Antalya’da öğretmenlik yaptığım yıllarda zıpkınla balık avcılığı yaptım. Bu spor diğerlerine göre belki en zevklisi idi.

Mehmet Ali Cintosun: Siyasetin içinde bir ömür sizinki değil mi?

Naim ÖZDAMAR: Türk Milliyetçiliği geleneğinden gelen birisiyim. Ülkü Ocaklarından yetişmenin gururunu taşıyorum. Yaşımızın Ocak kurmaya yetmediği 1971-1973’lü yıllarda ağabeylerin adına Ülkü Ocaklarını kurdurup çocuk yaşımızda yönetmeye çalışırdık. Öğretmenlik yıllarımızın ilk beş yılı Ülkü-Bir’de yöneticilikte geçti. Emekli olduktan sonra 2002-2010 yılları arasında MHP Buharkent ilçe başkanlığı yaptım. Bu dönemde MHP olarak belediye başkanlığı, belediye meclis üyelikleri, il genel meclisi üyelikleri kazandık. Çok fedakar ve çalışkan bir ekibimiz vardı. Ne var ki çok zaman görüldüğü gibi belediye imkanları halkın değil belli bir zümrenin ve ailenin çıkarına hasredilmeye başlayınca ilk tepki veren biz olduk. Tabii ki süreç bir ailenin galibiyeti ve bizlerin partiden ihracı ile sonuçlandı.

Mehmet Ali Cintosun: Neden Ziraat Odası Başkanlığı

Naim ÖZDAMAR: Çiftçi bir ailenin çocuğu olmaktan ileri geliyor. Merhum dedem Hüseyin Çetin Buharkent’in köy olduğu dönemlerde hem muhtar hem de lider çiftçilerden birisiydi. Terziliğinin yanında çiftçiliği de oldukça ileriydi. Üzüm, incir ve pamuk başta olmak üzere Buharkent’te yetişen pek çok ürünün tarımını yapardı. İlk traktör sahiplerinden olduğu gibi ilk kimyevi gübreyi, ilk dizel motopompu ve bazı ürünlerde ilk çeşitleri Buharkent’e kazandıran kişi idi. Daha ilkokul yaşlarında üretime katılmamız sağlandı. Bağ sular, incir toplar, üzüm keserdik. Ancak öğretmen okulu yıllarında ve öğretmenliğin ilk dönemlerinde toprak tarımına ara verme mecburiyetimiz doğdu.1990’lı yılların başında modern bir tavuk çiftliği kurduk. Ancak yumurta tavukçuluğunun tröstleşmesi ve 1994 ekonomik krizi ve yurt dışı görev dolayısıyla bu işi bıraktık. 1997’den sonra Antalya’da örtü altı sebze yetiştiriciliği yaptım. 2000 yılında ise yem, kimyevi gübre, tohum alım satımı ile iştigal eden bir ticarethane açtım. Tabii ki yalnız başıma bu işi yürütemedim. Ata topraklarının işlemesi bize kaldı. Yonca, zeytin narenciye tarımını sürdürdüm. O dönemde kapama bahçeler oluşturdum.

Buharkent’te Ziraat Odası’nın yokluğu büyük bir eksiklik idi. Üreticilerimiz uzun bir dönem zamanlarını Kuyucak yollarında harcadılar. Bu eksiklik, zaman ve para israfından hareketle 2009 yılında 27 arkadaşımla beraber Buharkent Ziraat Odası’nı kurduk. İmkânlarımız kıt, üretici sayımız çok azdı. Bu fedakâr ekip, Buharkent Ziraat Odası’nı, odaya karşılıksız para yardımları yaparak bu günlere taşıdılar. Çevre ve bölge Ziraat Odaları arasında “en aktif” olarak nitelendirilmemizde en önemli etken Oda personeli ve yönetici olarak üretici ihtiyaç ve önceliklerini doğru teşhis etmemiz, sorunların üzerine cesaretle gitmemiz, planlı ve bilinçli bir şekilde çalışmamız yatmaktadır.

İlçenin ve Türk tarımının her meselesine cesaretle sahip çıkmamız, tarımın her alanında söyleyecek ansiklopedi hacminde sözümüzün olması, oda olarak bilgi dağarcığımızın büyüklüğünü göstermektedir. Çok fazla maddi güç gerektirmeyen tüm projeleri hayata geçirdik. Sulama, bağcılık, demostrasyon çalışmaları, İyi Tarım Uygulamaları, çay dere ıslahları kanal gölet ve tersib bendi inşaatları işbirliğimizin en bariz örnekleridir.

Tüm kurumlarla, Buharkent Kaymakamlığı, özellikle şimdiki dönem Belediye Başkanlığı, İl ve İlçe Gıda Tarım Hayvancılık Müdürlükleri, DSİ Bölge Müdürlüğü, Orman Bölge Müdürlüğü, Erbeyli İncir Araştırma İstasyonu, ADÜ, Ege Üniversitesi, Meteoroloji Bölge Müdürlüğü, Ziraat Mühendisleri Odası ve Aydın ‘ın tüm Ziraat Odaları. Bu bakımdan bahsettiğim tüm kurum amir ve başkanlarına bu yararlı işbirliğinden dolayı teşekkür ederim.

Hiçbir ziraat odasının yapamadığı olayı gerçekleştirdik. Jeotermal Enerji ve Tarım kitabı başkanlığımızın eseridir. Çok az kitap yazılan incir için, ”Aydın’ın Balı İncir’’ kitabı odamızın gurur ve saygınlık eseridir.

Mehmet Ali Cintosun: Önümüzdeki dönem için planlarınız neler?

Naim ÖZDAMAR:2015-2019 dönemi daha büyük projeleri gerçekleştirme dönemi olacaktır. Öncelikle hazine ve belediye arazilerini ilçe ölçütlerine göre devasa fidanlıklar oluşturmak istiyoruz. İlçenin yerel ürünlerinin tanıtılması ve markalaşma diğer bir amacımız. Buharkent ve Buharkent Ziraat Odası markası adı altında ürünleri ambalajlayacağız. Kendi ileğimizi kendimiz üretme yolunu seçeceğiz. Üretici birliklerinin kurulması sağlanacak. İyi Tarım Uygulamalarını mümkün olan tüm ürünlere yayarak Buharkent’i bir organik ürün cenneti haline getireceğiz. Cindere sulama Muratdağı, Ericek, Gündoğan gölet projelerinin, ceviz –kestane ormanı oluşturma, bağ demostrasyon çalışmalarının takipçisi olacağız. (Mehmet Ali CİNTOSUN)







 
Son Eklenen Haberler